Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2441.46
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Nisan 2023

​Dinde zorlama yoktur!

Ramazan ayının manevi iklimine uygun bir şekilde vakit namazlarını mümkün olduğunca camide eda etmeye gayret ediyorum. Bu anlamda da bilhassa Teravih Namazını içinde ihtiva ettiği için Yatsı Namazını ve sahurun feyzine nail olmak için de Sabah Namazını camide cemaatle kılmaya çalışıyorum. Sabah ezanının akabinde sünneti kıldıktan sonra cemaat mukabeleye başlıyor. Seher vaktinde Kur'an-ı Kerim'in nurunu ruhumda hissetmek için mümkün olduğunca mukabeleye iştirak ediyorum.

Yine böyle bir günde gecenin sükûnetinde huzur misali dalga dalga yayılan Sabah ezanı okunduktan sonra sünneti edasıyla okunan mukabeleyi dinlemeye koyuldum. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından “Ayetlerin Efendisi” olarak belirtilen ve Ayetel Kürsi diye bildiğimiz Bakara Sûresi’nin 255. ayeti okunduktan sonraki ayetin ilk cümlesine ruhum takılıp kaldı. “Lâ ikrâhe fî-ddîn...” (Dinde zorlama yoktur…)

Kalakaldım bu ayette. Ayetlerin efendisinden sonra gelen ayet bir anda zihnimde şimşekler çaktırmaya başladı. Ayeti zahiri anlamında düşününce tefekkür dünyasına daldım. Yüce Allah, Ayetel Kürsiden sonra bu ayeti buyurarak bize nasıl bir mesaj veriyordu? Kendisine hamd û sena edişimizden sonra “Dinde zorlama yoktur!” diyerek Bana kulluk edip etmemekte özgürsünüz mü diyordu? Kendisini sevmek istemeyene de bir vakte kadar mühlet mi veriyordu?

Yüce Allah, dünyada herkese ömrü oranında süre tayin etmiştir. Bu süreyi nasıl değerlendirmesi gerektiğini de insana tahsis ettiği cüzi irade ile belirlemesine imkân sağlamıştır. İnsan, iradesi ile birlikte aklını da kullanarak tercihlerini özgür bir şekilde gerçekleştirmektedir. Dünya yaşamında bu kararlarında insan özgür kılınmıştır. Bu özgürlüğü de kimsenin ipoteği altında değildir. Nihayetinde insan özgürlüğü doğrultusunda da sorumlu tutulmuş ve imtihanı başlamıştır.

İnsana tayin edilen bu süre dâhilinde karar ve eylemlerinde serbest bırakılmıştır. Bu serbestlik başıboşluk olarak algılanmamalıdır. Bu serbestliğin kapsamında insanın neler yapması ve nasıl davranması gerektiği Peygamberler ve beraberinde gönderilen kitaplar ile belirlenmiştir. Peygamber Efendimizden (SAV) önce gönderilen peygamberlere indirilen kitaplar gönderildikleri toplumlar tarafından tahrife uğratıldığı için alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize (SAV) indirilen Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim, son kitap olarak içinde barındırdığı emir ve yasakların hükmü kıyamete kadar devam edecektir. Son Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in, asla değiştirilemeyeceği ve tahrife uğratılamayacağı Rabbimiz tarafından Hicr Suresinin 9. Ayetinde de garanti altına alınmıştır. “O zikri (Kur'an-ı Kerim'i) muhakkak ki Biz indirdik ve onun koruyucusu da biziz.”

Bu garantiden yola çıkarsak, Kutsal Kitabımızdaki emirler, Peygamber Efendimizden (SAV) sonra gelmiş ve gelecek olan bütün insanlık için bağlayıcıdır. Hükümleri de bu pencereden değerlendirilmeli ve herkes için ortak hükümler içerdiği kabul edilmelidir. Aksi takdirde bazı hükümleri sadece bir boyutuyla değerlendirmiş ve hükmün sarih bir şekilde anlaşılmasını engellemiş oluruz.

Anlaşılması konusunda tek taraflı olarak düşündüğümüz hükümlerden birisi de “La ikrahe fid-din” diye bildiğimiz Bakara Suresinin 256 ayeti olan “Dinde zorlama yoktur.” hükmüdür. Bu ayeti Müslümanlar ve kâfirler açısından ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutmak gerekir.

Meseleyi toplum içerisinden bir örnekle zihinde canlandırarak açıklamaya çalışalım.

Konuyu okuldaki öğrencilerin durumu ile değerlendirmekte fayda vardır. A okulunun öğrencileri, okula kayıt oldukları zaman tercihlerinde özgürdür. Hiçbir veliye okula kayıt konusunda bir zorlama yapılmamaktadır. Tercih edilen okul türüne göre yönelecekleri branş da bellidir ve bu tercih kişinin kendisine bırakılmıştır. Ancak bu tercihten sonra ilgili okulun kural ve kaidelerine riayet etmekte zorunluluk vardır. Okulu tercih ettikten sonra ilgili okulun kurallarına uymayan, kıyafet ve kaidelerine uygunsuz hareket edenler, okula devam etmeyenler, devam edip de sınıfa girmeyenler, sınıfa girip de derse katılım göstermeyenler, derse katılım gösterip de dersin içeriğine vakıf olmayıp, vakıf olsa da dersin işlenişini engelleyenler ne kadar o okulun öğrencisi olduklarını iddia ederlerse etsinler, bir yerlerde eksik olan ve tamamlanması gereken bir şeyler vardır. Ancak, yine de o öğrenci kendi kararlarında ilgili okulun eğitim süresince özgür gibi görünse de okulun nihayetinde başarılı olup olmadığı yetkili makam tarafından belirlenir. Bu noktada herkes kendi iradesi ve tercihleri dahilinde sorumlu olduğu için sonuçtan da şikayetçi olmaya hakları yoktur.

Hülasa, dinde zorlama yoktur ve herkes kendi tercihlerinde dahilinde sorumludur. Bu sorumluluk bilincinde Bakara Suresi’nin 256. Ayetinin tamamıyla yazımızı noktalayalım:

“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Azim olan Allah muhakkak doğruyu söylemiştir.