Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2975.59
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ağustos 2012

Dindarlık edebiyatı

Artık liberal olmak moda. Daha doğrusu bu sadece bizim ülkemiz için geçerli. Tüm dünyada inançlar, gelenek, milli ve dini doku değer kazanırken bizde her şey hızla harcanıyor. Artık hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi davranılıyor. Ne olduğunun, kim olduğunun, neyi taşıdığınınu2026

Trend o ki; herkese hak vereceksin, herkesin hakkını kendisinden daha çok savunacaksın. Hatta bu işi o kadar abartacak bazen savunulan kişinin, cenahın, güruhun aklına dahi gelmeyen şeyleri onun fikrine sokacak ortaya fitne fesat çıkaracaksın. Ama tüm bu işleri öyle bir ustalıkla, maharetle yapacaksın ki hiç kimse senin bu işi nereye, nasıl taşıdığını fark etmeyecek. Yaptığının adı artık liberallik midir, -liboşluk muydu yoksa- insan hakları havariliğine soyunmak mıdır önemli değil, çünkü sonuçta kazanan sen olacağından gerektiğinde kraldan fazla kralcı olup kimsenin gözünün yaşına da bakmayacaksın.

Bunu yapan kişi tez zamanda herkesten ayrılıp imtiyazlı biri olmakta; kafası çalışırmış addedilen, bilge adam karşılamaları yapılan, şak şak alkışlanan, sırtı pışpışlanan, gittikçe palazlanan gariptir sonra da savunduğuna, savunduklarına yaltaklanan birine dönüşüyor. Hani şu helvadan putu yeme meselesi gibi ironik bir durumau2026

Devir liberallik devri, alkışlananlar da liberal geçinen uyduruk insan hakları savunucuları olunca onları yücelten, el üstünde tutanlar da hayli fazlalaşmış durumda. Bunlar muhalifler, dışlananlar, hakları istismar edilenler, ötekiler olabildiği gibi kişisel hırslarını sözde ulvi amaçlarla sıvamaya kalkanlar, ön plana çıkmak isteyenler, mağduru oynayarak prim kazanmak isteyenler, inançlarını, etnisitelerini, siyasi görüşlerini, değerlerini kullanarak bir yerlere gelmek isteyen, adam olma uğraşısı veren envai çeşit kişiler ve kitleler olabiliyor.

Mevzu bahis olanlar, kendi haklarını savunan, hallerine tercüman olan bu çoğu eli kalem tutan, ağzı laf yapan, kafası menfaate iyi çalışan kişilerle güçlü bir bağ kurup dayanışma içerisine girerler. Sözgelimi tüm yayınlarında bu kalem erbabı, laf cambazı kişilerin serdettiklerini paylaşır, twittler, faceekler, yayar; tüm programlarına konuk eder, masa başlarına taşır, izzet ikram gösterirler. Bu karşılıklı alış veriş, çıkar paylaşımı tüm güzelliğiyle devam ederken kendi dünyaları dışındaki hiçbir şey onları enterese etmemektedir. Ne ülkenin dirlik düzeni onları ilgilendirir ne de sarsılan, bozulan değerleru2026

Bu zevatın aklı sadece kendi çıkarlarına programlandığı için ülke de, insanlar da, ekonomi de onlar için mühim değildir. Dış mihrakların ufalayıp ufalayıp önlerine attıklarını mideye indirmek, iç mihrakların kendilerine verdiği itibar ve şöhretin keyfini yaşamak başlarını o kadar döndürmüş, gözlerini buğulandırmıştır ki artık her şeyi puslu camlar ardından izlediklerinin dahi farkına varmaz u2013varamaz- olmuşlardır.

İşte bu kategorideki zat-ı muhteremler karşımıza bazen yazar-çizer, bazen gazeteci bazen de siyasetçi veya mühim bir koltuk sahibi olarak çıkarlar. Yerli yersiz konuşur, muhataplarının kim olduğuna bakmaz, seviye-üslup gözetmez, artık Allah ne verdiyse, savuşturur dururlar. Kimi vakit olaya kendilerini o kadar kaptırırlar ki; nerede durmaları, nerede susmaları gerektiğini bile bilmezler.

Varsın konuşsun, varsın eleştirsinler bir diyeceğimiz yok da bunların sınır, kural bilmeksizin her türlü konuda yargılama, eleştirme hakkını kendilerinde bulmalarına canımız iyice sıkılmaktadır. Kendi cüsselerini, bilgi birikimlerini, ehliyetlerini, yaşam biçimlerini, felsefelerini göz önünde bulundurmaksızın salvo atışları yapmaları artık kabak tadı vermektedir.

Din adına tüm bildikleri kulaktan dolma bilgiler, yaşadıkları ailenin başı kapalı yaşlılarına saygı duymak olan bu kişiler, din adına konuşmaktan, din adına yargılamaktan da asla vazgeçmezler. Kişisel menfaatleri için dini kullanmaktan zerre kadar çekinmez, ahkam kestikleri yetmezmiş gibi bir de dindar insanların dindarlıklarını sorgular, din adına yargılar, onları yerden yere vururlar. Hele kullandıkları kelimelere, sarf ettikleri ifadelere baktığımızda şaşkınlığımız iyice artar. Kendilerini tanımasak neredeyse ehl-i takva, pür dindar olduklarını düşünecek oluruz. Kimseyi inancından yahut yaşamından ötürü kınayacak değiliz, taaccübümüz alnı secde görmemiş zevatın, namazı geç kılan ehl-i namazı tekdir etmesine benzer bir durum yaşatıyor olmasınadır.

Hele iş bizim mahalleden birinin eleştirisine gelince vay bunların hedefinde olana. Kim olursanız olun veya ne yaparsanız yapın, dindarlığınızdan girer, icraatlarınızdan çıkarlar. Kendileri kutsanmış, masum kişilermiş gibi ağızlarını açar, gözlerini yumar ve bundan da ceplerinin dolmasını, şöhretlerinin artmasını keyifle izlerler.

Bu zat-ı muhteremlerin yazdıkları da bizim mahallede hemen alıntılanır, çokça okunur, "Adam haklı değil mi azizim" yollu değerlendirmeler yapılır, karşı savunma yazıları yazılır. Var olan nifak, ayrılık çoğalır, eleştiri oklarının sayısı artar. Öteki mahallede bunun yapılması tamam da, bizim mahalle neden böylesi insanlara prim verir, manşete taşır anlayamam. Din ve dindarlık silahlarını kuşanmış öteki mahalle kabadayısının yaptığı eleştirilere karşı neden böyle savunmaya geçer. O adamlar madem bu kadar çokbilmiş, her şeyi hıfzetmiş kişiler önce kendi mahallelerini düzeltsinler de ondan sonra buraya gelsinler. Bizim mahalleyi, dindarları, İslamcıları biri eleştirecekse eğer, bunu ancak bizim içimizden birileri yapabilir, cenabet kalemler değil. Hiç kimse de kendisinde böyle bir hak görmesin!