Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Eylül 2023

Din yaşam tarzıdır

İnsanlar dini kendi hayatına eklemlenen ve gerektiğinde hayatının içine alacağı bir unsur olarak düşünme eğilimindedirler. Halbuki din, öncelikle insana, evrene ve eşyaya bakıştaki bir perspektifi öncelikle tanımladığından dolayı daha merkezi bir konumu vardır. Bir başka deyişle, tutturulan yaşam tarzı zaten bir dini tanımladığından dolayı dini hayatın dışına çıkarma ihtimali pek yoktur.

Esasen insanın dinden vazgeçememesinin en temel sebebi ontolojik olup iki öncüle müstenit olarak düşünebiliriz. Birincisi, insan kendi başına yetersiz, güçsüz bir varlıktır. İkincisi ise, insan özü itibarıyla dünyaya ait olmayıp, ölümle birlikte dünyayı terk etmekte ve başka bir dünyaya gitmektedir. Bu bağlamda aşkın boyutları olan bir varlıktır. Bu da onun dinden vazgeçmesini imkansız kılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman, din kavramının birçok anlamını bulmak mümkünse de, hepsini topladığımızda “dinin bir yaşam tarzı olduğu” etrafında dönen bir anlatımı görmekte zorlanmayız. Bu bağlamda paganizmin her türlüsü, insanın metafizikleştirerek kendisine bir hayat tarzı belirlediği her düşünce, hayat tarzı, pratikleri bir din haline gelebilmektedir.

Yine post/modern zamanlarda yeni dini hareketlerden, satanizme ve hatta seküler içerikli metafizikleştirmelere kadar dinsel eğilimlerin insan hayatında devam ettiğini müşahede etmekteyiz. Bu sebeple Kur’an “dosdoğru din”den bahseder. Ali Şeriati ise tarih boyunca asıl mücadelenin dinsizlik ile din arasında değil, doğru din ile sahte din arasında olduğunu söyler. Nitekim bir başka yazımda “Futbol: Bir Seküler Kutsal” başlığını kullanmış ve futbolun nasıl seküler içerikli bir kutsal haline geldiğini analiz etmiştim. Buna müzikle ilgili kimi eğilimleri de ekleyebiliriz.

Bu minvalde ateizmi de benzer şekilde değerlendirebiliriz. Kanaatimizce ateizm bir boyutuyla din bir başka boyutuyla değildir. Ateizmin temel özelliği Tanrı’yı negatiflemesidir. Tanrı’yı yok saymak, , nihayetinde eşyaya ve evrene bir perspektifi imlendiği için din olarak düşünülebilir. Öte yandan ateizm, başlı başına bir yaşam tarzı önermeyip kendi içerisinde yaşam tarzı açısından çeşitlenebilir.

Yazılarını heyecanla ve dikkatle okuduğum Ege Cansen, geçen yazılarından birisini “yaşam tarzın, dinindir” şeklindeki bir son cümle ile bitirmiş. İktisat ve din arasındaki ilişkileri ele aldığı yazısında özellikle Max Weber’in teorisini analiz etmiş. Weber’in tezi kapitalizmin gelişiminde Protestan ahlakını öncelemekte, nihayetinde püriten bir ahlak üzerinden kapitalizmin ortaya çıktığını savunmaktadır. Doğrusu Cansen’in dinin iktisat meselesinde önemli olduğunu diğer iktisatçı teorisyenleri analizinde de görmekteyiz.

Anlaşılmalıdır ki, insan hayatında din inceden inceye işlemekte, kişiye dünyaya karşı bir tavır alış gerçekleştirmesini sağlamaktadır. İçinde yaşadığımız post/modern çağda da din esasen başat bir tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bireyselleşme ve öznelleşme çok keskin ve yoğun bir biçimde artıyor olsa da, insanların yeni dindarlık biçimleri geliştirmesi de diğer yandan mümkün olmaktadır.

Din-insan ilişkisinde Kur’an-ı Kerim bağlamında iki noktaya dikkat çekebiliriz. Birincisi, Tanrı insanı özgürleştirmek istemektedir. Dinin en baştaki temel fonksiyonu budur. İkincisi de, Tanrı, insan ve eşya ile sağlıklı ilişkiler kurulmasını temin etmektir. Bu ise insanın kendisi de dahil olmak üzere onu kuşatan her şeye hakkını vermesini gerektirir. Tüm bunların gerçekleşmesi ise insanın bir özne olarak tarihe girmesini zorunlu kılmaktadır.