Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2976.09
BIST 100
9723.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Şubat 2022

Din toplum hayatında yok (mu?)

Dinin ve tabii ki bu topraklarda İslam’ın toplum hayatında nasıl seyrettiği ile ilgili bir analizde bazı bileşenleri ortaya koymalıyız. Ancak hemen peşinen bir tez olarak belirtmeliyiz ki, dinin toplum hayatında eski işgal ettiği konumu zayıflamış görünmektedir.

Birincisi, müslümanlar içinde bulundukları coğrafyada henüz tüm dünyaya bir öneride bulunmadıkları gibi, çoğunlukla başarısız olmuşlardır. Elbette müslümanların bu durumunda Batı sömürgeciliği önemli bir rol oynamıştır. Ancak suçu tamamen Batı sömürgeciliğine atarak işin içinden çıkmak mümkün değildir. Zira müslümanların bilimden, felsefeden, düşünceden, plandan, üretimden, stratejiden uzaklığı herkesin görebildiği olgusal bir durumdur.

İkincisi, yine müslüman toplumlarda İslamcılar başta olmak üzere iddiası olan tüm gruplar da henüz başarı adına ortaya bir şey koyamamışlardır. Üçüncüsü, bununla da yetinmeyip gerçeklikten giderek kopmaktadırlar. Çevrelerinde gelişen olayları kendi rasyonalitesi içinde ele alıp açıklama yapmak yerine, “Allah böyle istedi” türünden söylemlerle ve irrasyonel bilgilerle görünür olan manzaralar üretmektedirler. Dördüncüsü, Ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel anlamda İslam dünyasında bilgi ve teori üretebilme açısından ortada somut bir şey görünmemektedir. Dolayısıyla başkalarının koordinatlarını belirlediği bir dünyada oynanan sıfır toplamlı oyunda, “sıfır”ın bizim kaderimiz olduğunun kabullenilmesi beklenmektedir. Bizi bu kadere sabitleyenler ise “sıfır”ı cennet bileti gibi göstererek Marx’ın argümanını doğrulamaktadırlar.

Modernlik bizzat yeni bir dünya kurma girişimi olarak iddialıydı. Bu iddialarını alt alanda besleyecek birtakım argümanlardan hareket etmekteydi ki, özünde dinin egemen olduğu klasik dünya anlayışını aşındırmakta ve onunla gerilim yaşamaktaydı. Bu minvalde ilkin, Tanrı eski konumundan el çektirilmiş ve insan Tanrı’nın yerine ikame edilmişti. Dolayısıyla ciddi bir ontolojik dönüşüm gerçekleşmişti. İkincisi, insanoğlunun gelecekte evrenin tüm sırlarını çözerek bilinmeyenleri bilinir hale getirdikçe dine de ihtiyaç kalmayacaktı.

Üçüncüsü, İlk iki varsayımı diğer bazı gelişmeler ve tezler de beslemiştir. Bunların başında evrim düşüncesi gelmektedir ki, bugün evrim kendi özgür ağırlığının da üzerinde kazandığı anlamla hem biyopolitika ve sosyobiyoloji gibi bilimlerin hem de yeni hümanistlerin temellerini oluşturmaktadır. Dördüncüsü, evrim düşüncesi ile ilintili olarak “ilerleme” anlayışı insanlığın en baştan itibaren sürekli ilerlediği iddiasını tekrarlarken, gerçekte insanın evreni değiştirme gücüne de vurgu yapmaktaydı. Bu süreçlerin hiçbiri tanrı-insan ilişkisinin doğasından bağımsız olarak okunamaz.

Bugün gelinen noktada, geçmişten bu yana iddialı olan Müslümanlardan bir kısmı iddialarını terketmiş ve aslında Post/modernliğin başarılı olduğunu ve ancak kurtuluşun böyle gerçekleşeceğini savunmaya başlamışlardır. Aslında toplumda islami söylemlerin tekrar edilmekle birlikte, hayatını post/modern koordinatlar içerisinde kuran geniş kitlenin varlığı bir gerçektir. Artık tüketimden kapitalizme kadar hiçbir kavram itiraz konusu değildir. Bu bağlamda dine olan bağlılık ve güvenin zayıfladığı söylenebilir.

İkincisi, klasik dini söylemleri tekrarlayıp savunuyor görünenlerin ise, geçmiş yüzyıllarda kalmış bu söylemlerle yeni bir inşa olamayacağının farkında olmamaları oldukça üzücü. Çünkü kendilerini İslam’ı savunuyor zannettikçe, İslam’ı dünya ve insanlardan uzaklaştırdıklarının farkında bile değiller. Üçüncüsü, gerçeklikten kopuk dini söylemler ise bilhassa yeni kuşak gençler nezdinde hızla “dinde bir gelecek bulamayacakları” şeklindeki argümanı kuvvetlendirmektedir. Gençler dinle gerçeklik arasında oluş(turul)an düalizm karşısında ise gerçekliği tercih etmektedirler.

Tam da bu sebeplerle müslümanların çok hızlı ve samimi bir şekilde kendileriyle yüzleşerek, geçmişleriyle ve yaptıkları ile hesaplaşarak kendilerine yeni koordinatlar açmaları halinde bir şansları olabilir. Ortada ciddi bir muhafazakar görüntü var; ancak dünyayı kuracak bir içerik yok.