Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2961.13
BIST 100
9658.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ekim 2020

Din, Fıtrî ve Zarurî Bir İhtiyaçtır-1

Din kelimesi lügatte; âdet, ibadet, hesap, ceza ve hüküm manalarına gelir. Istılahî manası ise; akl-ı selim sahibi kişileri, kendi güzel iradeleriyle iki cihan saadetini temin eden güzel ve faydalı işler yapmaya sevk eden İlâhî bir kanûndur.

Din; insanla Allah, insanla diğer insanlar ve insanla eşya arasındaki ilişkileri düzenleyen ve A’dan Z’ye kişinin hayatına yön veren, bütün davranışlarına esas olan kuralları ihtiva eden büyük bir sistemdir. Din; yemek yeme âdabından tutun da en büyük sosyal, hukukî ve iktisadî sistemlere kadar hayatın tamamını kapsayan kural ve kaidelere sahiptir. Din, bir nevi insanın prospektüsü ve kullanma klavuzudur.

İnsanoğlu, varoluş hikmetini, Rabbine nasıl ibadet edeceğini, dünya hayatını hangi kurallara göre yaşayacağını dinden öğrenir. Bunun için; dine uyan kişi dünyada da âhirette de mutlu ve başarılı olur.

İnsan, rûh ve bedenden ibaret olduğu için; onun bir maddî, bir de manevî yönü vardır. Maddî gereksinimleri karşılamak nasıl bedenin vazgeçilmez bir ihtiyacı ise, manevî ihtiyaçları temin etmek de rûh için kaçınılmazdır. Rûhun bu önemli ihtiyaçlarını karşılayan kurum ise dindir.

İnsan; kâinatın yaratıcısı olan Allahü Teâlânın varlığını ve birliğini dinden öğrenir. İbadet, dua ve niyazlarla Allah’a sığınan ve O’na güvenen insan, kendini çok güçlü hisseder; hayatın zorlukları karşısında yılmaz, ümitsizliğe kapılmaz, hep sabırlı ve dayanıklı olur.

Din, fertlere kutsal duygu ve alışkanlıkları aşılayan, toplumları yüce idealler etrafında birleştirip kenetleyen çok önemli ve hayatî bir kurumdur. Din, insanlara hep hayırlı olanı tavsiye ve telkin eden, onları daima iyi ve faydalı şeyler yapmaya yönlendiren şümullu bir sistemdir.

Din, insana; psikolojik yapı ve yaşayışında karşılaştığı yalnızlık, çaresizlik, korku, üzüntü ve sarsıntılar; hastalık, musibet ve felâketler karşısında ümit, teselli ve güven sağlayan en son sığınaktır. Dinî yaşayışın, insanı ruhî bunalımlardan koruduğu; kendisine ve çevresine karşı daha duyarlı ve faydalı hale getirdiği ilmen sabit bir gerçektir.

Din; imkânların tükendiği, ümitlerin söndüğü yerde başlayan imkân yolu ve ümit ışığı, ilâçların dindiremediği acıların ilacı, şaşkınların güvenli limanı ve yıkık gönüllerin son sığınağıdır.

Din; adâlet, iyilik, fedakârlık, doğruluk, fazilet gibi yüce duyguların hayat menbaı; gaddarlık, kötülük, bencillik, ikiyüzlülük ve karaktersizlik gibi kötü huy ve alışkanlıkların önündeki en büyük engeldir.

Din; kargaşa, anarşi, ahlakî çöküntü ve suç işleme önündeki en büyük settir. Dinsizlik, her şeyden önce ahlâk fikrini yıkar. Çünkü dinin olmadığı yerde, ahlâkın hiçbir yaptırım gücü kalmadığından, dinsizlik her türlü kötülüğün yayılmasına ve genişlemesine ve neticede cemiyetin çökmesine sebep olur.

Din, insanı hukuka saygılı yapar. Dinsizlik ise, hukuk fikrini ortadan kaldırır. Kendini herhangi bir ahlâkî müeyyideye bağlı hissetmeyen dinsiz insan hiçbir hak ve hukuku tanımaz. Eline fırsat geçtiğinde gaddarca davranmaktan, her türlü kötülüğü işlemekten geri durmaz. “Allah’tan korkmayandan kork,” yerinde söylenmiş doğru bir sözdür. Maddeye tapan ve şehvetlerine esir olan dinsiz kişide, insanlık karakteri âdeta silinir; fazîlet, ferâgat ve fedakârlık gibi yüce duygu ve alışkanlıklardan eser kalmaz.

Din, insanlığın yaratılışından gelen fıtrî ve zarurî bir ihtiyaçtır. Din tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima mevcut olan evrensel ve köklü bir kurumdur. Din, insanlığın vazgeçilmez bir gerçeği olması sebebiyle bundan böyle de varlığını hep devam ettirecektir. Tarihin hangi devresine bakılırsa bakılsın dinsiz bir toplum görülmemektedir. İnsanlık tarihinin her döneminde din, canlılığını korumuş ve insan hayatının ayrılmaz bir vasfı olma özelliğini sürdürmüştür. Dine düşman olan sistemlerin dahi, kanun hakimiyetini te’sis etmek için çaresiz bir şekilde dinin yayılmasına yardım ettikleri tarihte de günümüzde de görülen bir gerçektir. Hadis-i şerifte: “Allah, bu dini âhirette nasibi olmayan kimselerle de kuvvetlendirir,” (Taberanî El-Mucemu’s-sagir 132)buyurulmuştur.

(Devamı haftaya…)