DİN DERSLERİ ZORUNLU OLMALI (MI)
Din dersleri ile ilgili tartışmaların Türkiye'de neredeyse batılılaşma ve/veya modernleşme ile atbaşı giden bir tarihinden bahsetmek mümkündür. Özellikle din derslerinin kredilerinden içeriklerine kadar tartışmaların, modernleşme politikaları ile olan sıkı bağlantısı, konunun bu bağlamın dışında tartışılmasını zorlaştırmaktadır.
AİHM'nin en son verdiği karar gereği din dersinin, istemeyenlere mecburi tutulmaması talep ediliyor. Türkiye'nin geçmişten bu yana Avrupa/Batı/Modernlik ile Türkiye/İslam/yerli arasındaki gerilimde, bu konuda gelgitler yaşadığını biliyoruz. Bu bağlamda kimi zaman din dersleri zorunlu olmaktan çıkarıldı. Ancak 1980 ihtilalinin ardından din dersleri zorunlu olarak tekrar müfredata yerleştirildi.
Öncelikle bir iki hususa atıf yapmamız gerekiyor. Birincisi; bu dersin ismi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi. Yani zaten dini bir ahlak ve kültür olarak ele alan bir yaklaşımla kitaplar ve müfredatlar oluşturulmuştur. İkincisi de; bu ders sadece İslam dinini değil, diğer dinleri de inceleme konusu yapmaktadır. Üçüncüsü; bu dersin konularına Durkheim'cı tezlere uygun biçimde İslam'ın daha çok işlevsel boyutlarıyla öne çıkarıldığı bir içerik hakimdir. Dördüncüsü; uygulamaya yönelik bir anlayış yoktur. Dolayısıyla aslında hangi dinden olursa olsun, hiçbir kimseye bir dine ait ibadet ve ritüellerine uymaya zorlama gibi bir durum söz konusu değildir.
Peki din dersleri ile ilgili Türkiye'de temel problem nedir? Hıristiyan, Yahudi gibi farklı dinlere; Alevi, Yezidi gibi farklı yorumlara mensup kişilerin İslam ağırlıklı bir din dersi okumaya itirazlarını haklı görebilirim. Fakat son yıllarda zaten Milli Eğitim, Hıristiyanlık ve yahudilik ile ilgili ders kitaplarını bu dinlere mensup din adamları tarafından yazılıp okutulmaları konusunda harekete geçti. Bunun belli aşamalara ulaştığını ve hatta Alevilik için de böyle bir teşebbüsün olduğunu biliyoruz.
Fakat AİHM kararlarını, din derslerinin toptan kaldırılması ve mecburi olmaktan çıkarılarak seçmeli hale getirilmesi şeklinde yorumlayanlar bulunmaktadır. Hatta kimileri bunu temel insan hakları ile ilintilendirerek açıklamak istemektedirler. Mevcut din kültürü ve Ahlak bilgisi derslerinin, İslam dinine yönelik öğrencilere bir uygulama içermediğini zaten söyledik. Bu durumda, öğrenme ile uygulama arasındaki mesafeyi görmek ve bunun İnsan hakları ile ilintisini tekrar tartışmak önerilebilir.
Bu konuda benim önerilerim şu şekildedir. Birincisi; Eğer din dersini okumak ya da okumamak bir insan hakkı ise, söz gelimi birisi de matematik, fizik, kimya, tarih, vb. dersleri okumak istemezse, bu da bir insan hakkı olmayacak mıdır? Herkese buna dair bir serbestiyet tanınacak mıdır? Din derslerinin zorunlu olup olmadığı tartışmalarına bu niye eklenmiyor? Birincisi adım olarak ben, Din derslerinin muhtevasının revize edilerek, zorunlu olarak okutulması; hatta kredisinin artırılmasını öneriyorum. Bu revize edilme işlemi; Din derslerinde insanların gündelik yaşamı, davranış biçimleri, ahlak vb. güncel sorunlara cevap veren içerikler bulunmalıdır. Fakat farklı dinlerdeki çocuklara kendi dini bilgileri öğretilmelidir. Hatta bu arada dinsel uygulama mekanlarının gösterilmesi, tanıtılması ve okullarda bu uygulamalara ve ibadetlere dair bilgilerin verilmesini de zorunlu görüyorum.
İlke Derneği'nin Türkiye'de seçmeli din dersleri ile ilgili yaptığı bir araştırmada, öğrenciler üzerinde bu derslerin olumlu etkileri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Zira gündelik hayatta bir çok zaafiyet ve problemlerden bahsederken, bunları halledebilmenin yegane imkanı da ancak böyle olacaktır. Çünkü bugün yaşadığımız külli ve varoluşsal derinlik taşıyan sorunları, din olmadan topluma maletmek pek kolay görünmemektedir. Din ve dini eğitim (hatta aileden başlayarak) bir toplumda en elzem şeyi oluşturmaktadır.
Kaybettiğimiz şeylere bakarak, toplumumuzun son şansını harcamamak gerekir. Sürekli her şeye "hak" bağlamında bakarak "vazife"yi ötekileştirirken, "insan"ı varoluşsal bağlamda riske atmanın maliyetini iyi hesaplamak gerekir.