Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Haziran 2021

Din, ahlaktır!

İnsan tecrübesi içinde din çok önemli bir yer tutmaktadır. Dini tecrübe, insanın sanat, felsefe, bilim, edebiyat ve sosyal tecrübesinden ayrı düşünülemez. Temel bir insani tecrübe kategorisi olmasına rağmen, dindarlığın özünün ne olduğuna dair tartışmalar eksik olmamıştır. Dinin özünde ve kıyısında yer alan şeylerin ne olduğu sorunu önümüzde temel bir sorun olarak durmaktadır.

İnsanın varoluş amacı, Allah’ın huzurunda olduğu bilinci içerisinde aklını kullanarak ahlak ve hukuk çerçevesinde bir hayat sürmektir. İnsanın temel görevi, akıllı, ahlaklı ve adil insan olarak yaşamaktır. Din, insana ahlak, akıl ve adalet içerisinde yaşamanın yolunu göstermeye çalışan çok değerli bir tecrübe ve imkandır.

İnsan hayatının merkezinde ahlak ve hukuk yer almalıdır. İnsanın sahih ve sahici anlamda manevi ve dindar bir tecrübeye sahip olmasını sağlayacak şey, ahlak ve hukuktur. Ahlak ve hukuk olmadan insanın insanlığını gerçekleştirmesi mümkün olmadığı gibi, dindarlığını ve maneviyatını gerçekleştirmesi de mümkün değildir. Dindarlığın ve maneviyatın özü, ahlak ve hukukla ilgilidir.

Ahlak ve hukukun olmadığı yerde bozgunculuk, fitne, fesat ve yozlaşma vardır. “Adaletin olmadığı yerde ahlakın da olmayacağını” söyleyen Montaigne, asli bir gerçeği ifade etmektedir. Bundan dolayı ahlaksızlık ve hukuksuzluk anlamında bozgunculuk Kur’an’da reddedilmiştir: “Allah bozgunculuğu sevmez” (el-Bakara 2/205). Kur’an, insanların birbirlerinin mallarına hukuk ve ahlak dışı yollarla çökülmesini şiddetle yasaklamaktadır: “Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin” (en-Nisâ 4/29). Ahlaka, akla ve hukuka uygun bir hayat sürmek için insanların işlerinde zorluğu değil, kolaylığı esas almalarını Kur’an emreder: “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez” (el-Bakara 2/185). Kur’an, insan ilişkilerinde ahlakın ve hukukun Allah’ın kesin emri olduğunu ifade eder: “Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder” (en-Nahl 16/90).

Rahmet Peygamberi, insanlara ahlaka ve adalete uygun bir hayat yaşamaları için işlerinde ve ilişkilerinde gerçekçi, dengeli, pratik ve makul olmaları gerektiği konusunda mesajlar vermiştir. “Dinin kolaylık” olduğunu söyleyen Rahmet Peygamberi, “Zarar vermek ve zararla karşılık vermek” şeklinde iş ve ilişkilerin hiçbir şekilde olmayacağını ifade etmiştir. “Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini” ifade eden Rahmet Peygamberi, “dinin ahlak olduğunu” çok net olarak ifade etmektedir.

Dinin ahlak olduğu net olarak ifade edilmesine rağmen, zaman ve mekan bağlamında değişen farklı faktörlerin etkisiyle ve baskısıyla, dinin özünün ahlak ve hukuk olduğu anlayışından uzaklaşılmıştır. Toplumların tarihsel tecrübeleri sonucu ortaya çıkan mistisizm, tasavvuf, fıkıh, tefsir, hadis, kelam gibi disiplinler, dindarlığın doğal unsurları ve kaynakları değildirler. Dinde asıl olan müfessir, muhaddis, mütekellim veya sufi olmak değildir. Dinde asıl olan kişinin adil, ahlaklı ve akıllı insan olmasıdır.

Hurafeleri, çıkarları, güç ve şehvet arzusunu değişik isimler, kişiler ve kurumlar adı altında din düzeyine çıkarmak en büyük ahlaksızlık ve hukuksuzluk durumudur. En büyük ahlaksızlık, kişinin ilahi ve insani olanı değişik çıkarlar için araçsallaştırmasıdır. Allah, ahlak, akıl ve hukuk dışı her türlü dinin uydurulmasını yasaklamakta ve şirk olarak kabul etmektedir. İnsan, ahlaksızlıklardan, hukuksuzluklardan ve akılsızlıklardan haya etmelidir.

Ahlaka, akla ve hukuka uygun bir hayat sürmek için insan haklarının, barışın, hürriyetin, eşitliğin, refahın bireysel, sosyal, siyasal ve uluslararası ilişkilerde esas alınması gerekmektedir. Yeryüzünde eşit, özgür, barışçıl, adil, ahlaklı ve müreffeh bir insani toplumun oluşturulması, ahlaklı ve adil bir hayat sürmekle mümkündür. Yeryüzünün imar ve inşası ahlakla ve hukukla olur.