Dillerinde Mursi, İçlerinde Erdoğan…
Mursi, hayat mücadelesini başı dik bir biçimde tamamladı. Boyun eğmedi. İmkânı kalmamıştı ama imanı vardı, onunla tek kişilik hücrede ayakta kaldı. Tavizsiz yaşadı, örnek oldu, mesaj vererek göçtü. O, bedenen tutsaktı ama ruhen hep diri ve özgür idi. Dışarıdaki milyonlardan daha özgürdü.
Mursi’nin vefatıyla tüm dünya mazlumları ve mücahitleri hüzne boğuldu. O, Mısır’da özgürlüğün sembolü idi. Firavun sistemine galip gelip seçilen ilk cumhurbaşkanı idi. Bu yönüyle yıllarca mağdur edilen, zulme uğrayan Mısır halkının sesi, bayrağı ve lideri idi. O, bizim için Yusuf’un yolundan giden ve Firavun sistemine karşı duran bir mücahit idi. O, emperyalist güruha savaş açan halkçı bir liderdi. “Müslüman Kardeşler” ile başlayan siyasî mücadelesinde yıkmadan, tahrip etmeden, şiddete başvurmadan, ezmeden, bölmeden zirveye ulaşmıştı. Sabır, şeref, iman, ilke, adâlet, hak ve dualarla yükselen bir fikriyatın simgesi idi. Zindanlardan, hücrelerden, darağaçlarından, zulümlerden ve ölümlerden filizlenen ve boy veren bir çınardı ve ilk kez gölgelik bulmuştu hor görülen ve yok sayılan Mısır halkı. Mursi, sadece siyasî bir aktör değil, aynı zamanda bir bilim insanıydı.
Mursi’nin yükselişi Türkiye’de ilgiyle takip edilmişti. Mısır’da iktidara gelen gelenek biraz da bizdeki Millî Görüş’e benziyordu. Aslında birbirlerine o kadar benziyorlardı ki uğradıkları haksızlıklar aynıydı. Çıkış noktaları aynı, savaş açtıkları cephe aynıydı. Her iki gelenek de Batı’nın sömürge düzenine isyan ediyordu. Özellikle Mısır’ın özgürlüğe kavuşma süreci ve Müslüman Kardeşler’in verdiği mücadele Türkiye’de de ilgiyle takip edilmiştir.
Hasan el-Bennâ ile başlayan hareketin tavır aldığı güç özellikle İngilizler ve Yahudiler idi. Filistin davasını da destekleyen ve yürüyüşler yapan Hasan el-Bennâ İngiliz destekçisi hükümetler tarafından ağır baskılara maruz bırakılmış ve suikast sonucu öldürülmüştü. Hareketin etkisi diğer İslam ülkelerinde de görülmeye devam etti. En etkili isimlerden biri olan Seyyid Kutup da bu harekete 1953’te üye olmuş ve Türkiye’de okunmuş, karşılık bulmuş bir fikir adamıdır. Sosyal adâlet konusundaki çıkışlarıyla dikkat çeken Seyyid Kutup da idam cezasına çarptırıldı ve 29 Ağustos 1966’da cezası infaz edildi.
Mısır’da sürekli bir baskı ortamı mevcuttu. Mursi öncesi iktidarda olan Mübarek dönemi de böylesi ağır baskıların olduğu bir dönemdi. Halkın protestolarına karşı koyamayan Mübarek, 2011 Şubat’ta istifa etmişti. Mısır’da cereyan eden hâdiseler ve Mursi’nin yükselişi Batı, ABD, İsrail ve Suud yönetimleri tarafından olumlu karşılanmamıştı. Arap dünyasında yükselen bir lider olan Mursi’nin Türkiye yakınlığı, Erdoğan dostluğu da dikkatlerden kaçmıyordu. Bu yakınlaşma özellikle İsrail’i çok rahatsız etmişti. Suud yönetimi ise Arap dünyasındaki etkili gücünü kaybetmek istemiyordu. Mursi iktidardı ama Mısır’da etkili olan güçlerin dış bağlantıları, dinî ve siyasî akımların tesiri de onu yıpratmaya devam ediyordu.
Bu gelişmeler tıpkı Türkiye’de de vardı. Benzeri yıpratma hareketleri Erdoğan için de olmuştu. 27 Nisan 2007’deki askeri bildiri, Gezi eylemleri, 17-25 Aralık girişimleri düşünüldüğünde Mısır’da Mursi karşıtları neyse, Türkiye’de de Erdoğan karşıtlarının dış bağlantıları ve dünyanın bakışı aynıydı. Seçilmiş olmanız yetmiyor, halkın iradesi hiçe sayılıyor, demokrasi rafa kalkıyor, özgür irade hiçe sayılıyordu. Her iki ülkede de durum aynıydı. Mursi’ye yapılan darbe üzerinden Türkiye’de Erdoğan iktidarı test ediliyordu. Sayın Erdoğan’ın Mursi’nin yanında olması ve dış siyasetini buna göre belirlemesi Mısır’ın darbecilerini rahatsız ettiği gibi Sisi’ye destek veren Suud, BAE, ABD, İsrail gibi güçlerle de aramızı açmıştı. Tezgâhlanan oyun Mısır’da tuttu ama Türkiye’de istediklerini yapamamışlardı.
17.06.2019 tarihi itibariyle Mursi, davasına canını verdi. Erdoğan’ın yıllardır “Rabia” vurgusu, Esma’nın şehit edilişini unutmaması ve onu anması, diğer tutukluların idam edilişine tepkisi Sisi’yi rahatsız etti. Erdoğan’dan Mısır’da darbeci Sisi ve İsrail rahatsız, bizde de Sisi özentisi olan darbeci güruhun döküntüleri rahatsızdı.
Şimdi Mursi yok, onun vefatına hep üzüldük. Mursi’nin vefatına sevinen, onu aşağılayan, suçlayan ve Sisi hayranı ne kadar insan varmış Türkiye’de! Ağızlarından lağım akan bu güruhun sevinçleri 15 Temmuz gecesi de kursaklarında kalmıştı. Mursi’ye “oh olsun” derken, sosyal medyadan şahit olduğumuz kadarıyla kimisi içinden kimisi de dışından Erdoğan’a kin kusuyor. Dillerinde Mursi, içlerinde Erdoğan nefreti olan bu zavallılar, insanlıktan sınıfta kalmışlardır.