Dilleri kirli, halleri fena
Seçimin ilk turu sonrasında bir sokak röportajı. Yer Kadıköy. Sunucu seçmen eğilimlerini öğrenmeye yönelik mikrofonu gençlere uzatıyor.
Farklı görüşleri olacak, ülke meseleleri ile yakından
ilgileniyorlar diye seviniyorum. Ancak bir süre sonra yanıldığımı anlıyorum.
Toplumsal değerlere aykırı söylem ve yaşam tarzları var.
En doğru yanları CHP’li olduklarını söylemeleriydi. Çok
kızgın, kin ve öfke doluydular. Erdoğan’ın adının geçmesine bile tahammülleri
yoktu. Asıl suç bu gençleri nefret duygusuyla kodlayanlarda.
Sosyolojik gerçekliktir, kişi yetiştiği ortamın kodlarını
alıyor. Yani kişilerin seviyesini yetiştiği ortam, birlikte yürüdüğü insanlar
ve içinde bulundu yapılar belirliyor.
Kullanılan nefret dili ve ötekileştirici tavır, CHP’de bir
kesimin HDP’den hiç bir farkı olmadığı görüşümüzü bir kez daha haklı çıkarmış
oldu.
Siyasal fanatizm böyle bir şey, kutuplaştırıyor.
Kendilerinden olmayanları düşman gibi görüyorlar. Erdoğan ise mutlak yenilmesi
gereken baş düşman! Yirmi yıldır biriken kin ve öfkenin nedeni bu.
Bir yangın varsa önce yakındakileri, sonra da uzak duranları
ve müdahalede bulunmayanları yakar.
Bu manada, gerçeği görmeyen, yanlış yapanlardan ülkemiz
adına sorumluyuz. Çaba gösterilirse de düzeleceklerine inanıyoruz. Yani bigane
kalamayız. Bütün kesimleriyle birlik ve beraberliğin ülkemiz adına rahmet
olduğuna inanıyoruz.
Tekrar sokak röportajına dönecek olursak giyim ve kuşam
tarzları, döğmeleri, jest ve mimikleriyle gençlerin bu ülkenin değerleriyle hiç
alakası yoktu. Çok üzüldüm!
Röportajdan cümleler…
“Ya, ben istediğim gibi içmek istiyorum. Kılıçdaroğlu’nu
destekliyorum.”
Bayanlardan biri, “Ben istediğim saatte eve gitmek istiyorum”
diyordu. Dikkat ettim saat gecenin üç buçuğuydu.
Üzerinde LGBT renkleri olan biri: “Ben özgür değilim” demez
mi, güldüm.
Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazandığını ancak oylarının
çalındığından dem vurup durdular. Buraya, ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’
cümlesini not düşelim.
Cadde ve sokaklarda, metrolarda, uluorta her yerde
sevişiyorlar, içiyorlar, çıplak dolaşıyorlar. Her türlü edepsizlik ve
ahlaksızlığın bini bir para yine de ‘özgür’ değiliz diyebiliyorlar. Bu,
sağlıklı bir insanın ruh hali değil.
Kötülük iyiliğin, ahlak ve hayanın düşmanıdır. Kurşunun
adres sormadığı gibi kötülük adres sormaz. Ülkesinin ve çocuklarının geleceğini
düşünenler kötülüğe engel olmalı.
‘Dindarlar evde örtündüğünde, namazını evde kıldığında size
karışan var mı’ diyorlar. Yer cadde ve sokaklar olunca ‘böyle gezemezsiniz’
diyorlar. Siyaset konuşunca ‘dini siyasete alet etmeyin’ diye karşı çıkıyorlar.
Sizin aykırı kılığınız, milli ve dini değerlerimize karşı
tavır ve yaşamınız özgürlük oluyor da, dindar kesimin yaşam tarzı mahalle baskı
oluyor öyle mi?
Keşke o gençler, anneleri, babaları ve dedeleri gibi olsaydı
diyorum. Onlar gibi yaşasaydılar. ‘Dininin, dilinin, beyninin, ilminin,
ırzının, davacısı gençler’ olsalardı.
Bizim arzumuz, değerlerine ve geçmişine sahip çıkan,
geleceğini bu yönde inşa eden bir nesildir. Bunun için çaba göstermeliyiz.
Yeni dönemde Sayın Erdoğan’ın bu nesil için daha çok çaba
göstereceğine inanıyoruz.