Dilimiz önce bizi yaralar
Dil, insana
verilmiş büyük bir nimettir. İyiliği de kötülüğü de büyüktür dilin. Dil cennete
de, cehenneme de götürür seni. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. İman ve küfür
dildeki ifadeden anlaşılır. Dil ya hak konuşur ya da batıl... Dil hayır ve şer
için geniş alana sahiptir. İyi kullanıldığında selamete, kötü kullanıldığında
ise insanı felakete sürükler.
Doğru
konuşmak, dürüst olmak, sadakat göstermek, bütün sözlerinde ve davranışlarda
doğrudan ayrılmamak, insanın, dolayısıyla müminin vasfıdır. “Hoşlanmadıkları
şeyleri Allah’a nispet ediyorlar. Öte yandan en güzel sonucun kendileri için
olacağı yolunda dillerinden yalan dökülüyor. Kaçınılmaz olarak onlara ancak
ateş vardır ve onlar oraya sürüleceklerdir!” (Nahl/62) ayetiyle Allah
(cc) yalancıların sonunun ne olacağını bizlere haber vermektedir. “Ey
Allah’ın Resulü dedim, uyacağım bir amel tavsiye et bana!” diye soran
Süfyan b. Abdullah’a, Peygamber Efendimiz şu cevabı verdi: “Rabbim
Allah’tır de, sonra doğru ol!” Tekrar “Ey Allah’ın Resulü dedim
tekrar. Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?” diye sorduğunda
ise eliyle dilini tutup sonra “İşte şu!” diye buyurdu.
Doğru
konuşmak, dürüst olmak, sadakat göstermek, bütün sözlerinde ve davranışlarında
doğrudan ayrılmamak demek olan Sıdk, sözün öze uygunluğu olarak
tanımlanır. Çok doğru söyleyen, daima doğru konuşan, asla yalana başvurmayan
kişiye de Sıddîk denir. İyiliğin en halis, en mükemmel olanına da Birr
denir. En salih olan ameli ifade eder. Bunu en güzel şekilde “Şüphesiz ki
doğruluk insanı birr’e, birr de cennete götürür. İnsan doğru söyleye söyleye,
sonunda Allah katında Sıddîk yazılır. Yalan ise insanı fücûr’a, fücûr da
cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda Allah katında Kezzâb
yazılır.” hadisiyle dile getirir Peygamber Efendimiz. Birre ulaşmanın
yolunu Cenab-ı Allah “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birr’e
ulaşamazsınız.” (Âl-i İmrân/92) ayetiyle bildirmektedir.
Her türlü
infak, hayır ve iyilik olmasına rağmen, birr anlamındaki iyilik seviyesine
ulaşabilmek için mutlaka sevilen mallardan infak edilmesi gerekir. İman dâhil,
Allah rızası için yapılan her salih amel, birr kapsamına girer. Fucûr da doğru
yoldan ayrılmaktır; günahlara dalmayı ifade eder. Her türlü kötülüğü ve günahı
içine alan bir kelimedir. Birr’in zıddıdır. Kezzâb ise Sıddîk’ın zıddıdır. Çok
yalan söyleyen, daima yalan konuşan kişi anlamında bir mübalağa sıfatıdır. Birr
ve fucûr kelimeleri, Kur’ân-ı Kerîm’de de bir arada kullanılmaktadır: “Şüphesiz
iyiler (ebrâr) Naîm cennetlerindedirler. Günahkârlar (fuccâr) ise
cehennemdedirler.” (İnfitâr/13-14.) "Kim Allah'a ve Rasûlüne
itâat ederse, o kişi, kendilerine nimetler ihsan edilen peygamberlerle,
sıddîklarla, şehitlerle ve sâlihlerle beraber olacaktır. Bunlar ne güzel
arkadaştırlar!" ( Nisâ/69) ayeti kerimesinde sıddîklar,
peygamberlerden hemen sonra zikredilmektedir. Kur’ân’da “sıdk”
kelimesinin geçtiği 150’den fazla ayet vardır. “Sizi sadece sıdk
kurtarır” diye buyuran Hz. Peygamber, “sıdk ve kizb bir arada
olamaz” diyerek bu vasıflarla birlikte sahiplerini de tasnif etmiştir.
Dilin
felaketleri hadislerde çok konuşmak, batıla dalmak, münakaşa ve mücadele etmek,
husumet beslemek, avurtları şişirerek konuşmak, çirkin sözler söylemek ve
sövmek, lanet okumak, günaha sevk eden şarkı ve şiir okumak, aşırı ve devamlı
şaka yapmak, eğlenmek ve alaya almak, sırrı ifşa etmek, yalan vaadde bulunmak,
sözde ve yeminde yalancı olmak diye belirtilmektedir.
Tebük
savaşına gitmediği için, Hz. Peygamber’e, dönüşünde doğruyu söyleyip çektiği
dayanılmaz sıkıntılar neticesinde tövbesi kabul edilince “Allah İslâm’ı
nasip ettikten sonra, bana, doğru söylemek huyundan daha büyük bir nimet
vermedi. Ben, doğru söylemekle kurtuldum, yalan söyleseydim, ben de helâk
olacaktım.” diyen meşhur sahabî Kâ’b b. Malik, doğruluğun hazine
olduğunu en güzel şekilde izah eder. İslâm doğruluğu ısrarla telkin ve teşvik
etmekle birlikte, kizb üzerinde daha büyük bir ciddiyetle durmaktadır. Nitekim
Kur’ân-ı Kerîm’de 250’den fazla yerde “kizb” ile ilgili lafızlar
geçmektedir. Pek çoğunda, insanların yalan söyledikleri için çok acı bir azaba
uğrayacakları belirtilmektedir.
İnsanın
dille işlediği fiiller, neticede Allah katında kendi durumunu da tayin
etmektedir. Sıddîk veya Kezzâb olarak tesciline sebep olmaktadır. Mümin korkak
olabilir, cimri olabilir ama asla yalancı olamaz. Rasûlullah’ın (as.), bir
müminin yalancı olabileceğini asla kabul etmemesi, üzerinde durulması gereken
bir husustur. Mümin asla yalan söyleyemez; çünkü imanı, onun yalan söylemesine
engel olur. Resul-i Ekrem “Kul yalan söylediğinde, melek onun yaydığı bir
çürük kokusu yüzünden kendisinden bir mil uzaklaşır” diye
buyurmaktadır.
Diline hâkim olanlardan olabilmek ümidiyle...