Dolar (USD)
34.20
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2913.04
BIST 100
8875.68
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Dilce Susup Bedence Konuşulan Bir Çağ

“Dilce susup

Bedence konuşulan bir çağda

Biliyorum kolay anlaşılmayacak…”

Amentü şiirinde İsmet Özel, bu dokunaklı dizelerle anlatır modern insanın aldanışını. Ne kadar güzel ve manidar cümleler. İnsan, hikmetle ve sözle konuşmayı terk edeli hayli zaman oldu. Modern insan, artık mesajlarını fiziksel görüntüsüyle, bedeniyle, bedenine çizdirdiği sembollerle anlatıyor.

Ruhun, hakikatin ve hikmetin değil fiziksel görüntünün değer gördüğü bir çağda; ideal görüntüler ve bedenler satın alınıyor. En güzel yüze ve fiziğe sahip olmak için onlarca hatta yüzlerce estetik veya cerrahi müdahaleye razı oluyor modern insan. Üstelik bazıları henüz çocuk yaşta. Bugün henüz ortaokul düzeyinde eğitim çocuklar bile yüzlerine ve vücutlarına estetik operasyonlar yaptırıyorlar. Yaşamlarının baharında, çocukluğun çok uzağında yaşıyorlar dünyayı, adına yaşamak denirse.

Medya ortamlarında üretilen ve topluma dayatılan sahte güzellik akımlarıyla kitleler bilhassa gençler ve çocuklar yönlendiriliyor. Bu yılın kaş modası, bu yılın dudak modası, bu yılın burun modası diye uzadıkça uzuyor listeler. İnsanlar, medya ortamlarında idealize edilen ve şablonları oluşturulan bu sahte güzellik akımlarına kapılıp gidiyorlar. Bu süreç ne yazık ki çok az insan için güzel bitiyor. Bu uğurda, sağlığını, güzelliğini, parasını ve hatta hayatını kaybeden insanların yaşadıkları zorluklar haber bültenlerinde sıklıkla yer alıyor.

Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği verilerine göre; 2022 yılında sadece Amerika’da 19 yaş ve altı kişilere 23.527 estetik cerrahi işlemi ve 244.252 minimal invazif estetik operasyon uygulandı (Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği, 2022). Aynı kurum tarafından 2011 yılında yayınlanan raporda ise 13 ila 19 yaş arasındaki gençlere 76.000'den fazla estetik cerrahi işlemi uygulandığı belirtiliyordu (Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği, 2012). Aradan geçen 11 yılda estetik operasyon yaptıran gençlerin oranının yaklaşık dört kat arttığı görülmektedir.

Belki bazı estetik cerrahi işlemleri zorunluluktan yapılıyor olabilir. Bunları istisna tutmak gerek. Fakat bugün şehirlerdeki insanların fiziksel olarak giderek birbirine benzemesi bu istatistiklerin hayata yansıması gibi. Aynı tip kaşlar, burunlar, dudaklar ve adeta bir atölyede üretilmiş gibi benzer yüz hatları. Her geçen gün biraz daha orijinalliği kayboluyor eşyanın ve insanın.

İnsanların söz ile değil bedenleriyle, görüntüleriyle konuştuğu ve bunlar üzerinden değer gördüğü bir dünyada en iyi bedene ve görüntüye sahip olmak önemli bir yaşam amacı oldu. Halbuki insanın bir kabı (bedeni) bir de ruhu vardır. Kap solar, eskir, buruşur ve yırtılır. İnsan halden hâle girer. Gün gelir insanın kendi sureti bile kendisine el olur ve terk eder. Ama ruh ölümsüzdür. Yani asıl olan insanın sureti ve bedeni yani kabı değil insanın ruhudur.

Bu hususta Yunus Emre şunları söyler; “İnsan maddi ve manevi (suret ve can) olmak üzere iki unsurdan yaratılmıştır. İnsanın maddi unsuru tabiatı da oluşturan su, ateş, toprak ve havadan ibarettir ve ölünce bunlar tekrar tabiata karışırlar. Fakat ruh ise ebedi ve ölümsüzdür (Arıcı, 2019).” Evet, ruh ebedidir ve ölümsüzdür. O yüzden sevilmesi gereken insanların bedenleri değil ruhlardır. Parlatılması, cilalanması ve zırhlanması gereken insanın ruhudur.

Türk İslam düşüncesinde yaşamın gayesi “insan-ı kâmil” olmak idi. Bu ise ancak kişinin kendisini dünyevi arzulardan ve hırslardan koruyabilmesiyle mümkün olabilir. Bugün ruhumuz, bedenimiz, düşüncelerimiz ve duygularımız öylesine çepeçevre kuşatılmış ki bırakın uyanmayı ve değişmeyi, düşünmeye bile cesaretimiz yok. Biraz düşünsek içimizdeki rahmani ses bize doğru yolu gösterecek. Ruhumuzun ve ruhların güzelliğini görebilmek, kıymetini bilebilmek niyazıyla…

Vesselam…