Dilce Susup Bedence Konuşulan Bir Çağ
“Dilce susup
Bedence konuşulan bir çağda
Biliyorum kolay anlaşılmayacak…”
Amentü şiirinde İsmet Özel, bu dokunaklı dizelerle anlatır modern insanın
aldanışını. Ne kadar güzel ve manidar cümleler. İnsan, hikmetle ve sözle
konuşmayı terk edeli hayli zaman oldu. Modern
insan, artık mesajlarını fiziksel görüntüsüyle, bedeniyle, bedenine çizdirdiği
sembollerle anlatıyor.
Ruhun, hakikatin ve hikmetin değil
fiziksel görüntünün değer gördüğü bir çağda; ideal görüntüler ve bedenler satın
alınıyor. En güzel yüze ve
fiziğe sahip olmak için onlarca hatta yüzlerce estetik veya cerrahi müdahaleye
razı oluyor modern insan. Üstelik bazıları henüz çocuk yaşta. Bugün henüz
ortaokul düzeyinde eğitim çocuklar bile yüzlerine ve vücutlarına estetik
operasyonlar yaptırıyorlar. Yaşamlarının
baharında, çocukluğun çok uzağında yaşıyorlar dünyayı, adına yaşamak denirse.
Medya ortamlarında üretilen ve topluma
dayatılan sahte güzellik akımlarıyla kitleler bilhassa gençler ve çocuklar
yönlendiriliyor. Bu yılın
kaş modası, bu yılın dudak modası, bu yılın burun modası diye uzadıkça uzuyor
listeler. İnsanlar, medya ortamlarında
idealize edilen ve şablonları oluşturulan bu sahte güzellik akımlarına kapılıp
gidiyorlar. Bu süreç ne yazık ki çok az insan için güzel bitiyor. Bu
uğurda, sağlığını, güzelliğini, parasını ve hatta hayatını kaybeden insanların
yaşadıkları zorluklar haber bültenlerinde sıklıkla yer alıyor.
Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği
verilerine göre; 2022 yılında sadece Amerika’da 19 yaş ve altı kişilere 23.527
estetik cerrahi işlemi ve 244.252 minimal invazif estetik operasyon uygulandı
(Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği, 2022). Aynı kurum tarafından 2011 yılında
yayınlanan raporda ise 13 ila 19 yaş arasındaki gençlere 76.000'den fazla
estetik cerrahi işlemi uygulandığı belirtiliyordu (Amerikan Plastik Cerrahlar
Derneği, 2012). Aradan geçen 11 yılda estetik operasyon yaptıran gençlerin
oranının yaklaşık dört kat arttığı görülmektedir.
Belki bazı estetik cerrahi işlemleri zorunluluktan yapılıyor olabilir.
Bunları istisna tutmak gerek. Fakat bugün şehirlerdeki insanların fiziksel
olarak giderek birbirine benzemesi bu istatistiklerin hayata yansıması gibi. Aynı
tip kaşlar, burunlar, dudaklar ve adeta bir atölyede üretilmiş gibi benzer yüz
hatları. Her geçen gün biraz daha
orijinalliği kayboluyor eşyanın ve insanın.
İnsanların söz ile değil bedenleriyle, görüntüleriyle konuştuğu ve
bunlar üzerinden değer gördüğü bir dünyada en iyi bedene ve görüntüye sahip
olmak önemli bir yaşam amacı oldu. Halbuki
insanın bir kabı (bedeni) bir de ruhu vardır. Kap solar, eskir, buruşur ve
yırtılır. İnsan halden hâle girer. Gün gelir insanın kendi sureti bile
kendisine el olur ve terk eder. Ama ruh ölümsüzdür. Yani asıl olan insanın
sureti ve bedeni yani kabı değil insanın ruhudur.
Bu hususta Yunus Emre şunları söyler; “İnsan maddi ve manevi (suret ve
can) olmak üzere iki unsurdan yaratılmıştır. İnsanın maddi unsuru tabiatı da
oluşturan su, ateş, toprak ve havadan ibarettir ve ölünce bunlar tekrar tabiata
karışırlar. Fakat ruh ise ebedi ve ölümsüzdür (Arıcı, 2019).” Evet, ruh
ebedidir ve ölümsüzdür. O yüzden sevilmesi gereken insanların bedenleri değil
ruhlardır. Parlatılması, cilalanması ve zırhlanması gereken insanın ruhudur.
Türk İslam düşüncesinde yaşamın gayesi “insan-ı kâmil” olmak idi. Bu
ise ancak kişinin kendisini dünyevi arzulardan ve hırslardan koruyabilmesiyle
mümkün olabilir. Bugün ruhumuz, bedenimiz, düşüncelerimiz ve duygularımız
öylesine çepeçevre kuşatılmış ki bırakın uyanmayı ve değişmeyi, düşünmeye bile
cesaretimiz yok. Biraz düşünsek
içimizdeki rahmani ses bize doğru yolu gösterecek. Ruhumuzun ve ruhların
güzelliğini görebilmek, kıymetini bilebilmek niyazıyla…
Vesselam…