Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 May 2019

Dil medeniyettir

Bu köşeyi takip edenler bilirler, çok gerekli olmadıkça bakanları -hasseten isim vererek- övmek gibi bir adetim yoktur, lakin bu “adetim”i koruyayım derken bazen hakkı teslim etmeme gibi bir yanlışa düştüğümü de dostlar dile getiriyor.

MEB, TRT Genel Müdürlüğü ve televizyon kanallarının haber spikerleri ile birlikte gerçekleştireceği, 'Önce Türkçe Projesi' beni heyecanlandırdı. Bir asrı aşkın süredir ihmal edilen bir konudur doğru, düzgün Türkçe konuşma hassasiyeti.

Dil medeniyettir, düşünme, tasavvur biçimidir. Konuşma bir yönüyle de tasavvurunuzun, düşüncenizin sese dönüşmesidir. Her dil, “bir dünya sistemidir” ve “dil bir dünya inşa etme faaliyeti”dir. Bu medeniyet ve dünya inşaında Türkçe’nin rolü, önemi ve imkânları diğer dillere nispetle daha fazladır. Kurduğu devlet ve medeniyetler açısından, ilişkide olduğu milletler ve inançlar bakımından, jeopolitik ayrıcalık dolayısıyla diğer milletlerden, başka devletlerden daha fazla imkânları var Türkiye ve Türkçe’nin.

Sonsuz bilginin kaynağı

Bütün bunlar bir yana, ilk emri “Oku!” olan, yaradan için “Âlîm” yani “sonsuz bilginin kaynağı” diyen bir dine inanan ve peygamberlerinin “İlim Çin’de de olsa onu öğrenin”, “Hikmet mü’minin yitik malıdır, nerede bulsa alır” emrine muhatap olan bir geleneğin temsilcileri olan bu milletin dili en zengin, en engin, en çok kullanılan dil olmalıdır.

Bu mümkün mü/ydü?

Elbette ki. Lakin önce bu dili kullanan bizlerin dilimize yani medeniyetimize, kültürümüze, değerlerimize sahip çıkmalıydık.

Olmadı, üstelik Batı sevdası uğruna dilimizi bize dayatılan uygarlık ve kültürün diline feda ettik.

Gezin Türkiye’nin Başkentini, levhalarımızın yüzde kaçı Türkçe?

Osmanlı’nın, İslam Dünyası’nın Payitahtı’nda Camiler olmasaydı ticarethanelerin levhalarından dolayı buranın Müslüman Türk şehri olduğu bilinmeyecekti.

Bütün bunlar bu dilin kullanılmasını da telaffuzunu da bozacaktı, nitekim bozdu da. Alnı secde gören Milli Eğitim Bakanlarımız vardı, Atatürkçülük yapan, Türkçülük oynayan Milli Eğitim Bakanlarımız da vardı. Birisinin bu konuya ciddiyetle ve hazırlıklı bir şekilde el attığını duymadık. Bakanlığın imkânlarını kimileri Batıcı dernek ve vakıflara, kimileri cemaatlerine sundular.

Önce Türkçe Projesi

MEB ve TRT’nin başlattıkları 'Önce Türkçe Projesi' öyle dostlar alışverişte görsünler kabilinde bir çalışma değil. MEB Ziya Selçuk tanıtım konuşmasında, "Biz ‘Önce Türkçe' derken bütün çocuklarımızdan, doğmamış çocuklarımızdan, geçmişimizden, geleceğimizden söz ettiğimizin farkındayız" diyerek başlattıkları projenin ehemmiyetinin idrakinde olduklarını dile getiriyor. Yapılması gerekeni bilen, dünyanın gittiği istikameti kavrayan, geçmiş ile geleceğin bağlarını muhkem kılan bir anlayışın bu konuya el atması sevindiricidir.

Bakınız;

“1 yıl içerisinde 'Türkçe'nin Söz Varlığı Projesi'ni de hayata geçireceğiz” diyor Bakan Selçuk. 'Söz Varlığı Projesi' ne mi dediniz?

Bütün çocuklarımızın hangi kelimeleri hangi yaşta ne şekilde kullanacağı, kitaplarda, yayınlarda kelimelerin nasıl yer almasının daha uygun olacağı, öğretmenlerimiz, velilerimiz ve toplumun tüm fertleri için kelimelerin ne şekilde nasıl kullanılacağı konusunda çok kapsamlı bir projeden söz ediyoruz.”

Yani kendimize geliyoruz. Biz aline olmuş ve şahsiyetimize, değerlerimize, potansiyellerimize, kapasitemize yabancılaştık. Kültür ve medeniyetimizi kabul etmez olduk. Onun için Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu çalışmasını kendimize gelmemiz açısından değerli buluyoruz.

Bu konuda başarı sağlanır mı?

Evet. “Şuur sahası” oluşturma ihtiyacı hisseden bir zihniyetten başarı beklerim, yeter ki; Sayın Bakanın dediği gibi, “Türkçe'yi geleceğe taşımak sadece bir kurumun değil, milletin ödevi" olduğunu biz de görelim ve üzerimize düşeni bihakkın yerine getirelim.

MEB’in sadece atama kurumu olmadığını hatırlaması, ülkenin geleceğinin MEB’in hizmetleri ile belirleneceğini fark etmesi bu çalışmadan da değerli.

Tebrikler Ziya Selçuk.