Dikkat kargonuz var!
Sevdiğinden sıkça hediye alan, şımarması yanında aslında sevgisi de artar. Birinin bizi hatırlaması, ilgilenmesi bizi ondan uzaklaştırmaz, mesafeleri yakın ederu2026 Sevgi bulduğu yere koşar insan. 'İyi günde, kötü günde' besmele için daha da geçerlidir. Madem iyi gün ve kötü günde nimetler eksik değil, rahmet her zaman var, hatırlamak ise nimeti inkar etmekten kurtarır. Hediyesi hiç eksik olmayan Allah'a sevgi, her daim hatırlamakla sıcak kalır.
Kapıya gelen kargo için attığımız imza, geleni kabul etmektir. Göndermişler, bizde imza minnettarlığıyla almışız... Oysa her an İlah'i kargolarımız varu2026 Bu kargolara besmele imzasını atmak gerekir... Karışık buruşuk yerlerden, çeşitli filtrelerden geçen ve adımız, sanımız yazılan nimetler, meyveler, tabakla önümüze koyuluyoru2026 Bize özel, hem de çok özel kargoyu besmele imzası ile kabullenmek lazım gelmez mi?
İnsan kendine gelen değerli kargo ile kendini çok özel hisseder... Ne kargolar geliyor kudret sahibindenu2026 Hem özel olduğumuzu, hem de gönderenin çok özel ve Kerem sahibi olduğunu unutmaktır besmelesiz olmak. Allah, bizi en sevenimiz ve her an kargosuz bırakmayanımız. İnsan ise sevgide çok gerilerdeu2026 Oysa bizi menfaat için, çıkarı için, yada gerçek sevmeyenler çok önlerde... Layığı ile sevemedik etrafımızı hediyeleri ile donatan Allah'ı. Gerçek seven, sevmeğe öyle değer ki. Vücut kıyafeti oluşmadan önce, baba ve anneye merhaba demeden önce, ruhlar aleminde bütün varlıklardan önce, bizi sevmiş olanı, herkesten önce ve çok sevmek gerekiyor. Bu en zaruri gerekli olan şey, şeytan tarafından bize öyle yük olarak gösteriliyor ki, alçak nefis anında tabi oluyor. Her sevilmezi sevdiren şeytan, bütün nimetleri kargo edip göndereni sevdirmiyor, besmele imzasını attırmıyoru2026 Alçak nefis sadece açlık karşısında yelkenleri indirdiği halde kargoyu göndereni anmak istemiyor.
Allah'ın gönderdiği kargoyu besmele imzası ile almayıp, paketini yani kabuğunu açan, tabağında kusursuz güzelliğini görüp, duygularına tefekkür senfonisi yaşatmayan, kerem sahibi Allah'a Elhamdülillah ile şükrünü taçlandırmayan, sanki de şeytanın çanağından yemiş gibi oluyor... Madem insanız, madem nefis açlıkta kul olduğunu hatırlıyor şeytanı ise tanımıyor, o zaman besmele ve şükür çanağından tefekkürle yemeliu2026 Besmele ve Elhamdülillah istasyonları arasında, tefekkürle insan olmalı, kul olmalı.
Besmele ve Elhamdülillah arası tefekkür, israfın tehlikesini de hatırlatıyor, her güzel şeyi hatırlattığı gibiu2026 Yine yeri gelmişken önceden yayınlanmış "Dalda Üzüm, Daha Sonra İki Gözüm" yazımdan bir kısmını sizinle de paylaşayım.
Meyvenin dalda, sebzenin bostanda nazlı bekleyişi, tefekküre sebep olması haricinde, devam eden öyle çok güzellikleri var ki. Tüm gıdalar, güzellikleri ile göze ve tüm duygulara hitap etmesinden başka vücuda girdikten sonra, Sevk-i ilahi ile konuşma, işitme, hayal, dokunma, eğilip kalkma, atılan adım oluyor... Nimetler, cenneti olan insan vücudunda, önce mide haşrini yaşıyor, daha sonra İlahi sevkle, vücutta bir organa yerleşip, nöbeti teslim alıyor, tüm fonksiyonların yerine gelmesini sağlıyor. Harika bir durum, daldaki meyve, tabaktaki gıda, mideye girdikten sonra, her şey. Belki de bir zeytin tanesi, daha sonra: "Seni seviyorum anne" kelimesi, ya da "Ne büyüksün Allah'ım" tefekkürü olabilir. Dalda bir salkım üzüm, evladına "İki gözüm" kelimesini kullanmaya vesile olacak hücreu2026
İnsan, sevdiğine ait eşyayı, hatırayı, lüzumsuz yere kaldırıp atmaz. Hiçbir sanatkar, eserinin hor kullanılmasını, imha edilmesini istemez. Sevgililerin en Yücesinin, bize gönderdiklerini, lüzum dahilinde kullanmak, ihtiram göstermek, israf etmemek, hediyeyi gönderene, O' sevgiliye minnettarlık ifadesinin başlangıcıdır. Biraz düşünüldüğünde, insanı büyüleyen inkılaplar oluyor. Et yiyoruz, et konuşuyor, et görüyor. Bundandır ki israftan, ciddi şekilde kaçınmak lazım.
İsrafın, haram olmakla beraber iğrenç bir tarafı daha var. Allah'ın sanatkarlığının tecelli ettiği o muhteşem gıdalar, insan bedenine girip, belki Allah'ı zikreden bir zerre olması mümkünken, nimete cehennem olan israfla, çöpe atılması, faydasız hale gelmesi, bu özelliklerden mahrum kalması, onlar adına da hesabın sorulmasına sebep olacaktır. Allah korusun, bütün meyvelerin, nimetlerin yan yana dizilip hesap gününde "Şikayetçiyiz Ya Rab! Bizde insan vücudunda zerre olup sistemin çalışmasına vesile olabilirdik. Secdeye giden vücut yerine çöpe gittik." diye şikayette bulunabilirler. Vücutta zerre olup, Allah'ın sıfatlarının tecellisine vesile olmağa engel olan israf, akıllı insana yakışmıyor.
Bizde, nimetlerin neticesi önemli. Ruhun komutasında uzuvların, duyguların kulluğu sergilemede vesile olması önemli. Biraz önce, tabakta bulunan bir kaşık yemek ya da bir dilim meyve, mideye girdikten sonra, bizde "Ne büyüksün, ne kudret sahibisin Allah'ım." cümlesi, tefekkür enerjisi, Peygamber sevgisi ile kasılıp gevşeyen kalbe sinir hücresi, insanlara tebessüm, yaradılış gayemizi anlamamıza sebep olan beyin hücresi olabiliyorsa, o bizim için önemli. Bunları da, anlamak için, ömrümüzü israf etmemeliyiz.