Dikkat! Kaleyi içten fethediyorlar
Kültür
dediğimiz olgu kuşaktan kuşağa üzerine daha güzelleri eklenerek aktarılan
değerler bütünüdür. Bu tanım, kitaplarda geçen bir tanım olmayıp tamamen benim
yorumumdur. İnsanlar büyüklerinden gördüklerinin üzerine daha güzelini
ekleyerek çocuklarına ve kendilerinden sonraki nesillere aktarır. Bu da sonraki
kuşaklara silsile yoluyla çoğalarak gider. Bu değerler bütünü de o toplumun
kültürünü, manevi ve örfi değerlerini oluşturur. Bu anlamda geçmiş ile gelecek
arasında kurulan köprüye kültür ve bu kültürün ortaya koyduğu değerlere de
kültürel değerler diyebiliriz.
Bir toplumda
kültürel değerler ne kadar köklü ve sağlamsa o toplumu ayakta tutan temeller o
kadar sağlam ve güçlüdür. Mehmet Akif'in "Toplu
vurdukça sineler onu top bile sindiremez." dediği gibi bir toplum
ortak değerlerinden aldığı güçle birlikte hareket ettiği zaman hiçbir kuvvet o
topluma zarar veremez.
Böyle bir
toplumda ortak değerlerin etrafında kenetlenen insanları dışardan bir baskı ve
şiddetle yıkamayacağını anlayan küresel güçler bu sefer klasik taktik olan kaleyi içten fethetme eylemini hayatını
geçirir. Düşman savaşta yenemediği rakibini kendine benzetmeye başlarmış. Bunu
da rakibinin eliyle yaparmış.
Bundan bir
kaç yıl önce doğanın korunması ve yenilenebilir kaynaklarımızın doğru bir
şekilde kullanılması ve poşet kullanımının azaltılması adına her türlü
alışverişlerde poşetlerin ücretli olması uygulamasına geçildi. Bu da poşet
kullanım oranını ciddi anlama azalttı. Poşet kullanımının azalmış olmasını her
doğasever gibi ben de kesinlikle destekliyorum. Doğanın kendini yenilemesi
adına alınan bu karar doğru ve yerindedir. Ancak burada karşı olduğum bir nokta
bulunmaktadır. O da poşetlerin üzerinde market veya mağazaların reklamının
olmasıdır. Hem alışveriş yapıp ilgili marketin kar etmesini sağlayacağım hem de
ilgili marketin reklamını kendi paramla aldığım poşetle yapacağım. Bu durum
beni rahatsız ediyordu. Bizim sırtımızdan o kadar kâr ediyorlarsa geri
dönüştürülebilir veya uzun süreli kullanabileceğimiz türevi olan poşetleri
ücretsiz dağıtmalarını beklerdim. Bu örneği vermemin temel nedeni bize ait
olmayan şeylerin reklamını bizim verdiğimiz paralarla bize yaptırıyor
olmalarına dikkat çekmektir.
Asıl
konumuza gelecek olursak dünya dili olarak bize dayatılan İngilizcenin
hayatımıza ne kadar müdahil olup kültürel değerlerimizden bizi ne kadar
uzaklaştırdığıdır.
En işlek
caddelerimizden tutun da ara sokaklardaki esnaflarımıza kadar birçok işyerinin
tabelası İngilizce kelimelerle dolmuş. Gençlerimizin günlük kullanım dilindeki
kelimeleri bile İngilizce kalıplarla dolu.
Bu durumun
en acı tarafı ise para vererek aldığımız ve lüks diye nitelendirdiğimiz
tişörtlerin üzerindeki yazılardır. İşyeri tabelalarındaki yazıların
tişörtlerdeki yazıların yanında ne kadar masum kaldığını esefle görüyoruz
maalesef.
Tişörtlerde
yer alan yazılara baktığımız zaman yüzyıllardır en kutlu miras olarak
gördüğümüz kültürel değerlerin çöküşünü izliyor gibiyiz. Çoğu İngilizce olan bu
yazıların bazıları ise Türkçe olarak yer almaktadır. Sadece yazı olarak değil
de bazı semboller de bizi rahatsız edici şekilde tişörtlerde yer almaktadır.
Bir kızın
giydiği tişörtün arkasında yazan “Follow me” (Beni takip et), bir diğerinin ön
yüzünde yazan “Bad Girl” (Kötü Kız), Camide namaz kılan gençlerden birinin
tişörtünde yazan “We came into the world to drink, dance, have sex” (Dünyaya
içmeye, dans etmeye, cinsel ilişki kurmaya geldik), bir diğer namaz kılan
gencin tişörtünde ise “God is bussy, can I help you?” (Tanrı meşgul. Ben
yardımcı olabilir miyim?) yazılı şeytan figürlü tişört… ve daha bir çok ve
edebimin müsaade edemeyeceği türden yazıların dolu olduğu tişörtler facianın
boyutunu gözler önüne seriyor.
Şimdi durup biraz düşünelim. Camide Allah’ın huzurunda
namaza duruyorsun ve üzerindeki tişörtte yazan yazı ibadetinle taban tabana
zıtlık barındırıyor. Işin daha da acısı bu durumdan haberdar değilsin. Parasını
kendin vererek kendi kültürüne ve manevi değerlerine savaş açmışsın ve bu
savaşın içinde olduğundan bihabersin.
Manevi ve kültürel değerlerimizin olduğu kaleyi dışardan
fethedemeyeceklerini anladıklarında içerden fethetmeye başladılar. Maalesef bu
fetih sürecinde başarılı olduklarına şahit oluyoruz. Bize düşen en önemli görev
bu işgale son vermek için tişört alırken üzerinde ne yazdığına bakmamızdır.
Çocuğumuza yakıştığını düşündüğümüz kıyafetlerin aslında onu kültürel bir yozlaşmanın eşiğine götürebileceğini unutmayalım.