Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 May 2022

Dijital istila!..

Her şeyin “azı karar çoğu zarar”; vazgeçilmezler arasına giren dijital mecranın da. Masumca başlayan hazlar zaman ilerledikçe hayatı çekilmez kılar. Tıpkı önce yemekten lezzet almak için yiyip, sonra lezzetin kölesi olup fil gibi ortalığı silip süpüren bir heyulaya dönüşmek gibi...

Dünyanın üzerine kâbus gibi çöken Kovid-19 pandemisi ile birlikte insanlık bir hastalıkla daha tanıştı; Dijital Obezite. Evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar hayatlarını dijitale bağladı.

Nasıl ki vücuda yakabileceğinden fazla miktarda kalori yüklemesi obeziteye neden oluyorsa, aynı şekilde dijital ortamda haddinden fazla birbiri ile bağlantısı olmayan bilgi, içerik ve bildirim alınması sonucu dijital obeziteyi tetikledi. Uzun süre ekran karşısında olmanın sonucu olarak kas, iskelet ağrıları, uyku bozuklukları, göz hastalıkları ve psikolojik sorunları beraberinde getirdi.

Kovid-19 salgını biterken, arkasında büyük hasarlar bıraktı. 6 milyon 300 bin kişinin hayatını kaybettiği salgın sonrası hasar tespiti yapmaya başlayan bilim insanların dikkat çektiği konuların başında “dijital obezite” geliyor.

*

Kovid-19 pandemisi döneminde bütün eğitim kurumlarının yerine ikame edilen dijital enstrümanlar bir yönüyle fırsat sunarken, diğer taraftan dijital obezite salgınına evrildi.

Değişen sosyoloji psikolojiyi, bozulan psikoloji ise dijital mecrada ne bulduysa tüketmeye başladı. Bu süreçten en çok etkilenen ise hiç kuşkusuz ki öğrenciler oldu. Tehlikeyi sezen devletler sinsi tehditle ilgili forumlar düzenleyerek toplumu teyakkuza geçirmeye başladı.

*

Kovid-19’un aşısı bulunarak bir tedavi yöntemi bulundu. Fakat neredeyse 7/24 dijital mecralarda dünyayı kurtarmak için mücadele ederken dijital obeziteye yakalananlar için henüz umut ışığı görülmüyor. Google, Twitter, Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi gibi platformlar insanlığı ifsad etmenin alt yapısını oluşturuyor. İnsanlığın hafızasını istila etmeye çalışan “dijital diktatörler” yeni yeni virüsler üretiyor.

Bu sinsi felakete “değişim” gözüyle bakılmaya devam edilirse problemler derinleşir. Unutmayalım ki, dijitalden kopmak hayattan kopmak değil; hayata bağlanmaktır.