Dijital İki Yüzlülüğe Ceza Kesilmeli
Sosyal medya mecralarının Türkiye’den kazandığı
paraların milyar dolarları geçtiği şeklinde hesaplamalar yapılıyor.
Tabii bu rakamları net olarak bilebilmemiz şu
aşamada pek mümkün değil.
Çünkü sosyal medya şirketleri ile Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları arasındaki alışveriş maalesef vergiye konu olunmasını
gerektirecek bir fatura üzerinden yürümüyor.
Google, Facebook, Twitter, Instagram, TikTok,
YouTube ve daha niceleri Türkiye’den para kazanmalarına rağmen Türkiye’ye vergi
vermiyorlar.
Sosyal medya platformlarının Türkiye’ye karşı ortaya
koyduğu maddi sorumsuzluk yetmezmiş gibi şimdi bir de hukukî sorumsuzluk ortaya
çıktı.
Bu platformların defalarca kez terör örgütlerinin
Türkiye’ye karşı yalana dayalı propagandalarını “ifade özgürlüğü” adı
altında serbest bıraktıklarına şahit olmuştuk.
Halbuki geçtiğimiz hafta ABD’de Trump’ın kışkırtıcılığı
ile ABD Kongresi’ne giren Cumhuriyetçi Partili Trump sempatizanlarının yaptıklarını aynı ifade özgürlüğü ile
karşılamamıştı bu sosyal medya platformları.
Başkanlığı boyunca geleneksel medyayı
kullanmayacağını açıklamış olan Trump’ın parlattığı twitter başta olmak üzere facebook venstagram platformları bir çırpıda Trump’ın hesabını askıya almakta tereddüt
etmediler.
Trump yanlış mı yaptı?
Evet, kesinlikle yanlış yaptı.
Ama o yanlış yapan kişi şu an isterse bir
kararname ile bu şirketleri kapatabilir.
Bu platformlar, sosyal medya platformlarındaki
yayınların sorumluluğunu da ilgili platformlara yükleyen yasayı geçirmeyi vaat eden ABD’nin
yeni Başkanı Biden’ın tarafında değiller!
Sadece Trump’ın “Demokrasi” ve “toplumsal barışı”
hedef alan tavrından dolayı değil kamuoyunun "doğru" bilgilendirilmesini sağlamayı
da amaç edinmiş bu
platformlar!
Yani Biden’ın 20 Ocak’ta koltuğa oturduktan
sonra çıkarmayı planladığı
sosyal medya yasası ile konunun hiç mi hiç alakası yok!
Yersen tabii!..
Neyse...
Hadi “yok” diyelim!
O zaman, tam da orada başlıyor bu sosyal medya
platformlarının hukukî sorumsuzluğu...
Trump’ın yaşadığı bu “fecaat(!)” olaydan
sonra Türkiye’de de
benzer bir olay yaşandı.
Esasında 2020’den bir an önce kurtulmak isteyen
dünyanın 2021’e kavuşma sevincinin sarhoşluğuyla 4 gün sonra başlayan bir olay
bu...
Facebook’un 2014 yılında satın aldığı ve "ücretsiz" bir şekilde
kullanıma sunduğu WhatsApp, kullanıcıların tüm bilgilerini reklam amacıyla
Facebook tarafından kullanımına izin veren bir onay sözleşmesi dayattı Türk
halkına...
“Ya sev ya terk et” gibi bir durumla üstelik...
8 Şubat’a kadar onaylamayanların hesapları
kapatılacakmış.
Öyle diyor Mark Zuckerberg efendi...
2016 yılında bazı verilerin kullanımının
iznini almıştı WhatsApp...
Ama bu defa mesajlar, videolar, ses dosyaları
gibi "mahrem içerikleri" de işin içine kattı.
Uzmanlara sordum.
Dünyanın giderek dijitalleştiği bir zamanda ödeme yönetmelerinde
kullanılan ses ve görüntü özelliklerini kopya edebilecek veriler kötü niyetli
kişilerce hırsızlık amacıyla kullanılabilir, dediler.
Facebook’a hırsız demiyoruz, hâşâ...
Ama mahremiyete saygı diyoruz.
Tüm Türkiye’de böyle diyor olacak ki...
Cumartesi gününden bu yana “WhatsAppSiliyoruz”
diye büyük bir kampanya başladı.
Telegram, Signal, BIP, Kontak, Dedi vs. gibi birçok anlık
mesajlaşma uygulamasına büyük bir “kavimler göçü”nün startı verildi.
Başarılı olur ya da olmaz.
Orası ayrı mesele...
Ama kitlesel olarak böyle bir refleksin ortaya
koyulmuş olması çok önemli.
Kadın cinayetleri ve hayvan eziyetlerinin duyulmasında etkili olan sosyal medyanın etki alanını uluslararası bir ölçeğe taşıdığının
göstergesi bu yaşadıklarımız.
Sosyal medya, “Klavye delikanlılığı”
denilen bir gazlamayla oluşturulan sunî gündemlerle reel sistemi değiştirmeye çalışan birçok başarısız girişim
ile ün saldı.
Ama bu "WhatsApp’a ortak tepki gösterilmesi ve
platform değiştirilmesi" olayı bence Trump’ın hesabının kapatılmasından çok daha büyük bir şey...
Ama mücadelede bir eksiklik var.
Türkiye’ye dayattığı bu anlaşmayı Avrupa’da gündeme getiremeyen
WhatsApp’ın bu tavrı Türkiye açısından kabul edilemez.
Bizim mahremiyetimiz Avrupalılardan daha mı değersiz?
Bu eşitsizliği giderecek yasal veya yargısal bir adım atılmalı.