Dolar (USD)
34.66
Euro (EUR)
36.38
Gram Altın
2949.56
BIST 100
9726.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Kasım 2024

​Dijital Dünyanın Yalnızlığı

Sosyal medya, bir zamanlar insanları bir araya getiren, yeni bağlar kurmalarına olanak sağlayan bir platformdu. Ancak günümüzde, bu mecra bireylerin yaşamlarını sergilemek ve birbirlerinden üstün olduklarını göstermek için kullandıkları bir yarış sahasına dönüştü. Gerçeklik ile gösteriş arasındaki bu ince çizgi, hem bireysel mutluluğumuzu hem de toplumsal ilişkilerimizi zedelemeye devam ediyor.

Düşünsenize, bir kafede oturuyorsunuz ve yan masada biri, papatya çayının buğusunu yakalamaya çalışarak telefonuyla fotoğraf çekiyor. Ama o sırada çay soğuyor. O fotoğrafı beğenenler ise çayın rahatlatıcı etkisine ya da lezzetine değil, yalnızca "ne kadar estetik göründüğüne" odaklanıyor. Aynı anda başka bir masadaki birisi, "Benim çayım neden bu kadar güzel görünmüyor?" diye düşünüp hayatını sorguluyor. Hepimiz küçük bir ekranın arkasından birbirimizi izliyoruz, ama kimse gerçekten bir şey hissetmiyor.

Dijital dünyada artık her şey "daha çok ilgi" için yapılıyor. Paylaşmak, bir ihtiyaçtan ziyade bir görev haline geldi. Tıpkı mahallede yeni aldığı arabayı herkes görsün diye apartmanın önüne park eden komşu gibi. Ancak fark şu ki, sosyal medyada bir şeyi göstermeden önce üzerine bir sürü filtre ekliyoruz. Papatya çayı, araba ya da bir tatil karesi... Gerçeklik, estetik bir illüzyona dönüşmüş durumda.

Bu da yetmiyor. İnsanlar artık arkadaşlarına mesaj atmaktan çok, "beğeni" ile iletişim kuruyor. Bir düğüne katılıp, "Harika bir geceydi!" diye fotoğraf paylaşan kişi, aslında gece boyunca masanın köşesinde sıkılarak oturmuş olabilir. Ama o fotoğraf, bir mutluluk simgesi olarak tüm dünyaya yayılıyor. Kimse gerçeği sorgulamıyor.

Bir diğer örnek ise kişisel başarıların sergilenişi. Herkes bir şey "başarmış" gibi görünüyor. Spor salonunda koşu bandında iki dakika koşup, "Sabah sporu, enerji dolu bir gün!" diye paylaşan kişi, aslında o iki dakikadan sonra bir köşede nefes nefese kalmış olabilir. Ama o paylaşım, izleyenlere "Ben senin yapamadığını yapıyorum" mesajı veriyor. Sonuç? Başkalarının sahte enerjisiyle kendimizi yetersiz hissetmek.

Dijital platformlar bizi yalnızlaştırıyor. Çünkü ilişkiler bile artık stratejik bir hal aldı. Doğrudan mesajlaşmalarda bile samimiyet, yerini "takipçi artırma taktiklerine" bırakmış durumda. Arkadaşlıklar, bir dost eli sıkmaktan çok, bir gönderiyi beğenmekle ölçülür oldu. Ama burada asıl trajedi şu: Hepimiz bu düzenin bir parçası haline geldik ve bu oyunu oynuyoruz.

Bu kısır döngüyü kırmak mümkün. İnsanlar, yüzeysel içeriklerden ve samimiyetsiz iletişimden sıkılmaya başlıyor. Daha anlamlı paylaşımlar, daha gerçek ilişkiler mümkün. Ama önce şunu sormamız gerekiyor: Neden burada olduğumuzu gerçekten hatırlıyor muyuz? Eğer cevabımız "birlikte daha iyi bir dünya kurmak" ise, bu yarıştan çıkıp tekrar gerçek anlamda bağ kurmayı öğrenebiliriz. Belki de papatya çayımızı fotoğraflamak yerine, onun sıcaklığını hissetmeyi tercih edebiliriz.

Unutmayalım: Bağ kurmak için önce bağlantıdan kurtulmamız gerekebilir. Eğer bu farkındalığı yakalarsak, dijital dünyanın yalnızlığını aşabilir ve yeniden gerçek ilişkiler kurabiliriz. Hepimiz, anlamlı bir bağ kurmanın ve samimiyetin peşinde olmalıyız; çünkü insan, ancak başka bir insanın yüreğine dokunduğunda gerçekten var olur.