Dijital Diktatörlük: İnsanın Hacklenmesi
Allah'ın yarattığını kesinlikle değiştirecekler u2026(Nisa; 119)
"Sapiens ve Homedeus" adlı kitapların yazarı Yuval Noah Harari, 23-26 Ocak 2018 tarihleri arasında gerçekleşen Davos Zirvesi'nde bir konuşma yaptı. İsrailli tarihçi burada, bir ya da iki yüz yıl içinde bildiğimiz insan türünün sonunun geleceğini, yeni bir türle karşılaşacağımızı anlattı.
Peki, gelecekte dünyayı kim yönetecek? "Bunu, veri'ye sahip olanlar karar verecek" diyor Harari. Veri'yi kontrol eden sadece insanlığı değil yaşamın kendisini de geleceği de kontrol edecek.
Örneğin, NSA'nın Ford Meade'de 1996 yılında kurduğu "intelink" adlı bir bilişim ağı saatte iki milyondan fazla girdi yakalayıp stokluyor.
Bir vakitler dünyada en büyük servet topraktı. Dolayısıyla toprak etrafında insanlık, "aristokratlık ve halk tabakası" şeklinde ikiye ayrıldı. Modern çağda toprağın yerini makineler aldı. Toprakta olduğu gibi daha fazla makine birkaç elin hükmü altına girdiğinde bu sefer insanlık "kapitalistler ve emekçi sınıfı" olarak ikiye ayrıldı. Bugün ise en büyük servet: "veri". Böylelikle birkaç elin hükmündeki veri ile insanlık bu sefer sınıflara ayrılmayacak, türlere ayrılacak.
Artık sadece cep telefonları ve bilgisayarlar hacklenmiyor, organizmalar da hacklenebiliyor. İnsanı hacklemek için ise iki şeye ihtiyaç var: Çok büyük bir hesaplama/programlama gücüne ve çok fazla dataya/veriye; özellikle biyometrik veriye. Ne aldığımın ya da nereye gittiğimin datası değil bu bedenimin ve beynimin içinde neler olduğunun datası.
Peki, bugün dünyada bu datayı kim kontrol ediyor? Benim DNA'm, kimliğim kime ait? Bunun yasal çerçevesi nedir? Henüz bu konular konuşulmuyor ama durum hakikaten ciddi.
"Bugün infotek devrimi ve biyotek devrimi birleşince elde edilen sonuç insanoğlunu hackleme becerisidir" diyor Harari. Şöyle; biyometrik sensörler vasıtasıyla bedendeki ve beyindeki biyokimyasal işlemlerin bilgisayarlarda elektronik sinyallere çevrileceğini belirtiyor. Tam bu noktada, bu yolla her hangi biri hakkında edinilecek bilginin, o kişinin kendisi hakkında bildiğinden daha fazla olacağını iddia ediyor.
Algoritmaların, 10 ya da 20 yıl içinde herhangi bir gence, bu durum ne kadar hassas olsa bile, tam olarak ne olduğunu 'gay ya da değil' spektrumu içinde söylediğini bir düşünün. Algoritma göz hareketlerinizi, kan basıncınızı, beyin faaliyetlerinizi takip edip size kim olduğunuzu söyler.
Bizi bizden daha iyi bilen algoritmalar arzularımızı tahmin ederek, duygularımızı manipüle edebilecekler. Hatta bizim adımıza kararlar alabilecekler. Tecrübeli bir algoritma; arama geçmişiniz, sosyal medya hesaplarınız ve alışverişleriniz ile biyometrik datanızı birleştirerek size bir Coca-Cola reklamı gösterirken güzel bir kadının mı yoksa üstsüz bir erkeğin mi gösterilmesi gerektiğini ayırt edebilir.
Harari, "küçük bir elit grup, gelecekteki yaşam formlarını biçimlendirebilecektir" diyor. Bugün Amerika'da ve kendi ülkesi olan İsrail'de bunun çoktandır yapılmaya başlandığını ifade ediyor.
Nihai hedefleri, kendi kurdukları bir düzeni var edebilmek ve bunun devamını sağlamak. Eşcinsellik bu bağlamda düzeni değiştirmenin mikro bir uygulaması.
Dünya çapında dataları kontrol edebilen küresel elitler, bizleri hackleyerek hayatı yeniden tasarlamayı planlıyorlar. Eğer yaşam hacklenip tekrar tasarlanabilir ise bu, 4 milyar yıllık biyoloji tarihinin bile en büyük devrimi olacaktır.
Düzen değişirse geleneksel kanunların hepsi radikal bir şekilde yeniden düzenlenebilir. Ve buna uygun yeni, ortak bir insanlık dini de icat edilebilir.
Mücahit Gültekin'in "Batı Tarafından Hacklenmek" başlıklı yazısında da değindiği gibi, bugün ülkemiz tam da bu noktada tehdit altındadır. Ülke insanı formatlanmak isteniyor. Cinsellik yaşı düşüyor ve çocuklar, LGBT kurumları tarafından "ayrımcılık yapmama, nefret söylemine karşı bilinçlendirme, toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilgilendirme" bahanesiyle eşcinselleştiriliyor. 2005'te kurulan Türkiye'nin ilk eşcinsel derneği KAOS GL bu çerçevede hiç de masum değil. 2015 yılında üniversitelerde " Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersi" zorunlu hale getirildi. Milli Eğitim Bakanlığı, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri" yürütüyor. Ders kitapları elden geçirildi. Eğer bu hapı yutarsak gelecekte yeni bir erkeklik ve kadınlık biçimi ortaya çıkacak. Erkekler kadınlaşacak, kadınlar erkekleşecek. Acaba bu korkunç plana bilmeden hizmet mi ediyoruz. Bu sizi yeterince ürkütmüyor mu?