Dijital davet
Pandemi öncesi yoğun bir program trafiğimin olduğunu yakın dostlarım bilirler. O programdan programa ciddi bir koşuşturma içerisinde hayat akıp giderdi… Bazen düşünürdüm, programsız kalma durumunda hayata nasıl tutunabilirim, diye…
Derken Pandemi
süreci çıkageldi, evlerimizde mahsur kaldık, program akışımız bıçakla kesilir
gibi durdu… Ancak devam eden bir hayat vardı… Bizi bekleyen yeni sorumlulukları
erkenden fark edebildik… Her zorlukla beraber bir kolaylığın olduğunu bu
süreçte keşfettik… Umudu tükenmemiş, iradesi çökmemiş, heyecanı bitmemiş
olanlar için yeni fırsatların kapıda olduğunu gördük… Bir kapıyı kapatan Allah,
yeni bir kapıyı açıyordu… Yola çıkanlar için yolun açık olduğunu işaret
ediyordu…
Tıpkı
karada yürüyüşü engellenen Hz. Nuh'a gemi ile yürümeyi nasip ettiği gibi… Gündüz
Taif'te taşlanan ve engellenen Hz Muhammed(sav)’e gece yürüyüşü ve yüceliğini
nasip ettiği gibi…
Hani
ayet-i celile buyuruyor ya…
“Bizim uğrumuzda elinden gelen
çabayı sarf edenlere gelince, onları, bize ulaşan yollara mutlaka yönetiriz.” (Ankebut, 69)
Evet,
sefer azmini yitirmeyenlere kapılar açılıyor.
Bu
gerçekten hareketle Pandemi sürecinde sanal dünya ile daha yakından tanışmak ve
taşınmak nasip oldu…
Youtube,
instagram, twitter, facebook, messenger, teamlike, skype, telegram vs… Gün yok
ki yeni bir mecra ile tanışıyor olmayalım…
Artık derdimizle, davamızla, davetimizle sosyo sanal dünyadayız… Dijitalde yerimizi almak zorundayız… Çünkü artık “şehrin en uzak yerinden koşarak gelen adamlarımızın” zemini değişti, ışık hızı ile seslerini dünyanın öteki ucunda bulunanlara duyurma fırsatı doğdu… Sanki bir “Bast-ı zaman ve tayyi mekân” ile karşı karşıyayız… Artık bütün insanlar sanal komşumuz, dijital dostumuz gibiler…
İslam davetçilerinin yeni normali bu mecralar…
Şu
gerçeği de görmek durumundayız… En sıkıntılı sınav alanlarımızdan biri de
sosyal medya, sanal dünyadır…
Sanalda
savrulmakta var, sorumluluk bilinci ile doğrularımızı savunmakta var…
Dijitali
dinleştirenlere karşı dijital üzerinden dinimizi duyurmakta mümkün… Dijital
dönüşüm çılgınlığına “dur” demek için hikmet içeren bir davetle yerimizi
almakta acele etmeliyiz…
Tabi ki,
dijitalin nesnesi değil öznesi olmalıyız… İnsanlığı dijital çukurlardan kurtarıp,
Rabbânî çağrı, çizgi ve çığırla buluşturmalıyız…
Küresel
kötülüğün taşıyıcı aracı haline gelen dijitalde, evrensel iyiliğin egemenliği
için kendimize yeni koridorlar açmalıyız…
Savunma
da kalmayıp, fitnenin üretim merkezleriyle rekabet edilebilir ileri sistemler
icat etmemiz gerekiyor…
Temiz
bir dijital ile temiz bir dünyayı hedeflemek durumundayız… Dijitalin
dezenformasyonuna tepkisiz kalamayız…
Dijitalin
belirsizliğinde flulaşmadan yeni fırsatlar oluşturmak, imkânlar üretmek mümkün…
Yüce
ahlaki melekelerimizle o mecralarda yol alabiliriz… Önemli olan o dünyaya
ruhunuzu yansıtabilmek… Sözün magazinleştirilmesine, hakikatin sulandırılmasına
müsaade etmemektedir.
Sosyal
medyada sergileyeceğimiz davranışlar, yaptığımız tercihler, beğeniler, yorumlar,
paylaşımlar, arkadaşlıklar İslami duruşumuzun birer yansıması olmalıdır…
Sanalın
kolaycılığına kaymadan, kendi kriterlerimizden kopmadan, kulluğun
gerekliliklerinde sebat etmeliyiz…
Dijital
dünyanın cazibesi ile gelen yenilikleri kendi inanç değerlerimize göre, pratiğimize
uyarlamamız gerekiyor…
Medyatik
marazlardan, popüler illetlerden korunmak için duyarlı olmak durumundayız…
Dijital dünyada nerede durduğumuz “Din gününde”
bizden sorulacaktır…
Belki
sözümüzden önce ahlâkımızı o zemine taşımamız gerekiyor…