Dolar (USD)
34.46
Euro (EUR)
36.14
Gram Altın
2961.64
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Temmuz 2016

Dicle Üniversitesi Rektörlük seçimleri

Diyarbakır Dicle Üniversitesi için 1974-2008, yani geçen 35 yıl kayıp yıllardı. Böyle olmaması için elimizden hiçbir şey gelmiyordu, sebep olanlara sadece beddua edebildik.

1974'ten sonra Diyarbakır ve bölge için en önemli kurum Dicle Üniversitesi oldu. Ne var ki üniversiteye hakim olan o günkü zihniyet 2016'ya kadar nüanslar dışında değişmedi.

Dicle Üniversitesi kurulduktan sonra ilk yarayı 1980 faşist darbesinde aldı. Akademik liyakatin, formasyonun, bilimsel çalışmanın dikkate alınmadığı, üniversal kimliğin hiçe sayıldığı, istisnalar hariç ırkçı ve şöven hocaların çiftlik gibi kullandığı bir üniversite oldu Diyarbakır Dicle Üniversitesi.

Bu sebeple Dicle Üniversitesi'nden 20 yıl sonra açılan üniversiteler hem öğrenci, akademisyen sayısı itibariyle hem de bilimsel çalışmanın nitelik ve niceliği itibariyle bu tarihi şehrin üniversitesini 3'e, 5'e, 10'a katladı.

Bunun bilinmeyen bir tarafı yok, acı olan da bütün yetkili organların bu verimsiz, liyakatsiz, yüzkarası durumla ilgili olarak kılını kıpırdatmaması. YÖK adeta Dicle Nehri'ne gömüldü. Rektör seçen yegane merci olan Cumhurbaşkanlığı 35 yıl boyunca bu kahreden gidişata bigane kaldı.

2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Sayın Abdullah Gül Köşke çıkınca Diyarbakır entelijansiyası, akademiyası, öğrenciler hatta duyarlı vatandaşlar "artık essahtan bir üniversitemiz olacak" diye çok ümitlenmişlerdi.

Diyarbakırlının bu hevesi bir yıl geçmeden kursağında kaldı.

2008'deki rektör ataması şehri ve bu üniversiteyi lokomotif gibi gören bölge insanını alabora etti. Başta Fetullah Gülen güdümündeki yapı olmak üzere, Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin izinde giden Nur Cemaatleri, Menzil Cemaati gibi dindar cemaatler ve tarikatlar bir olup halen rektörlük görevini sürdürmekte olan Prof. Dr. A. Jale Saraç'ın rektör olarak atanmasını sağladılar.

Olabilir, cemaatler o dönem için PDY diye bir oluşumdan habersizdiler, dolayısıylabu birlikteliği yadırgamak çok da doğru olmayabilir. Lakin rektör seçimi sürecinde cereyan eden iğrenç hadiseler yabana atılamaz, mazur görülemezdi.

2008 ve sonrasında bütün kurumlarda etkili olan FETÖ elemanları kolektif bir çalışmayla Ayşegül Jale Saraç'ın rektör olması için diğer adaylarla ilgili sahte kayıtlar, montaj görüntüler, iftira niteliğinde haberler, sahte istihbarat raporları düzenlediler. Tıpkı 17-25 Aralık 2013 Paralel Darbe sürecinde olduğu gibi 2008'de Çankaya Köşkü'ne ismi giden diğer rektör adayları ile ilgili gerçek dışıillegal örgüt ilişkileri uydurdular. Bunun yetmeyeceğini düşmüş olmalılar ki namus, haysiyet ve insanlık onuruyla bağdaşmayan düzmece kayıtlar, montajlar hazırladılar. Rektör seçimi ve atanması için bu ahlaksızlıklar yaşanırken, bugün rektörlük seçimlerinde hatırı sayılır kemiyette oy alan kimi adayların bu iftiralara sessiz kalmasının hatta katkı sunmasının kabul edilebilir tarafı yoktur, olamaz da. Bu sadece akademik camia için, dindar camia için değil, bu iftiralar "insanım" diyen herkes için utanç vericiydi, karşı çıkılmalıydı, çıkmadılar.

Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ü sahte, montaj ve ağır suçlamaların yer aldığı bilgi ve uyduruk belgelerle yanlış tercihle karşı karşıya bıraktılar. Buna da 'olabilir' diyemeyiz, devlet sahte ve gerçeği bilmek durumundadır. Hele hele "apoloji" devlet yönetimi için söz konusu olduğunda mazeretler telafisi imkansız marazlar doğurur.

2008-2012 yıllarında Üniversite sessizliğe gömüldü. Bu 4 yıllık süre liyakatsiz ve "kendindenci" akademisyen ve "eleman" alma tamahı her kes(im) için kabahatleri örtme dönemi oldu. Elbette bu süre içinde çok az da olsa liyakatli akademisyenler de üniversiteye alınmıştı, lakin adrese teslim yüzlerce kadronun nasıl sahibini bulduğuna da yine bu camia şahittir.

Dicle Üniversitesi dört yıl boyunca var ile yok arasında med-cezir yaşadıktan sonra "yok"luğa mahku00fbm edildi biz dindarların marifetiyle.

2012 yılında yeniden rektörlük seçimleri, eski montaj ve iftiralara yenileri de eklenerek rakip adaylar saf dışı bırakıldı. Birinci dönem için Diyarbakır hiçbir mazeret kabul etmezken, ikinci dönem yine aynı ittifak, yine PDY elemanları tarafından hazırlanan sahte belgeler ve yine Sayın Gül'ü yanıltmadaki entrikalar. Mü'min aynı delikten iki kere ısırılıyorsa buna söylenecek çok söz vardır, biz de edebinde söyleyeceğiz elbet.

Acıdır,

2012 rektörlük seçimlerinde FETÖ istediği adayı rektör olarak seçmek için yine rakip adaylar için montaj, düzmece ve iftirayı gözyaşına gark edecek insanlık dışı yollara başvurdu."Hedefe ulaştıran her yol mubahtır Makyavelizmi" burada hedefe ulaştıran her iftira farzdır fetöşizmine dönüşerek geçmişte ve bugün rektör adayı olan haysiyetli insanlar mağdur edildi. Anlayacağınız Diyarbakır ve Dicle Üniversitesi kendi 17-25 Aralık FETÖ darbesini 2008'den itibaren yıllarca bilfiil yaşadı ve elan yaşamakta.

2008'de Köşk, verimi, aldığı yüzlerce paralelciden ibaret olan ve geçen dört yılı rektörlük odasında "cin"leri kovmak için Fetullah Gülen'den öğrendiği okuma ve üflemelerle geçiren Ayşegül Jale Saraç Hanım'ı yeniden rektör olarak atamasın mı?

Dicle Üniversitesi yalan, talan, akademik liyakatsizlik, FETÖ yuvası ve korumacılığı, şehirde PKK kampı, FETÖ-PKK ortaklığı dışında kayda değer bir sıfatla anılmadı. Tabi ki tıbbi cihazlar da satın alındı, tabi rektör hanım başını kapattı, buna çok da sevindim, tabi ki üniversite arazisi ile ilgili kamuoyunun bilmediği değişim ve dönüşüm yaşandı, lakin bu üniversite en çok Paralelci Çiftliği ya da FETÖ Kuluçkası olarak zihinlerde kalacak.

Düşünün, 2 yıl 8 ay süren çözüm sürecinde dünyanın pek çok ülke üniversitelerinde, Türkiye'nin pek çok üniversitesinde sorunun çözümü için etkinlikler düzenlenirken, Dicle Üniversitesi kardeşliğe, huzura, binlerce yıllık kutlu yürüyüşe Fransız, -pardon- paralel kaldı. Daha bir kaç hafta önce Yeni Asya ekibi üniversitede düzenlediği panelde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ı ağır ithamlarla töhmet alanda bıraktı. Ayrıca FETÖ'cülerin çözüm sürecinin sabote edilmesine yönelik çalışmaları üniversite yönetiminde görev alan idareciler tarafındandesteklendiği ciddi iddialar arasındadır.

Biliyorum, 17-25 Aralık paralel darbe sonrası üniversite yönetimi ve "elemanlar"ın neler yaptığını merak ediyorsunuz, beklemeye değer, daha üç yazımız var. Adayları tek tek ele alacağız.

Bugünkü adayların paralelcilerle gizli irtibatları var mı? Bunlar PDY ile hangi konularda sözleştiler?

8 yıl boyunca rektörlük yapan Prof. A. Jale Saraç iş ve işlemlerinde kimlerden destek aldı?

Kimler rektör yardımcılığı yaptı?

Üniversitede hangi PDY imamları iş başındaydı.

Rektör Hanım ve ekibi yolsuzluğa bulaşan hangi idarecileri için "Hoca efendinin emanetidir, ona dokunmayın" demiştir?

Genel Sekreterler kimlerdi? Ya görevden alınan Genel Sekreterlerin suçu ne ola?

İddia edilen usulsüz alımlar, yolsuzluklar, Paralelcilere alan açan rektör yardımcıları kimlerdi?

El an bile paralelcileri kollayanlar kimler? Nasıl bir danışıklı dövüş yapıldı.

Peki, rektörlük seçimlerinde neden 1-2 aday yüksek oy almadı? Nasıl bir paylaşım yapıldı ve niçin?

Her yerde adaylar yüksek oranda oy almak için çabalarken, Dicle Üniversitesi'nde hangi aday/lar oy dağılımının kendilerinin lehine çok yüksek çıkmaması için çaba gösterdi? Neden? Neyi gizlemek istediler?

Devam edeceğiz inşaallah.