Dezenformasyonla mücadele…
Eskiden büyüklerimizin radyodan ajansları
dinlediği günleri hatırlıyorum. Teknolojinin henüz çok fazla çit atlamadığı ve
dünya ile insanlar arasındaki iletişimin sadece radyolarla sağlandığı
zamanlardı. Ancak Milenyum Çağı dedikleri bu çağın başından itibaren teknoloji
o kadar hızlı gelişti ki ayak uydurmakta zorlandık desek yeridir. Radyonun
görüntülüsü olan televizyonlar hayatımıza girdikten sonra ekranlarla tanışmaya
başladık ve zamanla her tarafımız ekranlarla kaplanmaya başladı. Bir zaman
sonra ekranlar avucumuza sığar oldu. Böylelikle dünya artık büyük bir köy
haline geldi. Şehirdeki haberin günler sonra köye ulaştığı zamanlardan dünyanın
öteki ucunda olan olaylardan saniyesinde haberdar olduğumuz zamanlara eriştik. Adına
medya dediğimiz, küresel bilgi ağı dediğimiz bir “Big Data”
ile kuşatıldık ve her tarafımızdan bilgi seli akmaya başladı. O kadar çok
enformasyon bombardımanına tutulduk ki bilgilerin doğruluğunu yanlışlığını
teyit etmek bir yana sadece popülerliğine bakar olduk.
Malcolm X’in “Eğer dikkat etmezseniz medya sizin
mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar.” dediği gibi
oldu. Big Data’nın yönlendirmesiyle kararlarımız, bakış açımız, değerlerimiz
daha da ötesi inancımız şekillenmeye başladı. Birinin yaptığı yahut yapmadığı
eylemi medyanın bize gösterdiği kadarıyla gördük ve toplumsal linç yahut alkış
eylemine giriştik.
“Enfokrasi:
Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi”
kitabının yazarı Chul Han, bu çağda kapitalin yerini bilginin aldığını bilgi
kapitalizmi ile demokrasinin ve yeni düzenin şekillendirildiğini ifade ederek “Yeni
bir gerçeklik icat eden kimse, alışılmış anlamda yalan söylemez.” sözüyle bugüne kadar bildiğimiz her şeyin
temelden çürütüldüğünü ve hakikatin de yeni bir forma dönüştürülerek Post-truth
(hakikat sonrası) bir düzlemde ele alındığını bize anlatmaya çalışır.
Oxford Sözlüğü
tarafından 2016 yılında yılın sözcüğü ilan edildiğinden Post-truth (hakikat
sonrası) ile birlikte klasik anlamda bir bilgi kirliliği ile karşı karşıya
kaldık. Bilginin bu kadar hızlı ürediği bir zamanda anlık düşünce geliştirme
metoduyla fevri kararlar verdirilmeye yönlendirildik. Bu kadar enformasyonun
olduğu yerde dezenformasyona maruz kalmamamız düşünülemezdi.
Eskiden bilgiye
ulaşmak için kütüphanelerde ilgili bölümdeki ansiklopedileri karıştırarak
analiz edip çeşitli çalışmalar yapmak gerekirken şimdi bilgi tabir yerindeyse
parmaklarımızın ucunda... Bilgiye erişim hızımızın artmasıyla maalesef sorgulama
oranımız düşmeye başladı. Yanlışın doğrudan daha hızlı yayıldığı Post Truth
çağda ortaya atılan yalan yanlış iddiaların aksini ispatlamaya çalışsanız bile
toplum tarafından duyulmuş olması hakikatin yenildiğinin resmidir. “Hakikat
Sonrası Çağ” kitabının yazarı Ralph Keyes’in “Yalanın geçer akçe olduğu
çağda hakikat anlamını yitirmiştir.” sözü bu halimizi en acı şekilde
açıklamaktadır.
Teknolojinin Big
Data ile bizi kuşattığı bu çağda dijital ayak izlerimizle nasıl
kandırılacağımızın kodlarını aslında kendi ellerimizle veriyoruz. Bedava
peynirin fare kapanında olduğu gerçeğinden yola çıkarak kullandığımız
elektronik cihazlarda ücretsiz olarak yüklediğimiz yazılımlarla bize ait
verilerin depolanmasına, kullanılmasına ve işlenmesine izin vererek kendimiz
ile ilgili her şeyi big datanın hizmetine kendi elimizle sunmuş oluyoruz.
Televizyon
programları, basılı görsel medya yayın kuruluşları, sosyal medya gibi bilgi
sarmalıyla kuşatıldığımız bu çağda sistemsel yönlendirmelerin yanında bireysel,
bilinçli ve art niyetli dezenformasyonlarla da karşılaşmamız gayet mümkündür. Manipülasyon,
çarpıtma, hatalı ilişkilendirme, uydurma, bağlamdan koparma, taklit ve
hiciv/parodi türleriyle karşılaşabileceğimiz dezenformasyonlarla ilgili Devlet
olarak toplumun bilinçlendirilmesi kesinlikle elzemdir. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığı bünyesinde 2022 yılında Dezenformasyonla
Mücadele Merkezi kurulmuştur. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından
toplumun bilinçlendirilmesi ve medya okuryazarlığının geliştirilmesi amacıyla
paydaş kamu kurumlarıyla yapılan Dezenformasyonla Mücadele Kurumlararası
İşbirliği Protokollerinin ve bu kapsamda yürütülen proje, seminer ve eğitim
faaliyetlerinin önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Bilgi kirliliği
ile kuşatıldığımız bu çağda yapacağımız temizlik yine bilginin kendisiyle
mümkündür. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta Adana’da yapılan çalışmadan
katılımcılardan biri olarak şahsım adına ziyadesiyle müstefid oldum. Çalışmanın
yürütücüsü Ümmühan Hanım’ın bilgi birikimi, konuya hâkimiyeti ve dinleyicilere
aktarmadaki profesyonelliği takdire şayandı. Eğitici Eğitimi olarak
planlanan çalışmanın neticesinde toplumun diğer bireylerine bu bilgilerin
aktarılacak olması dezenformasyonla etkin mücadele konusunda umut verici bir
gelişmedir.
Dezenformasyonla
mücadele kapsamında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının ve ilgili Merkezin
çalışmalarını takdir ediyor ve bu anlamda profesyonel bir birikimle bizi
bilgilendiren Ümmühan Yücel Hanımefendi’ye teşekkürlerimi sunuyorum.
Hucurat
Suresinin 6. Ayetinde buyrulduğu üzere “Ey iman edenler! Size bir fasık bir
haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman
olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” düsturuyla dezenformasyonla
bireysel mücadelenin mottosu olan “Dur! Bekle! Oku! Sorgula! Doğrula!”
sloganıyla hareket etmenizi tavsiye ediyorum. Hakikate ulaşmak için hakikat
üzere olmanız dileğiyle…