Devranda seyran
Yukarıdaki başlık yeni çıkan
kitabımın göbek adı… Doğumdan sonra isim GÖNLÜME
SEFER DÜŞTÜ şeklinde netleşti… Yeryüzü seyahatlerimin hasılası olan bir
eser…
İzlenimlerim yüreklerde iz bırakır
umuduyla yazdım…
Yolculuk… İnsanoğlunun
en anlamlı belki de en masum tutkularından biridir…
İnsana varoluşunu
hissettirecek eylemlerden biri de hiç şüphesiz yolculuktur… Ziyaret ettiğiniz
yerler, tanıştığınız insanlar, birbirinden farklı ve renkli dünyalar varoluş
sırrınızı kamçılar ve sizi farklı duygulara taşır…
Yaşadığımız coğrafyanın
dışına çıkmak bakış açımızı büyütecek, ufkumuzu açacaktır… Yeni dünyalara
doğmak için yolda olmak gerekir…
Su akarsa güzeldir…
Aslan ininden çıkmazsa
aslanlığını kaybeder…
“ Ok yaydan fırlamadan
hedefini bulamaz.” diyor İmam-ı Şafii…
Seyahat gözlerimizin
gözünü açar… Yol insanı yontar, oldurur, olgunlaştırır…
Hayat
akışkandır… İçe ve dışa bakan yönü vardır… Asıl olan insanın kendi iç
yolculuğudur… Kendi sırrımızın peşine düşmeliyiz… Kendimizi keşfetmek
için hareket halinde olmalıyız… Önce kendi içimizdeki mikro âleme
yürümeliyiz… Aslında her seyahat kendi iç dünyamıza tutulan bir
aynadır… Gizli yanlarımızı sefer açığa çıkarır… Seyahat adeta bir
terapidir… Bir ilaç gibi hayatımıza katabiliriz…
Yola düşünce dünyanın
bizden ibaret olmadığını anlıyoruz…
Yol gayeyi
yakınlaştırır… Uğraşırsan ulaşırsın… Yoksa uyuşursun…
Yolu bilmek yetmez,
yolda olmak gerekir… Yolda olmak da menzile varmaktan daha önemlidir…
Gerçi kişiden kişiye
yolculuğun amacı değişebilir… Ama herkesin kendince yeterli bir gerekçesi
vardır…
Bir ihtiyaç mı?
Sıradan yaşamlara bir itiraz mı? Bir macera mı? Hobi mi? Keşfetme
arzusu mu? Alışkanlık mı? Merak mı? Benliğin derinliklerinde
yatan öğrenme isteği mi? Uzaklara duyulan özlem mi?
Şu kadarını söylemek
isterim; seyahatin bizim için sadece tarihi ve turistik bir gezinti
olmadığı aşikâr… Seyyahla turistin farkını biliyoruz…
Ulvi amaçlar için
yokuşları tırmanmak, kapıları tıklamak, unutulanlara selâm vermek bizim
için önemlidir… Önceliğimiz tarihi mekânlar, müzeler, doğal güzellikler değil
öteki insanlar, başka yaşamlar, yeni dünyalar için Allah'ın arzını aralıksız
adımlamaktır… Bizi hayallerden, abartılardan, önyargılardan, sloganlardan alıp
gerçekliğe taşıyacak seferler lazım…
Bu duygu ve düşüncelerle
hep yolda olmayı yeğledim…
Önceleri otogarlar,
şimdilerde ise havalimanları en çok uğradığım mekânlar oldu… Hatta benim
hikâyem çocukluk günlerimde başlıyor… Daha ilkokul yıllarında doğduğum
mahalle Kernek’ten dedemle birlikte köyümüz Ağudere’ye saatlerce
süren yolculuklar… İmam-hatipli günlerde Kernek’tenSıtmapınarı’na yedi
yıllık aralıksız yürüyüş, beni bugünlere hazırladı…
Anladım ki, Allah
izin verdikçe, yürü kulum dedikçe, yolculuk mesleğim, yollar mecburi
istikametim…
Yolda olmayı hep
sevdim… Ne zaman önüme seyahat gerektiren bir fırsat çıksa buna “hayır”
demedim…
Gönül coğrafyalarımızın
bana gönül koymasından korktum…
Demem o ki, dert
gezdiriyor…
Gördüm ki, her bir
seyahat ile birlikte kalıplar kırılıyor, ezberler bozuluyor, sivri yanlar
bileniyor… Taassuplar teenniye dönüşüyor…
Sonsuzluk yurduna olan yolculuğumda yol azığım olması duası ile…