Dolar (USD)
35.48
Euro (EUR)
36.24
Gram Altın
3035.18
BIST 100
9733.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Şubat 2020

Devletin dini

Devletin kimin için var olduğunu cevaplamamız gerekir. Devlet, kendisini var eden insanın üstünde yüce bir şey midir? Devleti ayakta tutan en temel unsur nedir? Devletin sahibi kimdir, devlet kime çalışır? Devletin dini olur mu? Din, devlet için midir?

Biliyorum, sessiz kalınacak bir konuya giriyorum. Zor sorular sorarak başladığımı da cevap alamayacağımı da biliyorum. Ancak fazla sessiz kaldığımızı da biliyorum. “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganına aldırmadan yazmam gerektiğini de biliyorum.

Türkiye’de adâlet her dönem tartışma konusu oldu. Darbelerle kesilen demokrasimiz, darbeciler tarafından yapılan anayasamız, delik deliş olan kanunlar, yamalı bohçaya dönen mevzuatımız… Neyi sayalım, kime soralım hesabı? Kim memnun bu durumdan? İktidarından muhalefetine, şu anayasadan ve gidişattan memnun olan var mı? Yakın zamandan başlamak üzere bazı kritik dönemleri hatırlayalım. 12 Eylül’ün oluşturduğu mağdurların sayısı yüz binin üzerinde. Hâlâ içeride olanlar da var. Canımız yanmadı mı? Canı yanmayan kimse kaldı mı? Nedendir sessizlik, niçin hakları iade edilmez? Kimisi öldü, öldürüldü; faili meçhul cinayetlere kurban gitti kimisi de. Herkes devlet, dedi ve sustu. Devlete sığındık, vatan sağ olsun, dedik. Biz öldük, devlet yaşadı. Oysa devlet yaşatmak içindi.

Devleti kutsallaştırdık ve ona bir şahsiyet verdik. Bu şahsiyetin bir de dini olsun, dedik. Devletin dini konusuna girmeden tartışma yaparsak daha sağlıklı sonuç alabiliriz. Kimliklerden devletin dini bölümünden İslam’ın kaldırılması veya onun yerine ikâme edilen laiklik konusunu da tartışmak bize bir şey kazandırmadı. Milleti ikiye bölerek, çokça mağdur ve birbirine düşman toplum yaratarak çok zaman kaybettik. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte ve devamında maalesef iyi sınavlar veremedik. Sürekli mağdur oluşturduk. Yine de devlete sığındık, devletimizin payidar kalması için astık, hapis yattık, şehit ve gazi olduk. Devlet bu kadar yüce de niçin bu kadar mağdur vardır? Dini olmadığından mı, laik olduğu için mi? Dini İslam iken de bu mağdurlar var mıydı? Şunu da hep söyleriz ya, devlet şahıs değildir; devlet laik olamaz. Devlet laik olamazsa ve şahıs değilse devletin dini de olmaz. O zaman devletin temelini ne oluşturuyor, ne lazımdır devlete?

Din, insan için vardır; devlet de insanın âdil şartlarda yaşaması için var. Kişiler laik olur; devlet ise âdil. “Adâlet mülkün temelidir.” sözünü söyleriz de uygulamada unuturuz bu hakikati. Demek ki devlet deyince aklımıza önce adâlet geliyor. Adâlet olmazsa çöküyor her şey. Son yıllarda hepimizin takip ettiği yargılamalar var ülkemizde. Dedik ya, darbelerle kesilen demokrasi ve darbecilerin yaptığı anayasa var. Son yıllarda darbeye teşebbüsten yargılanan çok insan var. Ergenekon, Balyoz vb. davalarda önce suçlu ilan edilen ve sonrasında ardı ardına beraat eden çok sayıda üst düzey şahsiyetlerin dramatik ve garip hikâyelerine tanık olduk. Tüh, aldanmışız, dedik. Birileri bu kararları yüce devlet için aldık, dediler. Devletin bekâsı ve demokrasinin kâimleşmesi için mücadele ettik. Her seferinde daha çok mağdur türettik.

Son günlerde Sivas davalarından mahkûmiyet alan Ahmet dede için Cumhurbaşkanı Erdoğan, yetkisini kullanarak tahliye kararı çıkarttı. Bunun gibi daha çok mağdur kimse olduğunu duyuyoruz. Bu olay gösterdi ki adâlet herkese lazım. Geç olmadan, şimdi! Diğer taraftan ülkece yaşadığımız ve milletçe bertaraf ettiğimiz FETÖ kalkışmasında da devletimizin hızlı refleksleri olmuştu. FETÖ yargılamalarında “at izinin it izine karıştığı” çokça söylendi. Ancak bu konuda mağduriyet yaşayanların da sesini duyan olmadı, olduysa da geç oldu. Hak ihlalleri oldu. KHK ile yürütülen uzunca bir süreç yaşadık, buna gerek de vardı. Şimdi ise devlet mekanizmasının daha itidâlli ve sâkin yürümesi, âdil kararlar alması gerekir. Yargılamalar uzuyor. Karar organları endişeli. Aynı şartlarda olduğu hâlde mağdur olanlardan kimileri görevine dönüyor, kimileri de beklemede. Göreve dönenler de aklanmış olsa bile eski pozisyonlarına dönemiyor. Bu durum KHK ile belirlenmiş. Gittikçe derinleşen yaralar var. İftiraya maruz kalanlar, çeşitli husumetlerden dolayı FETÖ üyeliği isnat edilenler var. Tutuklananlardan soruşturması uzayanlar var, takipsizlik alamayanlar var. Takipsizlik aldığı hâlde görevine dönemeyenler var. Devletin dini mi, adâleti mi lazım? Biliyorum, çok zor bir soru ama haksızlık varsa orada zaten din yoktur. Mülkün yani devletin temeli için adâlet lazım. Yoksa hepimiz altında kalacağız bunun.