Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2438.48
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Aralık 2020

Devletimizin tapu senedi 'Misak-ı Milli'dir

İstiklal harbimizin doğu cephesi başkumandanı Kazım Karabekir Paşa “Misak-ı Milli bir ideal değil bir karardır!” der.

Tarihimizin en önemli senetlerinden biri olan Misak-ı Milli de; Batı Trakya, Batum, Halep, Deyr ez Zor, Rakka, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil vilayetlerinin devletimiz için ne denli önemli olduğu ciddiyetle vurgulanmıştır. Buna mukabil Fransız ve İngiliz keferesi boş durmayıp bu bölgeleri Türkiye'den koparmak için her türlü sinsi plan ve tertipler kurmuşlardır. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından 15 gün sonra ise Kasım 1918'den itibaren bu topraklar haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal edilmiştir. İşgal sonrasında imzalanan antlaşmalar ile terk edilen vatan topraklarının yüz ölçümü 400 bin km2’dir.

Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı boyunca dahi kaybedilmemiş olan “Misak-ı Milli” toprakları o günün ahvalinde diplomatik başarısızlıkla yitirilmiştir. Sonuçta; 21 Kasım 1922 Ankara, 24 Temmuz 1923 Lozan, 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşmaları ile “Misak-ı Milli” topraklarının terk edildiği bütün dünyaya ilan edilmiştir.

Resmi tarih safsatası ile zihinleri bulanmış ideolojik kör kütükler, bu antlaşmaları kutsayarak devletimizin tapu senedi olarak görürler. Lakin bu doğru değildir. Devletimizin tapu senedi, 28 Ocak 1920’de son Osmanlı Meclis-i Mebusan tarafından yeni kurulacak Türk Devletinin sınırlarının “Misak-ı Milli” olduğunu (dikkat buyurunuz oy çokluğu ile değil) oy birliği ile kabul etmiş ve 6 dilde bütün cihana ilan etmiştir.

O bakımdan tarihimizin en önemli senetlerinden biri olan “Misak-ı Milli” bu aziz milletin 1920 de aldığı karar gereği yeni devletimizin de “Tapu Senedidir.” Bu topraklar yukarıda bahsedilen antlaşmalarla masa başında çalınmıştır.

Misak-ı Milli kararının gerçekleşmesi için canla başla çalışmak, bu milletin evlatlarına verilecek en güzel mefkûredir. Bu mefkûrenin gerçekleşmesini sağlamak için çalışmak ve çabalamak da milli ve dini bir vecibedir.

Bu anlamda Kuzey Suriye; Halep, Deyrez Zor, Rakka vilayetleri ile Kuzey Irak bölgesi; Musul, Kerkük, Süleymaniye ve Erbil vilayetleri Türk vatanının çalınmış parçalarıdır.

Türkiye, hem Suriye sınırını belirlemek için Fransızlarla imzalanan 1921 tarihli Ankara antlaşmasına kadar Halep, Deyrez Zor ve Rakka ile ve hem de Irak sınırını belirlemek için İngilizlerle imza edilen 1926 tarihli Ankara Antlaşması’na kadar Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye vilayetleri ile yakından alakadar olmuştur. Sadece Türkiye değil bu bölge halkları da Türkiye ile yakından temasta olmuşlardır.

Bu gün ise küresel sermayenin finanse ettiği ABD’nin jandarmalığında yürütülen sinsi plan sayesinde topraklarımız terör unsurları tarafından tehdit edilirken Reis-i Cumhurumuzun dirayeti, feraseti ve liderliği ile güneyimizdeki tezgâhı akamete uğratmış durumdayız.

Bu amaçla; 2016 yılında Suriye’de başlatılan harekâtlar ile 1920'li yıllarda “istemeye istemeye" terk ettiğimiz bu topraklara yeniden dönmüş bulunmaktayız. O gün bu topraklarla nasıl alakadar isek bugünde o kadar alakadar olduğumuzu bütün cihana göstermiş olduk. Bir bakıma 1920 şartlarında zorbaların çizdiği daracık sınırları tanımadığımızı bütün dünyaya ilan ettik.

Bu ilgi; Kuzey Irak’ta ise 2015 'ten sonra BAŞİKA'da konuşlandırılan Türk Görev Kuvveti ile tecessüs etmiştir. BAŞİKA üssünde konuşlu birliğimiz devletimizin ve milletimizin ve dahi bölgede ki ırkdaşlarımızın ve dindaşlarımızın can ve hak güvenliğinin yegâne teminatı iken terör örgütlerinin de korkulu rüyasıdır.

Bu çerçevede Kuzey Irak’ta nefes alamayan terör örgütü PKK Musul’un Sincar ilçesinde varlığını sürdürerek nefes almak istemektedir. Bu çabayı başından beri görmek istemeyen bölgesel yönetim el altından destek verdiği örgüte bölge halkının şikâyetleri ile müdahale eden Irak merkezi hükümeti son vermiş gibi gözükse de durum öyle değildir. PKK, Sincar merkezden çekilse de etrafından çekilmemiştir. Ve örgüt Sincar’dan vazgeçmemiştir. Sincar’ın dağlık bölgelerine çekilerek zaman ve fırsat kollamaktadır.

PKK’nın Sincar’daki varlığı Türkiye için asla kabul edilemez.

PKK için Sincar, Suriye’den Kuzey Irak’a uzanan bağlantının köprübaşıdır.

Türkiye, bölgedeki gelişmeleri kimsenin insafına bırakmayacak şekilde takip etmektedir.

Dün olduğu gibi bugünde bölgeye ilgi ve alakası tamdır.

Biz inanıyoruz sizde inanın gelecek yükselmek isteyen aziz milletimizin olacaktır...

İnşaAllah.