Devleti kurtarma reçetesi
Enflasyonun
ekonomiyi zora soktuğu artık herkesin hemfikir olduğu bir konu haline geldi.
Faiz-enflasyon
ilişkisinde neden-sonuç üzerine yapılan tartışmalar bir yana vatandaşın
cebindeki paranın pula dönmesi herkesin hayatında yaşadığı acı bir gerçek.
1 kuruşun 26;
25 kuruşun 39; 50 kuruşun üretimi için 66 kuruş değerinde bakır, nikel ve çinko
kullanılması yüksek enflasyon ile Türk Lirasındaki değer kaybının ülkemizi
getirdiği son nokta oldu.
Denge bir
türlü tutturulamıyor.
Türk
lirasının çok değerli olduğu zamanlarda ithalat artıyor.
Sosyal
hakları daha geri olan devletlerde ucuz yollu, emeğe dayalı üretilen ürünler,
parası değerli olan diğer ülkelere satılıyor.
Değerli TL
olduğu zaman hepimizin hayatını kolaylaştıran birçok ürünün bu ülkelerden
ülkemize doluştuğunu hatırlayalım.
Bunları
alabilmek için, yurtdışı ticaretinde rezerv para kabul edilen ABD dolarını
kullanmamız gerekiyor.
Yabancı
ülkedeki üretici; bizim TL’yi, Bulgaristan Leva’sını ya da başka bir millî
parayı nerede kullanacak?
İthalat
yapmak isteyen ülkelerin ellerinde ABD doları bulundurmaları gerekiyor.
Ülke
paralarının ABD doları ile arasında farkın azalması doların temin edilmesini
kolaylaştırırken ülke parasının daha ucuz olması yani farkın artması yeterli
miktarda ABD dolarının temin edilmesini daha da güçleştiriyor.
Artık geçmiş
dönemlerdeki gibi tamamen kendi kendine yeten bir ülke olamayacak kadar çok
çeşit malın dünyada üretilmesi, bu seçeneğin de devre dışı kalmasına neden
oluyor.
Bu nedenle para
politikasını dengeli bir hâle getirerek ABD doları ile millî para arasındaki
değer makasını daraltmak gerekiyor.
Sadece bu da
yetmiyor.
Parası
değerli olan ülkenin, ithalattan kaybettiği parayı gidermek için taklit
edilemeyecek düzeyde yüksek teknolojili ürünleri üreterek bunları dünyaya pahalıya
satması gerekiyor.
Fakat yüksek
teknolojili ürün ürütmek girişimcilik imkânlarının geniş olduğu, parlak zekâların
çekildiği ülkelerde daha kolay yapılabiliyor.
Türkiye
girişimcilik noktasında maalesef istenilen noktaya bir türlü gelemedi.
Bunların
önemli bir sebebi özel sektörde çalışmak yerine devlet kapısında çalışma
arzusunun birinci sırada olması.
Gençlerimiz
en verimli çağlarını KPSS gibi çeşitli sınavlara hazırlanarak geçiriyorlar.
Yurtdışından
ülkemize gelen iş gücü ise çoğunlukla emeğe dayalı işlerde çalışan kişilerden
oluşuyor.
Nitelikli
olanları kendi elimizle Avrupa’ya veya diğer gelişmiş ülkelere gönderiyoruz.
Özgürlük
anlayışımız, içki içmek, namaz kılmak, başörtüsüne sarılmak, yöneticilere küfür
etmekten öteye gidemiyor.
Yöneticilerimiz
veya yönetici adaylarımızın örnek başarıları yok.
Olanları da
siyaset yoluyla hep beraber bitiriyoruz.
Devletimiz
çok büyük.
Köklü bir
geçmişimiz var.
Sudan’da
yeniden darbe yapılması, Lübnan’da halkın WhatsApp vergisi nedeniyle sokağa
dökülmesi devlet denilen organın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Türkiye
devlet geleneği olan büyük bir tarihin üzerinde yaşıyor.
Her şeyi
toparlayabiliriz.
Çevremizdeki
tüm sorunları aşabiliriz.
Ama
birbirimizi düşman görerek bunların hiç birisini yapamayız.
Tekrar
birleşmek zorundayız.
Devlet ebed
müddet.