DEVLET, ZİNA VE EVLER
En baştan söyleyeyim; kız ve erkeklerin evlilik dışı birliktelikleri, aynı evde yaşamaları benim inancım, hayat ve dünya görüşüm ile ahlak anlayışıma terstir. Bu yüzden bunları tasvip etmem mümkün değil. Evet, tam da Türkiye'nin yeni gündemi ve aslında son birkaç yüzyıllık modernleşme tarihimizle bağlantılı bir tartışma konusu.
Mesele tabi olabildiğince dağıldı ve bir de hala muğlak noktaları var. İlk çıkışta, sadece devletin öğrenci evleri gibi hizmet gören apart dairelere dair tanziminden bahsedildi. Bu bağlamda televizyonda konuya eşlik eden görüntüler, ruhsatsız apart daireler idi. Aslında bunun direkt kızlı erkekli birlikte yaşama ile ilintisi yok. Çünkü konu ticaret ve onun hukukuna dair. Fakat gün geçtikçe, bunun dairelerde birlikte yaşayan kızlarla erkeklere dair olduğunu bizzat başbakandan da öğrenmiş olduk. Ayrıca yetkililer, bu muameleye gerekçe olarak da, anne babaların çocuklarının durumunu bilme haklarından bahsettiler. Hükümet bunlarla ilgili düzenleme yapmaya hazırlanıyor.
Şimdi hükümet bunu neye istinaden yapacak? Herşeyden önce Türkiye'de zina suç değil ve işin enteresan tarafı zinayı suç olmaktan çıkaran da bu hükümet. Bu bağlamda, hükümetin şimdi uygulamaya geçirmek istediği bu mesele kendi içerisinde bir paradoks arzediyor. Şimdi şikayet üzerine evler incelemeye tabi tutulduğunda, eğer ev bir fuhuş yuvası değilse, karşınıza çıkan kız ve erkek zina yapıyor olsalar bile, neye göre onlara suçlu muamelesi yapacaksınız?
Hükümetin bu konuda düzenlemeler yapmasını doğrusu olumlu bulmuyorum. Çünkü, bu tür düzenlemeler, gelecekte başka gerekçelerle de insanların hayatlarına bir müdahale imkanı doğurur. Geçmişte Türkiye bu konuda çok önemli sancılar yaşadı; yasak(lanmış) kitaplar arandı, suç aleti (!) (tespih, Kur'an) arandı. Burada arama gerekçeleri değişebilir ama netice itibarıyla salt şikayetlerden dolayı evleri nasıl denetleyeceksiniz? Hukuka göre, suçu nedir ve nereden gerekçelendiriliyor? Hukukun ilke olarak işlemesine çok önem veriyorum.
Kim ne derse desin, hukuktan mesnet almayan ev denetimleri (çünkü neyi suç kabul ederek denetleyeceğiniz mevzusu hala ortada) nihayetinde sonuçsuz kalacaktır. Tam da burada Hz. Ömer (RA)'ın bir anekdotunu anlatalım: Halife Ömer bir gün bir evde içki içildiğini haber alır. Onu yakalamak için, evin arka tarafından gizlice eve girer ve tam içki içerken şahsı yakalar ve "işte yakaladım" der. Adam, bunun üzerine, -Ey Ömer ! Ben bir günah işledim ama sen üç günahı birlikte işledin. Birincisi; evime ön kapıdan girmedin ve gizlice arkadan girdin. İkincisi, evime izin alarak girmedin. Üçüncüsü de; ayıbımı araştırdın.
Bir şeyi sorun olarak görüyorsanız, önce onun ekonomi politiğini okumalısınız. Buna göre öncelikle zinanın suç olmadığı yerde, insanların kızlı erkekli aynı evde kalmalarını neye göre suç kabul edeceksiniz? Muhafazakar aile yapısına ve anlayışına ters diyorsanız, niye zinayı suç olmaktan çıkardınız? Ortada giderilmesi zor bir paradoks var. Diğer yandan, anne babanın çocuklarla ilgili bilgi edinme hakkı dediğiniz şey de, anne babaların kendileriyle alakalıdır. Sürekli insanlara niye çocuk muamelesi yapılıyor? Bu bilgiyi vermek devletin görevi falan değildir. Millet muhafazakarsa, çocuklarıyla ilgili bilgi almak istiyorsa, değerlerine önem veriyorsa, çocuklarını kendisi denetlesin. Devletin görevi burada zaptiyelik yapmak değildir.
Bu açıdan tam da yeri gelmişken, eğitimin içeriğinden, çevreden, bireyselleşme, tüketim toplumuna kadar bir çok kavramı yeniden sorgulamak gerekiyor. Yani rüzgar ekip de fırtına biçtiğiniz zaman, buna şaşırmamalısınız. Çünkü uğraşılan şeyler, aslında çoğu kere sonuçlar.