Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2969.43
BIST 100
9640.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 May 2019

Devlet “Sosyal Medya”yı tâkip ediyor mu?..

Kafamın bir köşesinde “Acaba fazla mı devletçi oluyorum?” gibi bir soru işareti yok değil.

İçimizdeki “muhalif ruhu” kaybetmemek mühim; Devlet adına her yapılanı desteklemek gibi bir vazifemiz yok.

Bir vakitler, Devlet adına yapılanların bir kısmına karşı çıktığımızda, “Her rejim kendisini korumak için gerekli tedbirleri alır, ne yani Devlet kendisini korumasın mı?” yollu karşılıklar alırdık.

Hak ve özgürlük alanını olabildiğince daraltmak isteyenler “müphem” bir “koruma ve kollama” işlevine işaret eder, her itirazımızın yolunu “güvenlik” endişelerini dile getirerek keserlerdi.

Biz de kendilerine, “Kendi insanınıza niye böyle bakıyorsunuz?.. Görüşlerinize katılmayan milyonlarca insan uzaydan mı geldi? Onları bu sistemin okulları yetiştirdi, bu sistemin gazetelerini okudular, televizyonlarını seyrettiler.” diyerek karşı çıkardık.

Sonra sonra…

Güvenlik endişelerini daha çok dile getiren bizler olduk…

Bunun anlaşılabilir sebepleri var elbet; memleketin karşı karşıya bırakıldığı dış kaynaklı operasyonlar, “güvenlik-özgürlük” dengesinin sağlanmasına engel olabiliyor çoğu vakit.

Her köşenin resmi güvenlik araçlarıyla dolu olduğu bir tablo hoşumuza gitmiyorsa da, memleketin karşı karşıya bulunduğu çok yönlü tehditler “Varsın böyle olsun!” dedirtiyor bizlere.

Bendeniz, ülke güvenliğine açık tehdit oluşturmayan, şiddete davet niteliği taşımayan, ‘ahlâka’ mugayir olmayan her fikrin rahatlıkla savunulması gerektiğini düşünenlerdenim…

Bu duruşum, Devlet’in “sosyal medya” alanında neler olup bittiğini “inceden inceye” takip etmesi ve bilmesi gerektiği yönündeki kanaatimi asla değiştirmiyor.

Aksine, fert ve toplumun özgürlüklerinin teminat altına alınabilmesinin öncelikli şartlarından biri olarak, sosyal medyadaki “derin” oluşumların üzerine gidilmesini görüyorum.

Bu olmazsa olmaz.

Sosyal medyayı boş bıraktığınızda “ayakta” kalmanız mümkün olmaz!..

Sosyal medya, arka plandaki illegal oluşumların, derinlerdeki “darbe heveslilerinin” rahatlıkla yönlendirebildiği bir mecra.

Bir çamur deryası, oralarda isimli ve isimsiz bir dolu tip saldırdıkça saldırıyor, iftiranın bini bir para…

Türlü iftiraların, algı operasyonlarının “bireysel tasarruflarla” gerçekleşmediğini, gerçekleşemeyeceğini hepimiz biliyoruz…

Devleti yönetenler de biliyor olmalı.

Belli merkezlerden yönlendirilen ve memleketi “kaos” ve “çatışma” ortamına sürüklemeyi hedefleyen kampanyalara şahitlik ediyoruz…

Diğer iletişim araçları “sosyal medya”nın çok gerisinden geliyorlar, etkinlikleri son derece sınırlı; bütün algıyı “sosyal medya”yı etkin bir şekilde kullanan “organize güçler” oluşturuyor.

Milyonlarca vatan evladı; yönetilenler, yönetenler, anlamaya çalışanlar, tepki gösterenler, topa girenler, girmeyenler…

Milyonlarca vatan evlâdı mahkûm; sokaklarda, caddelerde, otobüslerde, minibüslerde, çarşılarda, pazarlarda, her yerde ama her yerde sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanan “karanlık odakların” ürettiği sloganları işitiyoruz…

Derinliğe ihtiyaç yok; iki küfür, üç hakaret, birkaç sloganla bağlıyorlar işi!..,

Bu öyle bir güç ki, günün birinde milyonları birbirine düşürebilir, Allah muhafaza.

“Kültürel İktidar”ın kenarından bile geçemeyen “Siyasal İktidar” memleketin devasa problemleriyle başa çıkmaya çalışırken, bir numaralı tehditle ilgilenemiyor ya da tam mânâsıyla ilgilenemiyor…

Kendilerini peşinen “Yerli ve Milli” çerçevesinin içine atan ve o çerçeveden geçinen “haberden anlamaz gazeteci makulesi” nin durumu malûm:

Çoğunun bu işlerle ilgisi yok; varsa yoksa “yukarıya” mesaj gönderebilme endişesi…

“İki kulplu kazan, tut bir ucundan sen de kazan!” dünyası!..

Bu kesimde, “iç çekişmeler” ve “köşe kapmaca” oyunu dikkat çekerken, “fevkalade organize hareket eden” ve “stratejilerini oturmuş bulunan” birileri, 2023 yollarına “mayın döşemekte”.

Bu “döşeme ameliyesi” de ağırlıklı olarak sosyal medyada gerçekleşmekte.

*****************

Oralardan gelen saldırılar son derece organize, “taktik ve teknik olarak” son derece gelişmiş usulleri kullanıyorlar.

Patates ve soğanı bile “nükleer silah” olarak değerlendirip, zemini oydukça oyuyorlar.

Buna bir de “kimi sonradan görme muhafazakârların” çiğ tavırlarının yol açtığı kayıpları ekleyin…

Ekonomideki zorlukları, zorlanmaları ekleyin…

“Çok alanda büyük mesafeler kat ettik ama şu eğitim kültür işlerinde bir türlü başarılı olamadık!” söyleminin işaret ettiği gerçeklikleri ve bunların alana yansımalarını…

Bunları ve bu sütunda defalarca ifade ettiğimiz diğer sebepleri de ekleyin…

Hal bu iken…

Sosyal medyadaki “derin operasyonlardan” kimler koruyacak bu aziz milleti?..

Bu milletin “yerli ve milli evlatlarının” meydanı boş bırakmaması önemli ama bu “Meydanlara inelim!” çağrısıyla halledilemeyecek kadar kapsamlı ve zorlu bir mesele…

Sosyal medyanın “meydanları” nerelerdir ve oranın meydanlarına nasıl, hangi alt yapı ile inilir?..

Mesele yaman mesele.

Büyük bir “Sosyal Medya Hamlesi”ne ihtiyaç var; bundan önceki bazı ‘kötü’ denemelere hiç benzemeyen!..

Ramazan’ın manevî havasında “Sosyal medya alanında neler yapılmalı?” meselesini ele almak ne güzel gider.