Devlet kapısı nimet kapısı olmaktan çıkmalıdır
Aslında İstanbul seçimlerini yazacaktım. Ama herkes ahkâm kesiyor. Benden iyi bilenler var. İstanbul seçimlerini onlara bırakıyorum. Ama bir not düşeyim. Siyaset adı üstünde oyun işi.
İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğünde Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın televizyon programının gölgesinde koskoca İstanbul seçimlerini yedik, bitirdik. Köşe yazarlarına ve siyasilere bakıyorum resmen gülüyorum. Herkesin bir birini bildiği ortamda perde arkasında dönen olaylar tiyatro oyununu seyir hissi veriyor insana.
Fakat 31 Mart’ta yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerinde ittifakların kimlere yaradığının analizini siyasi partiler çok iyi yaptığını zannetmiyorum. Eğer yapılabilseydi bugün İYİ Parti’nin Ekrem İmamoğlu’nun kazanması için CHP’den daha fazla çalışması imkânı olmazdı. CHP için çalışan İYİ Parti 31 Mart’ta Balıkesir, Denizli, Manisa gibi önemli şehirleri kaybetmesinin en büyük nedeninin CHP ihaneti olduğunu halen anlayamamış. İl Başkanlıkları ve milletvekilleri düzeyindeki CHP’li kurmay heyetlerinin karşı rakiplerle İYİ Parti’ye nasıp kumpas kurdukları belki ileride orta çıkar. Fakat iş işten geçmiştir.
Şimdi asıl konumuza gelelim. Bana sorarsanız ülkede milli geliri 5 kat artıran, yaşam kalitesini Avrupa ve ABD seviyesine çıkartan, her açıdan Cumhuriyet döneminin altın çağı olan 16 yıllık AK Parti İktidarlarının en başarısız iki önemli alanı vardır. Bunlardan ilki devlet kapısının nimet kapısı olmaktan çıkarılıp hakiki manada hizmet kapsısı haline getirmemesidir. İkincisi toplumsal psikolojik rahatlamayı sağlayamama, belirsizlik algısını ve dolayısıyla gelecek kaygılarını yönetememedir.
Geçtiğimiz günlerde yolum Memlekete düştü. Bizim AK Parti İl Eski Başkanı Hasan Demiraslan’ın oğlunun sünnet düğünü için. Bu vesile ile eş dost ziyaretlerinde bulunduk. İşte bu ziyaretlerde hem sohbet hem ticaret misali işlerimiz oldu. Çok garibime giden iki olay yaşadım. İki ayrı esnaf dost yaptıkları işler bulundukları yerde tek tabanca. Aynı konuda ikisinin de rakibi yok. Ama ne hikmetse ikisi de işlerinden ve yaptıklarından memnun değiller. Anlayamadım bu ne psikolojidir. Tek tabancasınız. İşlerini geliştirme imkânı var. Hatta esnaf dostun birisi “Benim oğlana iş bulmamız lazım. Kamu’da ” dedi. Diğer esnaf dostumuzda başka iş bulsa dükkânı kapatacağından bahsetti. Sonrasında Ankara’ya geldim. Aracımız 571 bin kilometreye ulaştığından galiba hem metal, hem de mental yorgunluğa ulaşmış. Ankara yakınlarında iflas etti. Normal şartlarda motorunda daha bir şey yokmuş ama motor yağ pompasının zinciri kopmuş. Dolayısıyla kopan zincir motor yağlanmasını sağlamayı önlediğinden pert oldu. Tıpkı bizim araç gibi Türkiye’nin bugüne kadar sürdürdüğü anlayışın parçalarındaki metal ve mental yorgunlukları iyi tespit edilip ileride küçük bir parçada meydana gelecek arıza nedeniyle koca motoru perte çıkarma durumunda kalınmamalıdır.
AK Parti hızlı bir şekilde devlet kapısını nimet kapısı olmaktan çıkarmalıdır. İnsanımız üretime özendirilmelidir. İnsanımızın yaptığı işten haz alması ve mutlu olması sağlanmalıdır. Böylelikle devlet hizmet kapısını sonuna kadar açmalıdır. Kurtuluş o noktadadır. İnsanımızın üzerindeki psikolojik ve güven algısı ile gelecek beklentileri hızla düzeltilmelidir.
Biliyorum Türkiye 3. Dünya Savaşının tam ortasında durmaktadır. Bütün namlılar bize çevrilmiştir.. Ama buradan hayat iksiri bulmamızda çok yakındır. İşte o zaman bize dönen namlu sahiplerinin hortlak görmüş gibi dağılmalarını göreceğiz. Tabii gerekli dersleri ve tedbirleri almamız halinde.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…