Devlet ilerliyor azizim
Uzun zamandır yapmayı düşündüğüm bir araştırma
gezisini sonunda hayata geçirebildim.
Türkiye’nin kuzeydoğusunun ekonomi, sosyal ve doğal
yaşamına ilişkin bir süredir devam eden bir araştırma süreci
içerisindeyim.
Yakında bazı kitaplarla da derinleştireceğim bu
araştırmalarda, Türkiye’nin dokusunu ortaya çıkaracak anlamlı ve uygulanabilir
hedefler belirleme noktasında vatandaş ve bir gazeteci olarak
üzerime edindiğim vazifeyi yerine getirmeye gayret gösteriyorum.
Bir Oflu olarak Rize’nin Pazar ilçesine
kadar gitmiş ve bölgenin hem sosyal dokusunu hem de ekonomik yapısını tahlil
etmiştim.
Tabii ki de kitabi bilgilerin çok dışında birçok
gerçekle karşılaştım.
Bazılarını bu köşeden siz değerli okurlarımın ilgisine
sunarken bazılarını da derin analiz gerekliliği nedeniyle kitaba sakladım.
Bu gezimde Pazar’dan sonra gelen Artvin ve
sonrasında Batum’un bölge ekonomisindeki karşılığına odaklanma
fırsatı buldum.
Doğu Karadeniz, coğrafi konumu ve yapısı itibarıyla
içerisinde birçok mikroklimal iklim bölgesi barındıran
bir özelliğe sahip.
Bunda Britanya’ya benzeyen havası
ile Londra’dan yaklaşık yüzde 30 daha fazla güneşli havaya sahip
olmasının yanında ayrıca engebeli yapısı ile dağlar arasında
kalan vadilerin epey bir payı var.
Bulutluluk oranlarının yüksekliği Doğu
Karadeniz’i güneşlenme sürelerinde Akdeniz bölgesinin yarısına
bile ulaştırmasa da yüzyıllardır sürdürülen tarım, ticaret ve turizm artarak
devam ediyor.
Yapılan araştırmalarda turistlerin yıllık en az 1200
saat güneşlenme süresinin bulunduğu bölgeleri tercih ettiği görülüyor.
1300 saat ortalamasıyla Doğu Karadeniz'in
bu ortalamanın biraz üstünde kalması sevindirici bir gelişme...
Yeşil cennet olmanın da bir bedeli var tabii...
Coğrafya zor, kapitalizmin işlemesi
için çok fazla doğal kolaylık yok.
Üretim ve ulaşım maliyetlerini
katlayacak birçok dezavantaj mevcut.
Ortadaki zorluklara rağmen bir de etnik çeşitlilikte
hatırı sayılır farklılıklar olması başka bir zenginlik oluşturuyor.
Kapitalizmin sevmediği milliyetçilik buralarda epey
bir ön planda...
Bana göre her millet kendi hâliyle var olmalı ve buna
da hiçbir dikta yapılmamalı.
Ama kapitalist sistemin dayatması
nedeniyle ekonominin sürdürülebilir olması için bazen insani
olması gereken etnik farkındalıktan fedakarlık yapılıyor.
Bazen de aksine üzerine gidilmesi gerekebiliyor.
İşte bu iki ayrımın yaşandığı çok garip bir coğrafya
burası...
Hemşinli, Ermeni, Laz, Türkmen, Gürcü, Rus, Çerkes,
Abaza ve Azerbaycan Türkü’nün yanında son
zamanlarda Ukrayna ve Belarusluların da
katılmasıyla renklerini artıran bir özelliğe sahip.
Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve ABD’nin
dikkatinde olan ama düşük planda müdahale ettiği çok ama çok önemli bir
bölgedir Doğu Karadeniz...
Küresel Gazeteciler Konseyi’nin Artvin-Batum
Medya Buluşması kapsamında düzenlediği etkinlik; Artvin’in sahil
kesiminde ayrı, içeride yer alan merkezinde ise apayrı bir ekosistem olduğunu
görme imkânı sağladı.
Sarp Sınır Kapısı’na uzanan tır kuyrukları bölge
ticaretinin hareketliliğini ortaya koyuyor.
Artvin'in sahil bölgelerinde Artvin’in
tadıyla ayrışan meşhur Mavi Çay üretiminin yanında ticaretin
yer alması şehre nefes aldırsa da merkezde yüksek ekonomik potansiyelin
bulunduğu bir doğa var.
Tıbbi aromatik bitkiler ihtisaslaşma
projeleri hakkında bilgi veren Artvin Çoruh Üniversitesi Ali Nihat
Gökyiğit Botanik Bahçesi Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Özgür
Eminağaoğlu açıklamaları ile aslında net bir şekilde buna işaret
ediyor.
Almanya’nın yılda 8 milyar dolar kazandığı tıbbı
aromatik bitkilerden Türkiye’nin tüm Avrupa’dan daha fazla bitkisel
çeşitlilikle çok rahat bu rakama ulaşabileceğini söylüyor Özgür hoca...
Üniversitenin bu alanda ihtisas üniversitesi ilan
edilmesi isabetli olmuş gibi...
Araştırmalara göre 2 ila 10 yıl içinde bölgede bu
alanda 2 milyar dolarlık bir gelir oluşturma hedefi var.
Artvin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Seçkin Kurt, “Turizm
şehri olmayı hedefledik ama söylemekle olmuyor.” diyerek cesurca ihtiyaçları
dile getiriyor:
"Gastronomiyi geliştirmemiz, Gürcistan ve
çevreden yeni destinasyonlar oluşturmamız lazım. Gelecek misafirlere güzel
anılar biriktirmesi için insanımızı eğitmemiz ve yapılan yatırımları
kurtarmamız için en az yılda 500 bin insanı ağırlamamız gerekiyor.”
Velhâsıl kelam...
Devlet ilerliyor azizim...
Bize bir çözüm lazım
Çözüm için çaba lazım
Çaba için koşmak lazım
Nazımlara ihsan lazım
En nihayetinde mihrim
Vatandaşa dokunmak lazım