Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ocak 2020

Devlet, çölde değil şehirde yönetilir

Çift başlı yönetim Libya’yı her gün biraz daha yıkıma doğru sürüklüyor. Bir tarafta BM’nin tanıdığı meşru Trablus hükûmeti, öbür tarafta, her zaman iki yüzlü Batılı konsorsiyumun desteklediği ve meşru hükûmeti çalışamaz hale getiren darbeci ve korsan General Hafter’in hükûmeti.

Bu durumun tek müsebbibi ABD ve diğer Batılı devletlerdir. BM’nin 2015’te aldığı karar uyarınca 2016’da kurulan Ulusal Meclis Hükûmeti’nin (UMH) meşruiyeti daha sonra (Fas anlaşması) ile Tobruk Meclisi’ne bırakıldı. ABD’de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gibi ağırlanan Hafter, yaşadığı CIA’ya yakın Virginia’daki evinden Libya’ya gönderilerek UMH’nin Meclisten onay almaması için Tobruk Meclisine baskı yapması sağlandı.

Biliyoruz ki başta ABD olmak üzere Batılı devletler ve Rusya, Libya’da çözüm istemiyor. Daha doğrusu saydığımız ülkeler, Sarrac liderliğindeki bir çözüme hepten karşıdırlar. Hafter de bunu çok iyi bildiği için ne ateşkes istiyor ne katıldığı toplantılarda alınan kararlara imza atıyor. Libya’da çözümden yanayMIŞ gibi hareket eden ülkeler de Hafter’i bu haliyle bağırlarına basıyorlar.

***

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika ziyareti sırasında söylediği gibi, “BAE para desteği veriyor, Rusya’nın Wagner’i (ABD’nin Black Water’ı gibi bunlar da Paralı Rus askerleri) Libya’da Hafter güçlerinin yanında… Hafter’i çok şımarttılar…”

Batılı ülkelerin duruşunda tutarlılık var. Mısır’da olduğu gibi darbecilerin yanında duran Batılı devletler, Libya konusunda da darbeci Hafter’in yanında duruyorlar. Üstelik korsan hükûmete parasal, askeri, stratejik destek verip Hafter güçlerinin Trablus’a saldırmalarını teşvik ediyorlar.

Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dirayetli duruşu sayesinde sürdürdüğü strateji ile meşru hükûmetin yanında yer alıyor. Bu duruş, ilkeli dış politikanın gereği olduğu gibi, Akdeniz’deki meşru haklarımızı korumaya ve Libya üzerinden Türkiye’yi preslemek isteyen güçlerin planını bozmaya matuf bir duruştur.

***

Burada önemli bir noktanın altını bir kere daha çizmek istiyorum.

Türkiye, BM nezdinde tek meşru yönetim olan UMH’nin yanında yer alırken, demokrasi, hukuk ve meşruiyet tellallığı yapan bütün ülkeler darbeci, gayr-i meşru ve üstelik saldırgan Hafter’in yanında konuşlanıyor. Batılı devletlerin yaptığı ahlaksızlık bununla da kalmıyor. Berlin’de, Moskova’da Hafterli toplantılar düzenliyorlar, sözüm ona barış ve çözüm arıyorlar. Hafter görünürde onlara posta koyup kararlarını hiçe sayarken hiçbir şey olmamış gibi hareket ediyorlar.

Batılı ülkelerden Libya’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde barışın tesisi için uğraşmalarını beklemiyoruz, ki zaten barış talebi onlardan beklenmeyecek kadar ahlakidir, insanidir, vicdanidir, yani Batı’nın helvadan put gibi yediği değerlerdir. Beklentimiz, her fırsatta İslam dünyasını kendi aralarında yaptıkları savaşlardan dolayı yerin dibine batıranların bir kere olsun Batı’ya “Ahlaksız!” demeleriydi, demediler.

***

Bundan sonra ne olacak?

Hafter’i destekleyen devletlerin Libya’da süren çözümsüzlüğü giderme gibi bir amaç taşıdıklarını beklemek saflıktır. Zaten Libya’yı tam da böyle bir karmaşa içinde bırakmak için çalışmadılar mı?

Bundan 9 yıl önce Libya’da başlatılan ayaklanmaya destek veren, Libya’ya BM ve NATO’yu sokmak isteyen ABD ve batılı devletlerin neden oldukları mevcut kaosun bitmesini istemelerinin kendilerine yakışan bir sebebini görmüyorum. Dolayısıyla Libya’daki çözümsüzlüğün bir süre daha devam edeceği görülüyor.

Ancak;

Türkiye’nin aktif rol aldığı Libya’da er ya da geç istikrar sağlanacaktır. Hafter böyle pervasızlıklarla çöllerde hakimiyet kurabilir, lakin devlet çölde değil, şehirlerde yönetilir. Türkiye, atacağı adımlarla Sarrac’a yani BM’nin de tanıdığı hükûmete yeni destekler bulabilir ise durum değişir ve Libya beklenen huzura kavuşur.