Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Aralık 2022

Dev aynaları yıkılacak

Ankara’da bazı bakanların bir gelenek haline getirdiği yıl sonu değerlendirme toplantıları gündeme ilişkin biriken ne kadar soru varsa konuşulan meclislere dönüşmeye başladı.

Ülkenin gidişi konusunda alınan kararların arka planını öğrenme fırsatı bulduğumuz bu toplantılarda bende ilgi alanıma ilişkin soruları gündemi getirmeye çalışıyorum.

Bu hafta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları bu açıdan çok önemliydi.

Terörle mücadeledeki amansız duruşun aynen devam edeceğini söyleyen Bakan Akar’a Suriye ile yapılan açılımın Suriye’de Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde protesto ya da çeşitli eylemlere dönüşme ihtimalini sordum.

Zira hatırlarsınız Çavuşoğlu’nun kısa bir zaman önce Suriyeli mevkidaşı ile ayaküstü konuşması çok tartışılmıştı.

Eleştiriler üzerine açıklama yapan Çavuşoğlu’nun Suriye ile barışma sinyali vermesi sonrasında Azez bölgesinde Türk bayrağının yakıldığı eylemler oldu.

Ciddi bir güvenlik zafiyeti olarak görülen bu olaya birçok aşiret yönetimi de tepki gösterdi.

Sayın Akar’a Suriye ile hızlı girilen bu sürecin benzer eylemleri ortaya çıkarma ihtimali sordum.

Bakan Akar, asker geleneğini korumaktan olsa gerek Türkiye’nin gerekli tedbirleri aldığını söylemekle yetinmişti.

Aynı soru Çavuşoğlu’na da soruldu.

Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin Suriye ile barışmasından memnun olmayan çevrelerce her türlü protesto ve provokasyonun beklendiğini hatta bunların bazılarının engellenemeyebileceğini ama Türkiye’nin yolundan vazgeçmeyeceğini söyleyerek Suriye konusundaki tutumun öyle iddia edildiği gibi seçimle ilişkili olmadığını vurguladı.

Burada önemli olan PKK/PYD varlığına karşı yani aslında orada otonom bir bölge oluşturmak için canla başla çalışan ABD’ye karşı ne yapılabileceği meselesidir.

Bakan Akar bu konuda ABD’ye çağrı yaparak NATO ortağının tarafında tavır alınmasını salık verdi.

Kabine ortağı Bakan Çavuşoğlu’ndan da benzer bir açıklama geldi aslında.

Her zeminde ABD ile bu konunun konuşulduğu ama onların durumu anlamasına rağmen gerekli adımları atmadığına vurgu yaptı.

Türkiye’nin bölgedeki etkinlik alanını artırması ister istemez birçok devleti rahatsız etse de asıl mesele başkalarının planlarının bozulması.

Kendisini büyük güç olarak gören tüm devletler, planlarını bozanlara karşı düşmanlık içindeler.

Fransa bunun en belirgin örneklerinde biri olsa da son zamanlarda Doğu Blokuna yanaştığımız eleştirilerine rağmen belki de hiç beklenmeyen bir tepki Çin’den geldi.

Uluslararası İlişkiler Uzmanı olmam hasebiyle ve Ankara’da siyaseti yakın takip etme sorumluluğumun yanında iç politikadan fırsat bulduğum her an soluğu dış politikada alıyorum.

Okuyorum, soruyorum, araştırıyorum.

Çin meselesi ile Türk Dünyası da bu bağlamda son zamanlarda epeyce gündemimde yer alıyor.

Bakan Çavuşoğlu’na Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısını çıkarırsak Çin ile ilişkilerimizin bir süredir kötü gittiği gözlemimi aktardım ve sebebinin Türk Devletleri Teşkilatı ile ilgili olup olmadığını sordum.

Özellikle Devlet Başkanları Xi’nin Ortadoğu’ya iki kez gelmesine rağmen Türkiye’ye uğramamasının oldukça manidar bir durum olduğunu söyledim.

Sayın Bakan sorumdaki duruşumu onayladı ve Çin ile ilişkilerin bir süredir olumsuz olduğunu açıkladı.

Fakat bunun Türkiye’nin Uygur Türklerinden kaynaklı duruşundan dolayı Çin nedeniyle ortaya çıkan bir refleks olduğunun altını çizdi.

Birleşmiş Milletlerin Uygurlar hakkındaki raporuna atıf yaparak taleplerde bulunan Türkiye’nin Batılı devletlerle Uygur Türklerinin hakkını savunan meselelerde yer almasının Çin’de rahatsızlık oluşturduğuna değindi Sayın Bakan...

Türk Devletleri Teşkilatı’na ilişkin herhangi bir açıklama yapmasa da sonraki sorularda “Türkiye'nin Karabağ’daki duruşuyla Türk Devletlerinin açık destekçisi olduğu artık bu devletler tarafından görüldü. KKTC dâhil ortak sorunlara ortak adımlar atılması gerekiyor.” cevabıyla durumu özetlemiş oldu.

Evet, Türk Devletleri Teşkilatı şimdilik cılız ama unutmayın on yıl önce Türk Devletlerinin birbirleriyle ilişkileri neredeydi, şimdi nerede...

Cumhuriyet’in yüzüncü yılı ile Türkiye’nin başını çektiği birçok yeni harekatın ortalığı çok karıştıracağını göreceğiz.

Kendisini dev aynasında gören herkes muhakkak Türkiye ile masaya oturması gerektiği gerçeğini kabul edecek.

Yeter ki biz adımlarımızı sıkı tutalım ve vaktimizi boşa geçirmek yerine gelişmeden hiç taviz vermeyelim.