Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2967.57
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Aralık 2022

Dertsizlik derdi

Sanıyorum yeni zamanların yeni hastalıklarından biri de dertsizliktir…

Gamsız, tasasız, duyarsız, umursamaz, vurdum duymaz yığınların hazin hallerine tanıklık ediyoruz… Dahası bu salgın sıradan yığınlarla sınırlı kalmıyor, duyarlı insanlarımıza da sirayet ediyor…

Bir dertsizlik derdine düçar olduk… Dertsiz insanlara dönüştük…

Dertsiz geçen günlerimize acımıyoruz… Günümüzü gün etme derdindeyiz…

Tefekküre niyetimiz, muhasebeye irademiz, mücadeleye gayretimiz tükeniyor… Rahatımızdan vazgeçmeden güzel günlerin hayalini kuruyoruz…

Doğrusu acı gerçeğimizle yüzleşmek, düşünmek, dertlenmek istemiyoruz…

Kul olmanın külfetini kaldırabilecek kadar dert sahibi değiliz artık…

Gerçekten dertli olabilseydik, bu dert bizi yollara düşürürdü… Kapı kapı gezdirirdi… Nice yalnız yüreklere yürüme gücünü kendimizde bulabilirdik…

Çok iyi biliyoruz ki dertler bizi yürütür, büyütür ve yüceltir…

Derdimizden başka ne sermayemiz olabilir ki?

Artık derdimizin adını net ortaya koyabilmeli ve yiğitçe arkasında durabilmeliyiz… Derdimizle anılmalı, derdimizle bilinmeli ve derdimizle tanınmalıyız… Tabii ki derdimizin fedaisi olabilirsek… Yüksünmeden, ödün vermeden derdimizi yüklenebilir ve de övünebilirsek… Bu iş görür…

Unutmayalım ki en çok ne ile meşgul isek gerçek derdimiz işte odur…

Yalan dertlerin yanılgısından kurtulup sahici dertlerin sorumluluğunu yüklenmeliyiz…

Demem o ki, Allah’ın yüce davasını gerçekten dert edinelim ki, Allah diğer dertlerimizi bizden alsın…

Ve şunu diyelim artık: Bizim için hayat ne aşk davasıdır ne de ekmek kazanma kavgasıdır… Bizim derdimiz Müslüman kalabilme ve insan kazanma mücadelesidir…

İşte böyle bir dertlinin, sevdası olur, kavgası olur, rüyası olur, emeği olur, yüreği olur, özverisi olur, umudu olur…

Yine derdi olanın duruşu olur, duyarlılığı olur, direnci olur, derneği olur, dergisi olur, daveti olur, davası olur, duası olur…

Aslında imtihan dünyasında dertsiz insan yoktur, o halde bir derdimiz olacaksa o da İslam olsun…

Korkum o ki, dava derdi ile dertlenmezsek, dünya kadar derde düçar oluruz… Kaldı ki, insanın değeri neyi dert edindiğinden anlaşılır…

Gerçekten nebevi derdin neresindeyiz?

Ey dert ehli dostlar, davanıza sahip çıkın… Dertlilere yoldaş olun…

Bireysel dertlerimize takılı kalmadan insanlığın derdi ile dertlenelim… İnsanlık diye bir derdimiz olsun ki, insanlık sınavında sınıfta kalmayalım…

Evet, İslam’la insanı nasıl buluşturacağız?

Aradaki engelleri, önyargıları, bariyerleri nasıl kaldıracağız?

Hani bu dünyayı, bu düzeni değiştirecektik?

Yeter artık! Kendi kendimize, biz bize söylenmeyi bırakalım…

Dünyaya ne söyleyeceksek söyleyelim… Rahat durmayalım… Gürültü çıkaralım… Gürültü rahatsız etsin birilerini… Sırası gelince gürleyelim… Mazlumların yüzü gülsün… İnsanlık gün yüzü görsün… Meşaleleri tutuşturalım, yüzümüz ağarsın…

Dert sahibi olmak, sızlanmak, yakınmak, ağlamak değil, çözüm üretmektir…

Ya da arada bir iki tweet, bazen de toplu mesaj atmak değildir… Özel mekânlarımızda insanların sohbetlerimize, programlarımıza katılmasını beklemek değildir… İnsanlara akıl vermek, ders vermek de değildir…

İnsanların derdiyle dertlenmektir davet… Derdimizi biriktirmemiz gerekmiyor, paylaşmamız gerekiyor… Doğru adreslere yönlendirmemiz icap ediyor…

Evet öncelikli derdimiz ötekiler ve öte dünya olmalı…

Dertlerimiz bizim buralı olmadığımızı bize öğretmeli, “garip bir yolcu…” bilinci ile hayatı okumalıyız… O taktirde dünyada çektiğimiz bütün dertlerin bizi O (cc)’na yaklaştırdığını fark ederiz…

Değişmez derdimiz O (cc)’nun rızasıdır…

Son noktayı Resulullah (sav) a bırakıyoruz:

“Kimin derdi ahiret ise, Allah onun gönlünü zengin kılar. Dağınık vaziyetini bir araya getirir toplar. Dünya ona boyun eğerek gelir. Kimin derdi dünya ise, Allah onun fakirliğini iki gözünün arasına bırakır. İşlerini dağınık hale getirir. Kendisi için taktir edilen şeyler dışında dünyadan ona bir şey gelmez.” (Tirmizi)