Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2965.22
BIST 100
9663.8
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ekim 2020

Dertlerin en güzeli: Sanat

Arabesk bir başlık bu. Sanat mahkemelerinin alayına karşı… Fakat ben sevdim.

Sanat; üst yaşamın zemini olduğu kadar, üst yaşatmanın da zemini… Kibrini aşmış bir mütevazı davet. Nasıl desek… Vaz mı geçsek yazmaktan…

Mesela, diyelim ki; doğal olanı yapay olanın baskısından kurtarma operasyonu olduğu kadar, yapayı doğrultup, güzelleştirerek, olacaksa illa doğala saygı ile, diz çöküp özür dileme inceliğiyle olmasını sağlamak… Oluşa yapılması gereken insani çabayı en güzelinden, en incesinden yapabilmek cesareti… Yok. Bu cümle olmadı. Bir konuda kuyruklu tilkiler ormanı gibi ise bir zihin, zor oluyor cümle kurması. Haksız mıyım?!

Zihnimizde bir yerlerde, bir şeylerin kırılması lazım.

Toplumsal kederlerin kanıyor olması ve ince ince sızması… Lazım.

Olan da bu.

Bu yazılar ders aldım, hedefim diploma almak, siz de alın anlamında değil.

Dert aldım. Siz de alır mısınız? Anlamında yazılar…

Derler ki en başından derdini alan kişiye, hayatın derslerinden genel bir muafiyet verilirmiş. Dert bilinci sevincin ve neşenin de bilinciymiş…

İşte sanat derdi güzel almak. Derdin en güzelini…

Sanat üretmek hayat üretmenin üst şekli. Farklı, sayısız kıymetli emeğin, işin-gücün ötesinde hayatımızın bir üst rafına kaldırdığımız bir değer, bir ürün, eser… Aynı zamanda toplumsal huzuru sağlaması umut edilen bir şey. Bizden doğar doğmaz insanlığın kucağında büyüyen, özellikle onu anlayan ve yaşamına ondan bir şeyler katan insanlarca büyütülen, çoğaltılıp yayılan da bir şey…

Bir kitabı yazdığımızda ve ikinci asıl doğumu için matbaaya kaldırıldığında o artık kendi yoluna düşmüş bir varlıktır. Sahici kaderini belirlemede öne çıkan iki etken vardır. Birincisi kendi kalitesi, ikincisi ise ulaştığı toplumda o kaliteyi değerlendirebilme potansiyeli…

Bir filmi seyircinin gözlerine ısmarladığımızda da öyle. Sanatçının hayalinde gecelerce onu uykusuz bırakan bir fikir, senaryodan sete, setten masaya, oradan da sinema salonlarına gelinceye kadar sayısız insanı yorar. Keyifli bir yorgunluktur muhakkak. Ancak bir sanat üretiminin zorluklarından keyif alabilen tabiri caizse “rahatsız ruh”lar, “yerinde duramayan kendi göğünde kıpır kıpır ruh”lar içindir bu keyif alma hadisesi; kabul.

Sonuçta bir eserin ilk rüzgarı bir sanatçının ufku, yağmur olup yağması ise seyircinin anlayış toprağıdır. Esmesi kıymetli ise, göksel bir havası varsa, ferahsa ince ince yağar onu anlayabilecek toprak parçalarına… Belki kışı kıyameti yaşayan kimi insanlara, toplumlara… Onlar üzerinden bir toplumu bahara koşar. Bir tomurcuklanma yaratır. Kendinden çözülme ve yaşama cesareti, üretme coşkusuna varır sonra bu usul uyanışlar ve kıpırtılar… Kim bilir.

Sanat kesinlikle umudun ta kendisidir. Umudun emeğe dönüşmüş halidir. Olduğumuz halden olmak istediğimiz hale uçarak, zevk alarak, keyif çatarak, gülerek ve hatta eğlenerek – ah bir de bakmışız, ne ara- geçmek halidir. Tatlı değişimler, güzel dönüşümler kapısıdır. Hem üreteni, hem tüketeni üretecek öz verili bir imkandır.

Değişmek istiyoruz. Daha iyi, daha güzel insanlar, toplumlar olmak istiyoruz. Sanat en iyi değişim güzergahıdır. Umutsuzluğa haddini güzelce bildirmektir. Kavganın altını gökyüzüne doğru zarifçe oymaktır. Derinleşmektir; sığlığa karşı! Kabalığın heykelini yontmaktır. Heykel insanlara kan bağışı, ruh takviyesi. Şiddete bir dur tokadı… Savaşa ne kadar anlamsız bir şey olduğunu gösterme çabası… En… En başında haksızlıklara günlerini gösterebilecek ruhlara hakça cesaret veren barışçıl silahtır. Bir fırça en fazla bir boyayı dağıtır; o da bir güzel hayal doğumu içindir. Bir kalem, bir klavye satırlarca, dili damağı kuruyana kadar zararsızı, iyiyi, güzeli, doğruyu söyler, en fazla gözleri uykusuz bırakır. Fakat bakış açılarına dokunur. Kalplere ince görüş gözlükleri takar. Sanat kadar zararsız değişim gücü olan, sanat kadar barışa yakışan bir tatlı silah türü yoktur.

Fakat nasıl bir sanat sorusu burada kritik bir sorudur.

Buraya kadar sanattan dışa doğru olan alana, sanatın etki alanına ve gücüne dair laflar ederken, bu soru birdenbire bizi sanata geri döndürmüştür. Bize sorular bırakan sanatı sorgulama sırasıdır.