Dertlerin en güzeli: Sanat
Arabesk bir başlık bu. Sanat mahkemelerinin alayına karşı…
Fakat ben sevdim.
Sanat; üst yaşamın zemini olduğu kadar, üst yaşatmanın da
zemini… Kibrini aşmış bir mütevazı davet. Nasıl desek… Vaz mı geçsek yazmaktan…
Mesela, diyelim ki; doğal olanı yapay olanın baskısından
kurtarma operasyonu olduğu kadar, yapayı doğrultup, güzelleştirerek, olacaksa
illa doğala saygı ile, diz çöküp özür dileme inceliğiyle olmasını sağlamak…
Oluşa yapılması gereken insani çabayı en güzelinden, en incesinden yapabilmek
cesareti… Yok. Bu cümle olmadı. Bir konuda kuyruklu tilkiler ormanı gibi ise bir
zihin, zor oluyor cümle kurması. Haksız mıyım?!
Zihnimizde bir yerlerde, bir şeylerin kırılması lazım.
Toplumsal kederlerin kanıyor olması ve ince ince sızması…
Lazım.
Olan da bu.
Bu yazılar ders aldım, hedefim diploma almak, siz de alın
anlamında değil.
Dert aldım. Siz de alır mısınız? Anlamında yazılar…
Derler ki en başından derdini alan kişiye, hayatın
derslerinden genel bir muafiyet verilirmiş. Dert bilinci sevincin ve neşenin de
bilinciymiş…
İşte sanat derdi güzel almak. Derdin en güzelini…
Sanat üretmek hayat üretmenin üst şekli. Farklı, sayısız
kıymetli emeğin, işin-gücün ötesinde hayatımızın bir üst rafına kaldırdığımız
bir değer, bir ürün, eser… Aynı zamanda
toplumsal huzuru sağlaması umut edilen bir şey. Bizden doğar doğmaz insanlığın
kucağında büyüyen, özellikle onu anlayan ve yaşamına ondan bir şeyler katan
insanlarca büyütülen, çoğaltılıp yayılan da bir şey…
Bir kitabı yazdığımızda ve ikinci asıl doğumu için matbaaya
kaldırıldığında o artık kendi yoluna düşmüş bir varlıktır. Sahici kaderini
belirlemede öne çıkan iki etken vardır. Birincisi kendi kalitesi, ikincisi ise
ulaştığı toplumda o kaliteyi değerlendirebilme potansiyeli…
Bir filmi seyircinin gözlerine ısmarladığımızda da öyle.
Sanatçının hayalinde gecelerce onu uykusuz bırakan bir fikir, senaryodan sete,
setten masaya, oradan da sinema salonlarına gelinceye kadar sayısız insanı
yorar. Keyifli bir yorgunluktur muhakkak. Ancak bir sanat üretiminin
zorluklarından keyif alabilen tabiri caizse “rahatsız ruh”lar, “yerinde
duramayan kendi göğünde kıpır kıpır ruh”lar içindir bu keyif alma hadisesi;
kabul.
Sonuçta bir eserin ilk rüzgarı bir sanatçının ufku, yağmur
olup yağması ise seyircinin anlayış toprağıdır. Esmesi kıymetli ise, göksel bir
havası varsa, ferahsa ince ince yağar onu anlayabilecek toprak parçalarına…
Belki kışı kıyameti yaşayan kimi insanlara, toplumlara… Onlar üzerinden bir
toplumu bahara koşar. Bir tomurcuklanma yaratır. Kendinden çözülme ve yaşama
cesareti, üretme coşkusuna varır sonra bu usul uyanışlar ve kıpırtılar… Kim
bilir.
Sanat kesinlikle umudun ta kendisidir. Umudun emeğe dönüşmüş
halidir. Olduğumuz halden olmak istediğimiz hale uçarak, zevk alarak, keyif
çatarak, gülerek ve hatta eğlenerek – ah bir de bakmışız, ne ara- geçmek
halidir. Tatlı değişimler, güzel dönüşümler kapısıdır. Hem üreteni, hem
tüketeni üretecek öz verili bir imkandır.
Değişmek istiyoruz. Daha iyi, daha güzel insanlar, toplumlar
olmak istiyoruz. Sanat en iyi değişim güzergahıdır. Umutsuzluğa haddini güzelce
bildirmektir. Kavganın altını gökyüzüne doğru zarifçe oymaktır. Derinleşmektir;
sığlığa karşı! Kabalığın heykelini yontmaktır. Heykel insanlara kan bağışı, ruh
takviyesi. Şiddete bir dur tokadı… Savaşa ne kadar anlamsız bir şey olduğunu
gösterme çabası… En… En başında haksızlıklara günlerini gösterebilecek ruhlara
hakça cesaret veren barışçıl silahtır. Bir fırça en fazla bir boyayı dağıtır; o
da bir güzel hayal doğumu içindir. Bir kalem, bir klavye satırlarca, dili
damağı kuruyana kadar zararsızı, iyiyi, güzeli, doğruyu söyler, en fazla
gözleri uykusuz bırakır. Fakat bakış açılarına dokunur. Kalplere ince görüş
gözlükleri takar. Sanat kadar zararsız değişim gücü olan, sanat kadar barışa
yakışan bir tatlı silah türü yoktur.
Fakat nasıl bir sanat sorusu burada kritik bir sorudur.
Buraya kadar sanattan dışa doğru olan alana, sanatın etki
alanına ve gücüne dair laflar ederken, bu soru birdenbire bizi sanata geri
döndürmüştür. Bize sorular bırakan sanatı sorgulama sırasıdır.