Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2972.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Haziran 2017

Dertleri Katar Katar yükleniyorlar

Sizler bu satırları okurken, nasip olursa bizler çoktan Ankara'dan İstanbul'a oradan da Ağrı Doğubayazıt'ın yolunu tutmuş, hatta bir geceyi bitirmiş olacağız. İki akşam Doğubayazıt'ta iftar yapmak nasip olacak. Hesap ettim geçenlerde Türkiye'de uğramadığım çok az il kalmış. Onlardan biride Ağrı ve dolayısıyla Doğubayazıt. Bu seyahatle gitmediğim illerden biri daha eksilmiş olacak.

Doğubayazıt önemli bir ilçemiz. Ticari hareketliliğin fazla olduğu, İshak Paşa Sarayı, Ahmet-i Hani Türbesi ve Gürbulak Sınır kapısının bulunduğu. Belediyeye Kayyum atanmasının ardından İnegöl Belediyesi de kardeşliği üstlenmiş. Şimdilerde Doğubayazıt Belediyesi ile İnegöl Belediyesi 'Kardeşlik Köprüsü' çerçevesinde sıkı ilişkiler içinde. Önemli projelere imzalar atılıyor. Bizlerde İnegöl Belediyesinin öncülüğünde bir grup meslektaş ile birlikte Doğubayazıt Belediyesi ve Kaymakamlığının davetlisi olarak Ağrı üzerinden Doğubayazıt'tayız. Burada ki alacağımız notları inşallah Cuma günkü yazımızda sizlere aktarırız. Çünkü güzel işlerin yapıldığını duyuyoruz. Aktaracaklarımız duyduklarımız değil gördüklerimiz olacak.

Fakat bugünkü yazımız halen sıcaklığı devam eden Katar krizidir. Katar krizi için deli, taş, kuyu, akıllı kelimelerini kullanmakta yarar vardır. Kırk akıllının çıkaramadığı. Aynen o durumu yaşıyoruz. Dünyanın en derin kuyularından birine geldi bir deli taş attı gitti. Şimdi dünya atılan taşın peşinde. Taşın niçin atıldığını, amacının ne olduğunu, bir hedefinin olup olmadığını önümüzde ki günler gösterecek. Görünüşte kuyuya atılan taşın gerekçesi Türkiye'ye olduğu gibi dünya da kimseye inandırıcı gelmedi. Tam tersi gerekçeleri ortaya koyanları ilerleyen zamanda zor duruma sokacak ithamlar bumerang gibi kendilerine dönecek gibi.

Yaşanan bu krize neden olan ülkelerin ABD mandası diyebileceğimiz bir konumda olmaları zaten dikkat çekiyor. Trump'ın Katar Emir'ini Beyaz Saray'a çağırması, oyunun ne kadar basit kurgulandığını gösteriyor aslında. Katar Emir'inin yaşanan olaylar karşısında hemen geleceğini mi sandı bilmiyorum.

Şöyle bir soru sormak gerekir. Eğer ABD Katar'a çeki düzen vermek istiyor ise o takdirde bu ülkeye daha esaslı bir yaptırım uygulaması gerekmiyor muydu? Çünkü Katar için uygulanan abluka fiziki sınırları olan Suudi Arabistan, BAE, Yemen, Bahreyn, acısından tamam. Ama Mısır gibi ülkeler açısından neyi ifade eder? Hele hele Libya ve Yemen gibi yönetimlerin meşruiyeti bulunmayan ülkelerin bu işin başlangıcın da olması tam bir garabet.

Aslında ABD'nin Katar'ı sıkıştırmak için Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE, Mısır, Yemen ve Libya gibi ülkelere muhtaç kalması dikkat çekici değil mi? Hele hele Libya ve Yemen'in işin içinde olması bu konuda ABD'nin ne kadar aciz olduğunu göstermesi açısından daha önemli bence.

Cuma yazımızda vurguladık. Olayın ana nedenlerinin başında Katar'ın şu anda 6 trilyon 500 milyar doların üzerinde bir sermayesinin bulduğu muhakkak. Bu çok ciddi bir miktar. Dünya ekonomisi açısından da öyle. Ve bu para son yıllarda Katar yönetimi tarafından dünyanın bütün finans merkezlerine dengeli olarak dağıtılıp işletilmesi stratejisi izlenmeye başlamıştı. Bugüne kadar söz konusu sermayenin tamamı iki ülke tarafından yönetiliyordu. Halende kullanmaya devam ediyorlar. Zaten yaşanan kavganın da nedeni 'sen daha fazlasını kullanacaksın, ben daha fazlasını kullanacağım' dan ibaret değil mi? Bu iki ülke kuşkusuz ABD ve İngiltere'dir.

Halen bizim ülkemizde bu iki ülkenin tesirindeki kafalar 'Araplar bizi arkadan vurdu' propagandası yapıp ağıtlar yakarken onlara bu ağıtları yaktırıp bize baktıranlar sadece Katar'ın yaklaşık 6 trilyon Doları'nı nasıl ülkelerinde tutup hiç edeceklerinin planlarını uygulamaya koyduklarından haberdar değillerdir.

Körfezde yaşan bu krizin tek kazananı vardır. O da ABD'dir. ABD'nin Trump'ın gelişi ile birlikte dünyasını en büyük kar marjı bulunan sektörüne yöneldiği görülmektedir. Suudi Arabistan'la yaptığı 300 milyar dolarlık silah anlaşması bunun örneğini oluşturuyor. Şimdi ise bütün körfez ülkeleri zaten güvenlik zafiyeti yaşayan bölgenin kendilerine yönelik her türlü tehdide açık olduğu hissi ile tedbir almaya hız vereceklerdir. Bunun içinde hızlı bir şekilde silahlanmaya gideceklerdir. Bunun için ise yine ABD'nin kapısı çalınacaktır. ABD körfez ülkeleri başta olmak üzere bütün bölge ülkeleri ile tedarik için pazarlık masasına oturacaktır.

Kısaca dünya da ne kadar bölgesel tehditler çoğalacak olursa o kadar silahlanmaya gidilecektir. Bu silahlanmanın da tek patronu ABD'dir. Başta Suudi Arabistan başta olmak üzere hangi oyuna geldiklerini ve dertlerini farkına varmadan katar katar yüklendiklerini yarın kasaları soyulduğunda anlayacaklardır.

Kalın sağlıcaklau2026