Dersimiz Gazze
Gazze bize ne öğretti?
Güvenlik konseyinin bir çete… Uluslararası hukukun
kâğıt üzerinde mürekkepten ibaret bir müsvedde İnsan Hakları söyleminin bir
şaklabanlık olduğunu öğretti…
Ülke, toplum, devlet, iktidar, kurum, cemaat, tarikat,
örgüt, mezhep herkes ve her kesim Gazze ölçeğinde test edildi… Gazze laboratuvarın
sonuçları tüm ihanet, işbirlikçi ilişkileri dünyaya rapor etti…
Gazze dünyanın insanlık karnesini gözler önüne serdi…
Kim ne kadar insan?
Gazze bizi bize gösterdi… Kulluk kalitemizi, kardeşlik
kalibremizi, insanlık keyfiyetimizi…
Gazze direnişi ile maskeler düştü, makyajlar çözüldü,
ikiyüzlülükler, karanlık ilişkiler gün yüzüne çıktı…
Saklı niyetler, gizli dosyalar, çirkin bağlantılar
deşifre oldu…
Kudüs üzerinden geçinenler, Kudüs simsarları, Mescidi
Aksa tüccarlarının alayı aşikâr oldu…
Ulema, ümera, kübera, fuzala, süleha tekmili birden
teste tabi tutuldu…
Ölü toprağı serpilmiş, suspus olmuş ümmete Gazze
söyleyeceğini söyledi, sorumluluğunu yerine getirdi…
Şimdi sıra bizde?
Gazze kazandı, kaybeden biziz…
Bir Avrupa futbol takımı kadar ses veremedik, sahip
çıkamadık Gazze’ye…
Acziyetimizi gördük…
Gazze ayrıştırdı, netleştirdi… Safları, çizgileri,
duruşları, niyetleri… Dost ve düşmanı… Sadakat ve ihaneti…
Demek ki nezih bir cihat, mübarek bir direniş,
şehitlerin pak kanı tüm bulanıklıkları, belirsizlikleri aydınlatıyor…
Gazze öğretisi yeniden ‘’Hayatın iman ve cihat’’
olduğunu tescilledi…
Bundan dolayı, imanını tazelemek isteyen yüzünü Gazze’ye
çevirsin… Mürşid arayan Gazze’ye yönelsin… Keramet görmek isteyen Gazze’ye
dikkat kesilsin…
Direnişin kalbi Şifa Hastanesi vurulmuş olsa bile, Gazze
mahzun yüreklere şifa sunmaya devam ediyor… Mümin gönüllere ferahlık veriyor…
Anladık ki, Gazze bir toprak parçası ya da yerleşim
alanı değil, Gazze bir duruştur, bir bilinçtir, bir varoluş biçimidir, bir
direniş mektebidir, bir onur okuludur…
Bir yaşam tarzı, bir dünya görüşüdür…
Bugün Gazze denilince zihinlere düşen nedir?
Masumiyet…
Mazlumiyet…
Mukavamet…
Gazze bize öğretti…
Mesele imkân meselesi değil, iman ve irade meselesi
olduğunu… Akidenin satırlarda yazılı kalan bir şey olmadığını, sadırlardan
sahaya taşan bir aksiyon olduğunu gösterdi…
Bu çağda sahabeleşmenin şifrelerini sundu…
Özgürlük mücadelesinin dilenerek değil, direnerek
sürdürülebileceğini gördük…
Direnişin bereketi değil midir; sekiz milyar insanın
gündemine İslam girdi…
İslamofobi çöküyor… Mazlumiyetten direniş üreten Filistin
halkının estirdiği rüzgâr, tüm dünyayı etkiledi… Ma’şeri vicdan silkindi… Masum
çocukların sunduğu mesaj tüm dengeleri alt üst ediyor… Bu sabiler nasıl bir
yürek taşıyor? Onlara çocuk demekten utanıyorum…
Şimdi şunu soralım kendimize:
O muhteşem direnişten payımıza ne düştü?
Âlemi İslam’ın düştüğü hale bir bakar mısınız?
Gazze elinden geleni, kendine düşeni yaptı… Gazze’yi
yalnızlığa terkedenler utansın…
Gazze’nin kahrı bir gün mutlaka siyonistleri vuracak…
Benim kaygım şu; Gazze’nin ahı bizi tutarsa ne yaparız?
Kuşkusuz Allah’ın planı işliyor… Peki, biz ne işteyiz?
Arşı alayı titreten Gazze’nin çığlığını yeterince
işitiyor muyuz?
Sorumluluk bilinci ile titriyor muyuz?
Kimlerle iş tuttuğumuza dikkat ediyor muyuz?
Unutmayalım ki, derdi İslam olanın destekçisi
Allah’tır…
Allah’ın değirmeni ağır döner ancak ununu ince eler…
Düşmez kalkmaz bir Allah… Allah günleri döndürüp duruyor… Bizim ise nerede
durduğumuz önemli…
Gazan mübarek olsun ey Gazze!