Dershanlerin dönüşümü en çok fakir ailelere yarayacak
Bugünlerde telefonum hiç susmuyor. Önümüzdeki yıl özel okula dönüşecek dershanelerin kampanya telefonları bunlar. Ortalama bir görüşme şu diyaloglarla devam ediyor. "Alo Ufuk Coşkun'la mı görüşüyorum?" "Evet, buyurun." "Efendim biz falanca dershaneden arıyoruz. Biliyorsunuz, önümüzdeki yıl dershaneler özel okula dönüşecek. Size önümüzdeki yıl için düzenlediğimiz kampanya hakkında şimdiden haberdar etmek istedik." "Dinliyorum. Kampanyanın içeriği nedir?" "Efendim, bildiğiniz gibi ülkemizde özel okul fiyatları ortalama 15-16 bin civarında. Biz bunu 7 bin TL'ye çektik. Devlet de ortaokul için 3 bin liseler için 3,5 bin TL teşvik veriyor. Dolayısıyla 4 bin TL gibi fiyatla çocuğunuz, 20 kişilik nezih sınıf ortamında eğitim öğretim yapma imkanına kavuşacak. İngilizce için (u2026 ) adında popüler bir program izleyeceğiz. Okulumuzun güvenliği üst seviyede, üstelik bir de hemşire bulunduruyoruz. Okul olarak hedeflerimiz büyüku2026" Konuşma, şu şu programları izleyerek şu kadar zamanda bilmem bu kadar hedeflerimiz var şeklinde devam ediyor. Aynı gün içinde bu tür birkaç kampanya görüşmesi yapıyoruz. Bazı özel okulların fiyatlarını 5 bin TL'ye kadar çektiği oluyor. Uygun ödeme koşullarıyla bir hayli cazip teklifler bunlar. Normalde bu tür telefonlardan rahatsız olurum ancak özel okullara dönük kampanya telefonları beni hiç rahatsız etmiyor bilakis seviniyorum. Şimdiden önümde cazip 4-5 farklı paket duruyor. Oturup değerlendireceğiz.
***
Eğitimin serbest piyasada rekabet ortamına açılmasının maliyeti düşürüp kaliteyi artıracağı yönündeki fikir ve önerilerimizi yıllardır dillendiriyoruz. Bu aynı zamanda eğitimde zenginliğin ve çeşitliliğin de artması demek. Ne var ki ülkedeki sol, sosyalist ve bir kısım İslamcı zihniyete mensup kişilerin ezber kapitalist sloganları yüzünden fakir aileler sürekli zengin ailelere kaynak aktarımı yapmak durumunda bırakıldı. Dolayısıyla eğitimin ilerleyen yıllarında fakir aileler dezavantajlı duruma düştüler ve aldıkları kalitesiz eğitimin telafisi için binlerce liraya varan paralar harcamak durumunda kaldılar. Bilindiği gibi eğitim sisteminin ilerleyen seviyelerinde, düşük gelirli öğrenciler yarıştan kopmaktadır. Bu yüzden özellikle iyi üniversitelerde okumak nispeten daha yüksek gelirli ailelerin çocuklarına ait bir ayrıcalığa dönüşmekteydi. Oysa sorunumuz her yıl katlanarak artan eğitim bütçesine rağmen devlet okullarının ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanamaması, dolayısıyla düşük gelirli ailelerin çocuklarına kaliteli eğitim öğretim imkanları sunulamaması sorunudur. Başka bir deyişle maliyeti düşürüp kaliteli, çeşitli ve zengin eğitim öğretim ortamları oluşturama gibi ciddi bir sorunumuz var.
Oysa bugün farklı sektörlerde rekabetçi piyasa ekonomisinin sunduğu farklı tercihlerle insanlar düşük maliyetle kaliteli hizmetler satın alabilmektedirler. Bunun örneklerini gerek THY'de gerek Telekom'da ve gerekse farklı sektörlerde ziyadesiyle görebilmekteyiz. Örneğin bugün insanlar neredeyse 20 TL'ye varan fiyatlarla uçak yolculuğu yapabilmektedirler. Keza her gün telefonlarımız cazip kampanya mesajlarıyla dolup taşmakta. Firmalar her gelir düzeyine uygun çeşitli paketler hazırlayarak iletişim alanında mükemmele yakın hizmetler sunmaktadırlar. Devletçi geleneğin ağır bastığı, sendikaların eğitime vakıf olmadığı, üstüneüstlük birde eğitimin kutsallaştırıldığı bir ülkede doğal olarak serbest piyasa, serbest girişimcilik ve rekabet gibi kavramlar hep önyargıyla bakıldı. Bu durumda da aileler maalesef her şeyi devletten bekleyen, bedavacı bir zihniyetin kurbanı oldular.
Diğer taraftan kişi başına düşen harcama miktarının, devlet okullarında, özel okullara göre daha yüksek olmasına karşılık, eğitim kalitesinin devlet okullarında çok düşük olduğu da bir gerçektir. Bugün yapılan birçok araştırmada devlet okullarının başarısının özel okullara göre çok düşük olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan geçenlerde katıldığımız bir toplantıda da ifade edildiği gibi özel okullaşma oranının arttırılması ve eğitimin rekabet ortamına açılması sağlanmalıdır. Bakanlığın bu konudaki yaklaşımı ve çalışmaları takdire şayan. Özel okula teşvik için ailelere ödenen 3 bin TL teşvik bu anlamda çok önemli bir adımdır.
Paralel yapının dershane tekelini ve sömürüsünü yıkacak bu uygulama desteklenmeyi hak ediyor. Özel okullaşma oranının çok düşük ve pahalı olduğu bir ülkede kaçınılmaz olarak kamu okullarında bir yığılma meydana gelmektedir. Buna merkeziyetçi, tekçi ve resmi ideoloji eksenli işlev gören bir eğitim sistemini de eklersek bu durum en çok paralel yapıya yaradı. Dolayısıyla bu ülkede yıllardır özel okul ve dershane açan bir grup nedense eğitimde bu yolun açılmasını hiç ama hiç istemedi. Türkiye yakasını bu yapıdan tamamen kurtardıktansonra ekonomisiyle, müfredatıyla, ders kitaplarıyla bağımsız okullar açma imkanınakavuşabilmelidir. Okullar istedikleri müfredatı hazırlayıp topluma sunabilmelidir. Budurumda yükleri hafifleyen devlet okulları da istenilen kalite standartlarına erişecektir.Kısacası eğitimde özel sektör teşviki Türkiye'de çeşitli eğitim kurumlarının kendi aralarında yapacağı rekabeti arttıracaktır. Bu durum hem eğitimin maliyetini düşürecektir hem kalitesini arttıracaktır hem de özgür bir ortamın tesis edilmesine katkı sunacaktır. NewcastleÜniversitesi'nden eğitim politikaları profesörü James Tooley'in 'En Fakir Ülkelerdeki Özel Okullar' araştırmasının sonuçlarından edindiğimiz bilgilere göre; özel okulların mutlu azınlığa hizmet etmediği bilakis düşük maliyetle ve yüksek kaliteyle en çok fakir halkın eğitim taleplerini karşıladığını göstermektedir. Kısacası bedavacılara aldırmayın özel okulların Türkiye'de en çok yoksul ailelerin işine yaradığını biz de zamanla göreceğiz.
Twitter.com/ sivildemokrat