Ders Kitapları Güncellenmeli
Geçenlerde Sultanbeyli Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Aydos Diriliş Nesli Okumaları, Bilim Tarihi Sohbetleri etkinliği çerçevesinde gençlerle birlikteydim.
Rahmetli Fuat Sezgin üzerinden İslam bilim tarihi, Müslüman bilginlerin insanlığa katkıları ve günümüz İslam coğrafyası konularına varana kadar gençlerle sohbet ettik.
Bu tür medeniyet perspektifli sohbetlerde gençlerin heyecanı, gözlerinde ışıltı ve özgüvenleri buna ilaveten biraz da şaşkınlıkları dikkatimi çeker.
Çünkü onlara öğretilen bilim tarihi ile Fuat Sezgin’in ömrünü adayarak ortaya koyduğu bilim tarihi arasında uçurum var.
Rahmetli Fuat Sezgin’in kendi ifadesiyle, daha ilkokuldan itibaren bu ülkenin çocuklarına; “İslam bilginlerinin dünyanın bir öküzün boynuzu üzerine oturduğuna inandıkları” palavrası aşılanmaya başlandı.
Oysa modern dünyanın oluşumunda İslam âlimlerinin büyük emeği olmuştu. Ne var ki Avrupa, 17. yüzyıldan itibaren kendilerini İslam dünyasından üstün görmeye, hatta bu kültür dünyasını unutturmaya başladılar.
Bilimin, düşüncenin, sanatın sadece Batı merkezli üretildiğine dair sarsılmaz bir kanaat oluşturuldu. Bizim ülkenin aydınları da geriliğin nedenini dinde görmeye başladı.
Oysa din (İslam) bilimi teşvik etti. Fuat Sezgin’in dediği gibi; “Bugün Müslümanlara düşen görev tarihlerini çok iyi bir şekilde ortaya koymak. Gerileyişin nedeni din değildir. Başka tarihi sebepler var. Müslümanları yanlış düşünce ve kompleksten kurtarmak lazım.”
***
Müslümanların kimya, fizik, tıp, sosyoloji ve tarih alanında ortaya koyduklarını kimse bilmiyor.
Öyle ki 11.yüzyılın ilk yarısında İbnu'l-Heysem bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözmüştü. Küçük bir yanlışlıkla Latince’ye çevrilen problem, “Problema Alhazeni” adı altında 13. yüzyıldan itibaren Avrupalı bilginleri altı yüzyıl kadar uğraştırdı. İbnu'l-Heysem'in çözümü, ancak 19. yüzyılda kavranabildi.
Cabir bin Hayyan aynı zamanda bugün bildiğimiz genetiğin babasıdır da. Şöyle diyor: "Allah bize fiziki kanunlar vermiştir. Bunlarla bitki, hayvan hatta insanın benzerini yapabiliriz. Allah beşere öyle kabiliyetler bahşetmiş ki, bununla beşer kâinattaki tüm sır perdelerini çözmeye muktedirdir."
Bu sözler 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan ve atomun parçalanabileceğini ilk bulan alim Cabir bin Hayyan'a ait. Korkunç bir zekâ!
Güneşle Dünya'nın yıllık en uzak aralığının değişken olduğunu 9. yüzyılda Müslümanlar saptadı. El Birunî ise 11. yüzyılda dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6-40 dakikalık küçük farklarla hesapladı.
Meşhur Leonardo da Vinci’nin resimlerini çizdiği aletler ve matematik hesapları, İslam alimlerinin buluşuydu. Da Vinci, bu bilgileri kullanarak devrine göre inanılmaz kabul edilen resimlerini çizebildi.
Hâlbuki Leonardo’nun, İslam bilginlerinin buluş ve bilgilerini kullandığı kabul edilse resimlerinin çözülemeyen sırları aydınlanmış olacak.
Ders kitaplarında “coğrafi keşifler” olarak verilen bilgilerin yalan olduğunu Fuat Sezgin ispatlıyor. “Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı. İslam dünyasının bir başarısıdır” diyor, hoca.
Pusulayı iptidai bir cisim olarak Çinlilerden öğrenip aldılar. Müslümanlar 15. yüzyılda denizcilik ilminin bu iki temelini kurdular. Afrika ile Sumatra arasındaki mesafeyi 20 ila 30 kilometre bir hata ile ölçebilmişlerdi.
Bunun da ötesinde çok mühim olan bu ölçüler sayesinde Müslümanlar enlem boylam derecelerini gösteren ve bunlara dayanan dünyanın ilk haritalarını çizdiler.
Portekizliler esasında hiçbir şeyi keşfetmediler. İslam haritaları 15. asrın başlarında onlara ulaşmıştı.
Dolayısıyla Afrika, Asya ve Avrupa'ya ilişkin tüm dünya haritaları, Müslümanlar tarafından yapıldı. Kristof Kolomb'un elinde Müslümanların yaptığı harita vardı. Vasco da Gama da Müslümanlara ait haritalarla Hindistan'a ulaşabildi.
Şimdi soruyorum; 61 yıllık emeğin ürünü olan bu bilgiler yalan mı? Her bilginin belgesi var mı? Var. Birer nüshası örnek olarak yayınlandı mı? Evet. Peki, Fuat Sezgin bunca çalışmayı neden yaptı? Ben öldükten sonra “Fuat Sezgin yılı” ilan edin diye mi?
Neden ders kitaplarımızı bu gerçek bilgiler ışığında güncellemiyoruz? Bu ülkenin çocuklarının bu bilgileri öğrenmeye hakkı yok mu? Çünkü bu eserler tam da bunun için yazılmadı mı?