Ders almak!..
Maske, mesafe, temizlik.
Ben bu “tavsiyeleri” birer mesaj olarak görüyorum.
Şer gibi görünendeki hayır!..
Musibetler boşuna mı?
Asla!..
Maske, mesafe, temizlik.
Bir maske var, “Virüse karşı kullanın” dedikleri…
Bir de diğer“maske”, samimiyetsizliğin simgesi.
“Maskelerle dolaşma,
neysen o ol!..
Samimi ol!..”
İlişkilerde “mesafelere” dikkat et!..
Habersiz kalmayacak kadar yakın, “etkilenmeyecek” kadar uzak ol!..
“Temiz” olmaya ve “temiz” kalmaya gayret et, her bakımdan!..
*
Bizi kahreden tartışmalar, birilerini hazdan hazza sürüklüyordur.
Neyse.
Şer gibi görünendeki hayrı görebilmektir asıl mesele.
*
Derslere, “bizim mesleği” öne alarak dikkat çekeyim isterim.
Gazeteci, vatandaşın “Araştır, bana doğru haberi ulaştır!” diyerek görevlendirdiği meslek erbabıdır.
Bundan dolayı da “sokaktaki vatandaşla” irtibatını asla kesmemeli, aksine yıllar geçtikçe arttırmalıdır.
Yapıcı eleştiriler insanı besler.
Senden menfaati olanın söylediklerine fazla kulak asma.
Sokakları dinle!..
Kendini fildişi kulelere kapatma!..
*
Şöhret âfettir.
Övgüler ayakları yerden keser.
Bugün övenler,
ellerine fırsat geçince yerin dibine gömer.
Zirve ile dip arasındaki mesafe sanıldığı kadar uzun değildir.
Bazı ülkelerde çok çok kısadır.
Türkiye, o ülkelerden biridir.
Gazeteci, uzun yıllar boyunca bu mesleği yapmışsa bir takım “menfaatlere” çok yakın olur.
Gazeteci, bunları elinin tersiyle itmesini, hatta teklif almayacağı bir mesafede durmasını bilmelidir.
Gazeteci, haber kaynakları ile arasındaki mesafeyi korumalıdır.
Haber kaynakları ilişkileri, tamamıyla “gazetecilik faaliyeti” çerçevesinde olmalıdır.
Gazeteci, haber kaynağı “babası” da olsa şüpheyle yaklaşmalıdır.
Gazeteci, “rutin dışı” işlere girmekten imtina etmelidir.
Bazı ilişkiler “kısa yol” gibi görünebilir, “nefsin” hoşuna gidebilir.
Birilerine yakın olmak suretiyle “şöhret” ve “servet” basamaklarını hızla tırmanmak…
Birilerinin “adamı” olmak, birilerine “yakınlık” üzerinden “oyun” kurmak “avantaj” sağlıyormuş gibi görünebilir.
Politikadaki, devletin derinliklerindeki, iş dünyasındaki menfaat ilişkileri üzerinden “kariyer” plânlaması yapmak çıkar yol olarak görülebilir.
Ancak…
Mesele, ne “şan”, “şöhret” sahibi olmaktır, ne de “servet” sahibi.
Yürek huzuruyla kırılıp ekmek arasına sıkıştırılan bir “soğanın” lezzetini az görmemek, lüks mekânlarda yenilen yemekleri ve lüks sofralardaki “iltifatları” önemsememek gerek.
Bunları dile getirdiğimizde “hâyâl dünyasında” yaşadığımızı söyleyip alaycı bakışlar fırlatanlara…
“Doğruları dile getirmeye çalıştığımız için ambargolara, ayak oyunlarına” maruz kalmamıza bakıp bakıp “gülen”lere hiç aldırmamakla ne iyi ettiğimizi bin vesileyle gördük bugüne kadar.
Bu satırları yazan da ölecek, okuyan da…
Soğan ekmek yiyen de ölecek, lüks mekânların “câzibesi”ne kapılan da…
Dünya kimseye kalmayacak.
Ömür çok kısa.
Belki de beş dakika bundan sonrası, belki bu kadar bile vaktimiz yok!..
Peki değer mi?
Değer mi hiç!..
*
Bunlar sadece bizim mesleği ilgilendiren meseleler değil elbet.
Siyaset bir meslekse, ya da vatandaşa hizmetin bir vesilesiyse, ya da her neyse…
O alanda da bütün ilişkilere dikkat edilmeli,
mesafeler korunmalıdır.
“Şeffaf” olmayan hiçbir ilişki biçimi “güvenilir” değildir!..
Bir meselede “kafaya soru işaretleri” üşüşüyorsa, oradan sıkıntı çıkma ihtimali çok büyüktür.
Şüpheli olandan elden geldiğince kaçınmak, uzak durmak, mesafeyi korumak “inancımızın” gereğidir.
Bürokrasi için de durum böyledir.
Devlet memurunun amiri vatandaştır.
Devlet memuru vatandaşın hizmetkârıdır!..
Devlet memuru görevini hukuk kuralları çerçevesinde yapar.
Hukuka aykırı emri uygulamaz!..
Liyakat değil de, ilişkiler üzerinden “yürüyen” bir terfi sistemi insanları olmadık yollara iter.
Mesele…
“Varsın, böyle olacaksa yükselmeyeyim… Yâ Nasip!” diyebilmektedir.
Amaca giden her yol meşru değildir.
Bunun böyle olduğunu iddia edenlerin düştükleri durumlar bellidir!..
*
Ve sivil toplum.
Bu alanda da sıkıntılar görüyorum.
Sivil toplum faaliyeti zenginleşme ve politikada basamak atlama aracı olmamalıdır.
Böyle durumlar varsa…
O “örgüt” sivil değildir.
Bir yerlere bağlıdır, bağımlıdır.
Bağlılık ve bağımlılık ilişkisinin olduğu yerde gerçek mânâda sivillik sözkonusu olamaz.
*
Bütün bunlar nefse zor gelebilir.
Aslında zor işlerdir.
Amma velâkin…
Çok daha zoru, kendinin ve yakınlarının, belki de henüz doğmamış yakınlarının peşlerini bırakmayacak olan hallerin içinde olmanın “vicdan yükünü” taşıyabilmektir.
Son nefese kadar herkes için fırsat vardır.
Tövbe kapısı açıkken, içeri girmek tek çıkar yoldur.
*
Eğer…
Bir vasat, senin “kişiliğinden” taviz vermeden yürümene müsaade etmiyorsa…
Bütün yollar kapanmış, kapatılmışsa…
Yok hayır, böyle bir şey olmaz.
Mutlaka bir çıkış vardır.
*
Temiz bir kalp, helâl rızık…
Cenâb-ı Hakk’a açılan eller.
Silâh yürekte.
Dua müminin silâhı.