Derinlikten yoksunuz
Sanıyorum şöyle bir cümle kurmamı yadırgamazsınız; günümüz insanının en belirgin ve yaygın kaybı; insani derinliğini yitirmiş olmasıdır…
Evet, insanın derin ve hazin kaybı, insani
derinliktir…
İnsanların kaygılarına, korkularına,
kavgalarına bakıp neleri kaybettiklerini anlamak mümkün…
Yoğun bir insani krizin yaşandığı günümüzde
insani derinliğimizden taviz verdikçe tanınmaz hale geliyoruz…
Hümanizma çağında insanın hakikati
zedeleniyor, hüsran ve hicranı artıyor…
Deruniliğini
kaybeden insan donuk ve dağınık… Dengesiz ve değersiz… Hatta densiz… Kariyer,
kapital, kazanç dünyasında doruklarda gezinse bile kalite vekarakter sorunu
yaşıyor… Kimlik ve kişilik krizini aşamıyor… Servet içinde yüzüyor olsa bile iç
sefaletini sonlandıramıyor… Bundan dolayı olsa gerek insandan insana nefret,
şiddet, vahşet bir türlü bitmiyor bilakis toplumsallaşıyor…
Sûreten insan
olanlar sireten başka bir şey oluveriyor… İnsan ama insanlığı eksik… Derinlik
yerini düşkünlüğe bırakıyor…
İnsani derinlik, incelik ve içtenlik gidince
insanın içi boşalıyor… Ruhu daralıyor hatta ruhsuzlaşıyor… Kendini dağıtıyor…
Sığ düşünceler, çiğ davranışlar ve ham ilişkilerle
insanlık sınavını vermek mümkün olmuyor… Kaba kuvvet, kuru akıl, ham bilgi
insanı olgunlaştırmıyor…
Görsel çağ, teşhir toplumu, popüler kültür
insana katma değer sunmuyor… Görüntü güzel olsa bile çoğu zaman zihin kof,
gönül boş… Karizma yerinde, karakter düşük…
Sahicilikten uzak sathiliklerle, içtenlikten
yoksun imajlarla, derunilikten mahrum yapmacık davranışlarla, yürekten
beslenmeyen yüzeyselliklerle kulluk yürüyüşü sürdürülemez…
Aşkınlığın anlam dünyasında derinleşmeden,
İslami ve insani duruşumuzu uzun soluklu koruyamayız…
Ailemize, toplumumuza, dünyamıza ve en
önemlisi ötelerin ötesine borcumuzu ödeyecek, hesabımızı kolaylaştıracak
anlamlı bir derinliğe, yüce bir erdeme, güzel bir edebe acil ihtiyacımız var…
Derinliğimiz varsa dokunuşlarımız etkili,
duruşumuz sağlam, duyarlılıklarımız güçlü olur… O takdirde davayı temsil ve
tebliğ gücümüz artıverir… Aynı zamanda insani derinliğimiz toplumsal
gelişiminde anahtarı olacaktır…
Sıradanlaşmanın, silikleşmenin, savrulmanın
önüne ancak bu yolla geçebiliriz…
Evet, bu yolla gönlümüzde ötekilere yer
açarız… İç zenginliğimizi insanlığa sunarız… Kendimiz için değil, başkası için
yaşama erdemini kuşanırız… Hatta kişisel gelişimimizi, geleceğimizi,
mutluluğumuzu, başarımızı erteleyip ‘’ötekiler’’i dert edinebilecek bir
olgunluğa ulaşırız… Ancak öncelikle kendimizi keşfetmemiz, kendimizle barışık
olmamız gerekiyor… Hikmet arayışında tutarlı, irfan ikliminde kararlı, müteal
olanda ısrarlı olma mecburiyetimiz var…
İşte bunun için öncelikle derin bir tefekkür,
derin bir muhakeme kaçınılmazdır…
İnsani derinlik, düşünsel yaratıcılık,
örneklikteki inandırıcılık kulluğumuza anlamlı bir kıvam kazandıracaktır...
Güzel’in yolcusu, Doğru’ nun takipçisi olmak o
takdirde kolaylaşacaktır… Yüzeyde gezinen insanlarla uzun soluklu yürüyüşün
mümkün olmadığı bilinen bir gerçek… Vitrinlik insanlarla derinlikli
değerlendirmeler yapamazsınız…
Vizyoner fakat vazife bilincinden yoksun,
nereye kadar yol alabilirsiniz?
Demem o ki, derinlemesine bir temizlik vakti…
Şekilciliğimize, yüzeyselliğimize, yapaycılığımıza, yapmacıklığımıza tevbe
zamanı…
Tezkiye ve terbiye süreçlerinde daha fazla
gecikemeyiz… Çünkü vicdanın derinliği, ruhun enginliği, gönlün zenginliği ve
insanın olgunluğu bununla mümkün…
Derinlikli değerlendirmelerimizle yeniden
doğrulur ve değer kazanırız… Bize yönelik manipülasyonları boşa çıkarırız…
İşte görüyorsunuz; derdi ve o derde bağlı
derinliği olmayanların durumunu…
Hâsıl- ı kelam; iç tutarlılığı olanların
içtenliği ve derinliği de olur…
Düz ve donanımsız insanlarla yola devam
edilmiyor…
Yürekten gelmeyen yüzeysel ilişkilerle ülfet
hâsıl olmuyor…
O halde Müslümanın tartışmasında, kavgasında,
mizahında bile bir derinlik olmalı diyorum…
En derin muhabbetlerimle…