Dergilerimiz Gençtir
Tahsil hayatımızda derslerimizde okumalar dışında farklı yazar ve şairleri öğrenmemiştik. Özellikle divan şairlerimizin sanatları ve muhtevadaki derinliğini görmezlikten gelip es geçen öğretmenlere şu anda bir şey demenin yararı yok. Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki tahsil dönemimizde M. Akif İnan ve Alaeddin Özdenören’in rahle-i tedrisinde geçen günlerde çağdaş edebiyatımızla tanışmamız akabinde tamamlama programında konularında uzman akademik kadronun uyguladığı müfredat ile eksiklerimizi fark etmiş olduk.
Edebiyat dergilerini takip etme merakımız 1975 sonrasıdır. Dergilerin okuma ve anlamada önemli bir yere sahip olduğunun altını çizerken Mavera dergisi ofisinde Rasim Özenören, Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, M. Akif İnan, Hasan Seyithanoğlu ile buluşur sohbet ederdik. Keza yine Ankara’da Aylık Dergi ’de Yaşar Kaplan’ın din ve edebiyat üzerine sohbetlerinde İbrahim Eryiğit, Cemal Şakar, Hicabi Kırlangıç ve Arif Dülger isimleri aklımda kalmış. Nuri Pakdil ağabeyin Edebiyat dergisine ve Sezai Karakoç’un Diriliş’ine de göz atardım.
Yani teknoloji gelişmemişken edebiyatı dergilerinden öğrenmiştik. Şimdilerde online olarak birçok dergi ve gazete çıkmakta ve okuyucuyla buluşsa da basılı edebiyat dergilerimizin yerini ayrı tutuyorum. Edebiyatın karın doyurmadığını gören hatta yaşayan bir nesiliz. Karın doyurma işini anlamadığım meslekler vasıtasıyla yaptığımı itiraf kabul ediniz.
Konumuz edebiyat dergiciliği olacaktı ama her zaman olduğu gibi aklım tuşlardan önce hareket ettiğinden yukarıdaki cümleleri kurmuş olduk. İyi mi ettik bilemiyorum. Edep önemli diyelim. Toplumun gelişimine katkı sağladığına inandığımız edebiyatın çok önemli vazifesi olduğunu belirtelim. Ve geçmişten günümüze kadar uzanan edebiyatçılarımıza bu vesile ile şükranlarımızı arz edelim.
Yazı kadrosunun içinde yer aldığım Şehir ve Kültür dergisinin 100. Sayısını vesile edip bir yazı kaleme alacaktım ki, 250. Sayısını yayınlayan İstanbul Birnokta dergisini görünce ikisinden söz etmenin vacip olduğunu düşündüm. Mehmet Kamil Berse her sayısında kaleme adlığı ‘Biz’den..’ sayfasında dergiciliğe ne zaman, nerede ve nasıl başladığından dem vururken hayatına dokunan isimlerden de bahsederek geçmişe bir yolculuk yaptırmış. Birnokta’da ise Mürsel Sönmez masalımsı anlatımıyla ‘az gittik, uz gittik’ diyerek başladığı yazısında dere tepe düz gitmekteki maharetinden söz ederek dergi yayıncısı olarak yaşadıkları zorluklardan yakınmadan dik duruşlarındaki tek etkenin yerli olmaktan geçtiğinin altını çizmiş.
Her iki dergimizle de tanışıklığımız Ankara’da okurları olduğumuz günlerdir. Şehir ve Kültür’e bir iki derken kendimizi zorunlu hissetmemize sebep olan Kamil Berse üstadımıza karşı yüzümüzü ekşitemediğimizdendir. Birnokta dergisinde ortak dostlarımızın yazılarını okurken keyiflendiğimiz olmuştur. Mürsel Sönmez kardeşimizle yüz yüze hiç gelmesek de yayın politikasıyla farklı bir yerde olduğunu beğendiğimi söyleyebilirim.
Edebiyatın ve sanatın yaşaması için uğraş veren, çaba gösterenlerin sayısının artması temennilerimle bahse konu iki dergimize uzun ömür dilerken yazılarıyla aşina olduğum M. Cemal Çiftçigüzeli, İbrahim Eryiğit, Arif Dülger, Recep Seyhan, Kâmil Yeşil, Müştehir Karakaya, Cengizhan Orakçı, Nurettin Durman, Ahmet Köseoğlu, Adnan Karaismailoğlu, Nazif Gürdoğan, Kâmil Uğurlu, Muhsin İlyas Subaşı, Mehmet Kurtoğlu, Mehmet Nuri Yardım, Fahri Tuna, Recep Garip, Şakir Kurtulmuş’a devam diyorum.