Depremzedelerin dilinden Ali Şahin
Bazı afetler karşısında insan ne kadar toparlanmaya çalışırsa çalışsın, gelen afetin “debisi” karşısında zihinsel çöküntü yaşayabilir. Çünkü insanoğlunun psikolojik direnci sınırlıdır. Kimi hadiseler karşısında bütün direncine rağmen insan şoke olur, krizlere girer, fenalık geçirerek kendini kaybeder.
“Asrın Felaketi” olan Kahramanmaraş
depremini yaşayanların çoğunda “kendini kaybetme” hadisesi yaşandı ve bunların
çoğu normale dönmediler, uzun süre dönemeyecekler de.
Bunun için uzun terapi seansları
gerekebilir. Bu felaketi yaşayanların herkese, herkesin moral ve motivasyonuna
ihtiyacı vardır. Her birimiz kendilerine gelmelerine katkı sunabiliriz. Az ya
da çok onlara yararımız olabilir.
Ama kimileri var ki sadece ve
yalnızca Âlemlerin Rabbi Allah’ın (cc) lütuf ve ihsanı sayesinde bir dokunuşla
kendinden geçen insanları toparlayabiliyor. Muhatabının gönlüne dokunan bir
ses, yüreğini okşayan bir el, zihinlerini toparlayan bir sarılış ile toparlanan
dünya kadar insan var.
6 Şubat 2023’te merkez üssü
Kahramanmaraş olan ve Adıyaman, Hatay, Gaziantep başta olmak üzere on bir ilde
ağır can ve mal kaybına sebebiyet veren 7,7-7,6 şiddetindeki depremlerde ilk
saatler “kıyamet sahnelerini” andırıyordu. Herkes kaçışırken nereye
gideceklerini bilemiyorlardı. Çünkü herkes yıkılmış onlarca bina arasında
çıkamayacak durumdaydı.
Depremden sağ kurtulanlar ise bir
yandan uğradıkları kahredici sarsıntının vermiş olduğu dehşet ve kaybettikleri
yakınlarını enkaz altında bırakmanın verdiği çaresizlik yüzünden kendilerini
kaybetmiş bekliyorlardı. Bununla ilgili tarafıma onlarca anı geldi. Sanırım
daha uzun süre bu tür yaşanmışlıklar gelmeye devam edecek.
Bugün sizlere Gaziantep’i de ciddi
manada etkileyen ve bu ilimizde yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesine
sebep olan depremde yaşanan iki hadiseyi anlatmak istiyorum.
Aşağıda yazacağım alıntılara sadece
küçücük dokunuşlarla cümleleri düzelttim. Tarafıma gönderilen notların %99’u
aslı gibidir.
Gaziantep’ten Edibe Teyze anlatıyor:
“Şimdi yeni yeni hatırlıyorum:
Depremin ilk günüydü, yıkılmış
binaların altında kalan torunlarımın çıkarılmasını bekliyorum. O enkazdan sağ
çıkmalarını beklemek sadece bir babaanne için teselliydi. Allah’ımıza
sığınmıştık lakin kulduk, direncimizi kaybetmiştik. Saatler geçmiş ve ben
kendimde değildim. Ağlamak istiyorum, rahatlayacaktım lakin damla yaş akmıyor
gözlerimden. İkinci depremle biz sağ kalanlar da yıkılmıştık. Çaresizce
beklemekten başka yapacağım hiçbir şey yoktu.
Bütün binaları yıkık görüyordum,
yeryüzünde hayatta kalan hiçbir insan yok sanıyordum. Biri gelse dokunsa,
uykudan uyandırsa diyorum ama ne gelen var ne giden. Tabi ki gelen giden çok,
beni teselli eden çok ama hiçbiri benim için bir anlam ifade etmiyordu. Benim
gibi yakınlarını kurtarmak isteyenler size ne verebilirdi ki?
Uzattım biliyorum Ahmet Bey ama
anlatmam lazım, bu anım bende kalıp kaybolmasın.
Çaresiz ve boş bakıyordum ki gerisini
hatırlamıyorum, dakikalar mı, saatler mi geçmiş bilmiyorum.
Bu haldeyken bir el dokundu. Çok kişi
dokunmuş diye dönüp bakmadım bile. Ağlamaklıydı, dua ettiğini hatırlıyorum,
başka da dinlemedim. Bir şeyler söylüyordu, güzel temennilerde bulunuyordu, ama
cümlelerinde bana işleyen bir tek kelime yoktu. Ne zaman ki ‘Kurban olduğum teyzem Cumhurbaşkanımız
gece anında haber aldı, talimat verdi…’ dedi derin bir uykudan uyanır gibi
kendime geldim. Sadece ‘Reis mi?’ dediğimi
hatırlıyorum.
-Evet Teyzeciğim Reis tabi ki, Cumhurbaşkanımız, Tayyip Erdoğan, dedi.
O esnada dünyaya bakışım, ilçenin
enkazlarına dair düşüncem değişti: yıkılan binaların az, elhamdülillah
yıkılmamış binaların daha çok olduğunu fark ettim. O ana kadar bütün İslâhiye
yerle bir, dümdüz olmuş sanıyordum. Eşarbımı düzelttim, o da saçımı eşarbımın
altına koymama yardımcı oldu. Kendime geliyorum artık, sordum:
Kimsin yavrum?
-Ben Ali Şahin, dedititrek ve ağlamaklı
dudaklarıyla. Yanındaki biri devam etti,
‘Reis’in partisinden milletvekili Ali Şahin’ dedi. O esnada bedenimi esir
alan o bitmek bilmeyen karamsarlık ve umutsuzluk dağıldı, olan biteni daha
sağlıklı görmeye başladım. Evet, şehrimiz, İslahiye, Nurdağı ağır kayıplar
vermişti. Ama Allah’a şükürler olsun ki hayatta olanlar daha fazla, ayakta
kalan binalar daha çok, her tarafta öz kardeşler gibi birbirine yardım eden
insanlar var. Zaten devletin görevlileri de enkaz çalışmasına çoktan
başlamışlar.
Ahmet Bey, Ali Şahin Bey’in o
sarılışı, ağlayışı ve aynı zamanda güven veren sözleri acımıza merhem gibi
yayılıyordu. Ne zaman ki karamsarlık olsa gözlerimin önüne Ali Şahin geliyor,
Recep Tayyip Erdoğan geliyor, ümitleniyorum, teselli buluyorum.
Uzattım, ama bunu size iletmek
istedim, ‘Reis’ ve ‘partisinden Ali’ sözleri benim hayata
dönememe vesile oldu. Ben İzmir’e geldim, yeğenlerime anlattım. Bana, ‘bunu bir gazetede yazmalıyız, insanlar
bilsinler’ dediler, bunları size anlatmamı Batman’dan İzmir’e yerleşen bir
komşumuz istedi. Adresinizi verdiler, ben de gönderiyorum. Allah’a emanet olun.”
Evet, Edibe Teyze böyle demiş. Bunun
üzerine ne desem fazlalık ve gereksiz olmaz mı?
Rukiye Hanım’ı dinliyoruz:
“Ne kadar zaman geçmiş bilmiyorum.
Kendimi kaybettiğimi söylüyorlar, bekliyormuşuz. Bir süre sonra sağ olsunlar,
Kızılay’dan su getirenler oldu. Hemşireler ilaç ateş ve tansiyonuma bakmışlar
ama ben tam olarak kendimde değilim. Bir ara yanımdakilere şimdi ne yapacağız?
Bir çıkış yolu var mı? gibi sorular soruyordum. Sanki aklımı kaybediyordum. Ayağa
kalktım, başım döndü tam biri tutsa diye düşünürken biri tuttu, sarıldı bana, ‘Ben size kurban olurum… teyzem benim Allah
de, Hafiz de, Rahman de…’ dedi kısık bir ses. Kendime gelmek için çok
direndim ama ayakta kalamadım. Neyse oturttular beni. Biri montunu sermiş üstüne
oturmuşum montun.
Yüzüme biraz su serptiler, kendime
geliyordum.
Biri, ‘Abla bu Ali Ali, Ali Şahin var ya? AK Parti Gaziantep Milletvekili’
dediler. O esnada devletim, R. Tayyip Erdoğan geldi aklıma, toparlanıp Ali
oğluma sorduğumu söylüyorlar:
‘Ali evladım, Reis iyi mi? Orada deprem olmadı değil mi? Doğru söyle ona
bir şey olmadı değil mi?’ demişim heyecanla.
Ali Şahin: ‘Evet annem, evet ablam
evet, şükür iyi, yola çıktı buraya geliyor’ dedi. Kızdım Ali Beye, ‘Hayır! Aman
ha gelmesin, ne olur söyleyin şimdi gelmesin, buralar daha çok sallanacak,
lütfen Cumhurbaşkanım gelmesin, milletimizin, devletimizin, bizim ona
ihtiyacımız var, gelmesin, çok sallanıyor buralar tehlikeli!’ demişim, ben de
bu kısmı hatırlıyorum.
Ali Şahin Bey:
‘Ablam Cumhurbaşkanımız karar vermiş,
yoldadır, durmaz gelir, yüreği sizi burada yalnız bırakmaya izin vermiyor’
dedi. O esnada ‘Bir yanım enkaz
altındaki yakınlarım için acı içindeyken, bir yanım Reis iyi, buraya geliyor’
ile teselli buluyordu. Aradan 28 gün geçti her gün vefat edenlere dua ederken
Ali Şahin evladımla birlikte hatta başta onu bize vekil eden Cumhurbaşkanımıza
dua ediyorum.
İyi ki alilerimiz var, iyi ki Erdoğan
var, Bari Teâla ikisini de bağışlasın.”
Amin amin amin ya Muin!..