Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Kasım 2020

Depremin oluşturduğu yatırım fırsatı

Gözümüz, kulağımız ve dualarımız İzmir’de...

Cuma günü yaşanan 6,6 şiddetindeki depremden sonra bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki binada resmen can pazarı yaşanıyor.

Depremin 65.saatinde 3 yaşındaki Elif Perinçek’in enkaz altında çıkarılması mucizesi sonasında Türkiye bir olmuş daha fazla güzel haberin gelmesi için dualar ediyor.

17 Ağustos’ta 150 saat sonra bile enkaz altından çıkarılan canların hafızalarda olması İzmir’de yeni mucizeler için umutların sıcak tutulmasına fırsat vermesine rağmen herkes her geçen anın maliyetinin farkında.

Bu nedenle AFAD başta olmak üzere itfaiye ekipleri ve birçok gönüllü canla başla mücadele ediyor.

Depremin hemen ardından Elazığ ve Van depremlerinde olduğu gibi hızlı reaksiyon gösteren devlet kurumları Türkiye’nin 17 Ağustos’tan bu yana epey yol aldığını tekrar gösterdi.

Yaşanan pandemi afetinde dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlarını kurtaran Türkiye, afetlere karşı hazırlıklı olduğunu tüm dünyaya da göstermesine karşın ülke içerisinde aşamadığı en temel sorun geçmişten gelen problemlerin çözülemeyişi...

Su toplama alanlarına, sel bölgelerine, deprem bölgelerine yapılan konutların çok az bir kısmının yıkılması herkesin rahatsızlık duyduğu bir konu.

İzmir’de yıkılan bazı binalara deprem analizinin olumsuz çıkmasına rağmen yıkılmamış olması herkesin kafalarında “neden” soru işaretlerinin doğmasına neden oluyor.

Sebebi belli.

Binayı devlet yenilemiyor.

Bina sakinlerinin de bu maliyeti kaldıracak bütçeleri yok.

Eskiden bir müteahhittin tek başına bir yere bina kondurabildiği bir dönemden yapı denetim firmalarının denetimine, temel atma işleminin başka bir firmaya yatırılmasına ve birçok deprem ve yapım yönetmeliğine kadar üst üste yasal düzenleme yapıldı.

Bu düzenlemelerin bazılarının muhatabı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iken bazılarını muhatabı ise belediyeler oldu.

Bina yapım, imar izinleri belediyelerin en büyük gelir kalemlerinden birini oluşturuyor.

Yerel yönetimlerde yürütmeden kaynaklı aksaklıklar bu gelir kalemini artırmak için fırsat doğurmuş olabilir.

Bunun önüne geçebilmek için denetimlerin muhakkak merkezi yönetiminde kontrolünden geçmesi gerektiği aşikâr.

Ama denetim sadece yetmez.

Yeni yapılan binaların büyük çoğunluğu yönetmeliklere uygun olduğu için problem teşkil etmiyor.

Asıl mesele eskiden kalan binaların yıkılamayışında.

Bunu aşmak için atılması gereken adım herkesin malumu.

Bir an önce problemli yapıların yıkılması gerekiyor.

Ama insanların gelirleri düştüğü böyle bir dönemde bir ev borcu altına sokulması da sürdürülebilir değil.

Daha önce de önerdiğim bir çözümü burada tekrar dile getirmekte fayda görüyorum.

TOKİ marifetiyle bu binalar en dip maliyetten yenilenebilir.

Bu büyük iş Milli Güvenlik konusu olduğu için devlet bu işin finansmanın sağlamak noktasında sorumluluk almalı.

Yalnız toplanan vergilerin bu işleme kaynak olarak aktarılması devletin adalet ilkesine zarar verebilir bunun yerine Merkez Bankası üzerinden dünyadaki mevkidaşlarının yaptığı gibi sosyal gerekçeleri göz önünde bulundurarak ihtiyaç kadar para basılması yöntemini kullanabilir veya 30 – 40 yıllık özel bir tahvil düzenlenebilir.

Çözüm için kaynak bulunması çok önemli.

Türkiye’nin geçmiş yüklerinden kurtularak yolunda ilerlemesi gerekiyor.

Zira artık vites yükseltilerek gidilecek döneme geldik.