Depremden nemalanma alçaklığı
Ülkemiz deprem bölgesiç Her yıl onlarca irili ufaklı depremler yaşayarak bu gerçekliği içselleştirmek ve sorumlu ararken de kendimizden başlayarak işe koyulmak varken. her ne hikmetse suçlu arama avcılığına soyunuyor ve rezil rüsvay olduğumuzun farkına dahi varamıyoruz.
En son İzmir depremi..
Duyumlar algılar olgular ve beklentiler o kadar grift ve iç
içe ki,gerçekten hayretler içerisinde kalıyor insan. Bir taraftan ağzından çıkanları
kulakları duymayanların zırıltıları pırıltılar, diğer taraftan soysuz medya
vasıtası ile durumdan vazife çıkarıcı haşerelerin zırvaları ve daha neler
neler.....
Allah aşkına yüzlerce insanımız saniyeler içerisinde göçük altında kalmış.
Deprem mahalli can pazarına dönüşmüş. Malum zihniyetin iflah olmaz sözcüleri ve
trolleri lay lay lom. Suçlu arama peşine
düşmüş ve devletimizin kurumlarını
suçlamakla meşgul.
Be hey gafil. Enkaz altında kalanlar canlı. Üzerindeki onca
yıkıntının hiç olmazsa bir taşını
yada çöpünü al da en azından işe yara.
Nerede o akıl ve feraset.
Edebiyat edebiyat. cek cak.....
***
İzmir depreminde de gördük ki, devletimiz tüm kurumları ile
ayakta. Saatler içerisinde ne yapacağı bilinci ile atacağı adımları attı.
Yüzlerce vatandaşını enkazın altından sağ salim çıkardı. Adeta tüm ülke insanı
tek yürek her şeyi gözleri önünde açık seçik gördü ve gördükçe de umutlandı.
Devletimiz var olsun gerisi teferruattır diyerek başta cumhurbaşkanımız olmak
üzere emeği geçenlere dualar ederek kendine düşen görevi yerine getirdi.
Yerli ve yabancı çok sayıda yaratık bu depremden de
beklediği menfaati elde edemeyince çatladı patladı adeta kudurdu. Ancak oyuna
gelenler olsa da bekledikleri kadar taraftar bulamamanın bir kez daha acziyeti
içerisinde kinleri ile boğulacaklar inşaallah.
Özellikle malum zihniyetin temsilcisi durumundaki siyasi
erk,hiç olmazsa bu depremde aklını başına almalı ve devletimizin kurumları
arasında çimento olmalı idi ama kindarlık böyle bir şey. Çimento olmak şöyle
dursun, kendi kazdığı kuyuya düşmenin mahcubiyetini bile yaşamadan zeytinyağı
gibi su yüzüne çıkmaya çalıştı.
Allah'tan vatandaşımız eskisi gibi uyumuyor da olanları tüm
açıklığı ile farketti ve kaydetti. Bu zihniyet iki koyunu dahi güdemez
gerçekliğinin canlı örnekliğini bir kez daha açık seçik gördü. Bu zihniyetin
belki de tek marifeti kalitesiz mesnetsiz yalan dolan muhalefet etmek.
***
Geçmiş dönemden hafızamda kalan muhalefetten hatırladığım
bir kaç tanesini paylaşarak makalemi sonlandırmak isterim.
Rahmetli Erbakan hocamız meclis kürsüsüne çıktığında
iktidarım diyenlere öyle cümlelerle cevap verirdi ki, kendilerini muktedir
zannedenler renkten renge girer ve sırıtırlar ve gülünç dururma düşerlerdi.
Çekiç güç oylaması ile ilgili mecliste yaptığı bir
konuşmada, bu gücün amacının PKK devleti kurmak olduğunu Irak, İran ve
Suriye'den sonra bizim başımıza bela olacaklarını aktarmış ve bu oyunun piyonu
olmayın diye adeta yalvarmıştı.
O gün bugün değildi tabi. Ama biz bugün o gün söylenenlerin
aynen gerçekleştirilmeye çalışıldığının canlı örneklerini görüyoruz. Sadece bu gerçeklik bile muhalefetin nasıl yapılacağının
basit bir örneği.
Muhalefet, iktidarın her eylemine ve söylemine zıddı ile
cevap vermek olmamalı. Söylediğin her şeyin kaydedildiğini bilerek hareket
etmeli. Bugün bir söylemin yarın seni mahcup etmemeli. Onun için büyükler söz
gümüşse sükut altındır der.
S-400 için ileri geri konuşanlar bugün o günlerde atıp
tuttuğu söylemleri unutsa da çoğu
insanın hafızasına kazılı bu sözler er geç onların karşısına çıkar ve söz
sahibini , varsa ar damarı mahçup
eder.
Depremde dünyasını değiştiren kardeşlerime rahmet diliyor
yaralılarımıza acil şifalar diliyor ve yaşayanlara da bu depremle bari ibret
alarak kendilerine çeki düzen verirler İNŞAALLAH diyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle..