Depremde Telafi ve Tedavi için…
Asrın felaketi tanımlaması ile tanımlanan deprem felaketinin hâlâ etkisi altındayız… Ölümle sıcak temas halindeyiz… Olayı feraset ve basiret ile okumaz, gerekli ibret ve hikmetleri çıkarmaz isek ilahi uyarı sistemi tekerrür eder mi? Eder...
Deprem bize ne dedi? Doğru değerlendirmez ve sonrası
ile ilgili duyarlılık ve sorumluluklarımızı yerine getirmede gecikirsek gelecek
olan depresyonlara nasıl dayanacağız?
Görünen o ki depreme dayanıklı insanlar
yetiştiremedik… Deprem dersimizi iyi çalışmadık… Dağıtıyoruz, dağılıyoruz,
dayanıksızız, direncimiz zayıf… Özellikle içimizdeki artçı depremleri,
ruhumuzdaki fay hatlarını durduramıyoruz, onaramıyoruz…
Bize depreme dayanıklı yürekler lazım… Korku, kriz,
kaos günlerinde kararlılık, tutarlılık, yüreklilik gerekiyor…
Zihinsel anaforların, ruhsal travmaların üstesinden
gelebilmek için iç dünyamızı muhkemleştirmemiz gerekiyor…
Gördük ki dünya dar, ömür kısa, ölüm yakın artık uzun
emellerden kurtulup acil eylem planlarını yapmamız lazım…
Depremle birlikte yaşamamız gerektiğini öğrendik…
Ayne’l yakin tanıklık ettik: Varsın, bir anda yoksun… Tüm
sigortalama yöntemlerine, güvenlik önlemlerine rağmen tehlikesiz bir hayat yok…
Şimdilerde bize yeni bir mühlet verildi… Aslında her
uyarış yeni bir fırsattır… Âdem olmaya… Kul kalmaya… İnsani olgunlaşmaya…
Peki, bu amaca yönelik ne yapılabilir? Nasıl bir
tedavi uygulanabilir?
Bu vesile ile (4T) tedavi reçetesini paylaşmak
istiyorum:
1. Aktif
bir tefekkür…
2. Aktif
bir tedbir…
3. Aktif
bir tevbe…
4. Aktif
bir tevekkül…
Pasif değil aktif… Donuk değil dinamik… Edilgen değil
etkin…
Aktif
bir tefekkür… Allah’ın insana sunduğu engin tefekkür
kabiliyetini yeterince kullanamadık, düşünce melekelerimiz körelmeye başladı… Şimdi
bunu aktif kılmamız, aklımızı işlevsel hale getirmemiz gerekiyor…
Düşünmek farzdır…
Allah Rasulü (sav) buyuruyor:
“Tefekkür
gibi ibadet yoktur” (Beyhaki)
“Bütün
zevkleri kökünden yok eden ölümü sıkça hatırlayınız.”
(Tirmizi)
İşte Kur’an’ın uyarısı:
“Kur’an’ı
okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed,
24)
Ortak aklın tefekkür zeminlerinde sorunlarımıza çözüm
bulabiliriz…
Aktif
bir tedbir… Rabbimiz uyarıyor:
“Ey
iman edenler! Tedbirinizi alınız” (Nisa, 71)
Aklın, bilimin, tecrübenin öğrettiği tedbirleri teğet
geçemeyiz…
Çünkü akıl, bilim, tecrübe Allah’ın bize olan ihsanı
değil midir?
Rasulullah (sav) buyuruyor:
“Tedbir
almakta acziyet gösterme. Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse Hasbiyallahu ve
nimel vekil de.” (Buhari)
Tedbir bizden takdir Allah’tandır…
Atalarımız ne güzel söylemişler:
“Tedbirde kusuru olan takdire bahane bulur.”
Aktif
bir tevbe… İşte Allah’ın çağrısı:
“Ey
iman edenler! Samimi bir tevbeyle Allah’a dönün.”
(Tahrim,8)
Hem de Hz. Âdem ile Hz. Havva gibi nerede kendimize
zulmettiğimizi itiraf ederek, af dileyerek tevbe…
İhmal, kusur, hata, haram, hile, hırs ve
hırsızlıklarımıza içtenlikli bir toplumsal tevbe gerekiyor…
Aktif
bir tevekkül… Allah’a dayanma ve güvenme…
Ancak görevini yaptıktan sonra… Rasulullah’ın (sav)
uyarısı:
“(Deveni)
bağla sonra tevekkül et.” (Tirmizi)
Derede abdest alan adam, Nasrettin Hoca’ya sorar:
-Hocam
abdest alırken yüzümü hangi tarafa döneyim?
Hoca hiç düşünmeden şu cevabı verir:
-Ayakkabılarının
olduğu yöne dön.