Depremde kaybettiğimiz Erbâb-ı Kalem
Asrın felaketi denince kimileri
burun kıvırsa da yaşanan deprem felaketi gerçekten de kelimelerle tarif
edilemeyecek kadar çok büyük bir boyutta. Nice canlar gitti, nice yürekler
yandı, nice ocaklar söndü… Gün geçtikçe kayıplarımız daha da belirginleşiyor.
Böylesine büyük bir felaket
karşısında milletimiz, büyük bir millet olmanın gereğini yerine getirerek,
acıları dindirmek ve yaraları sarmak için adeta bir seferberlik başlattı. Yardım
tırları kilometrelerce kuyruklar oluşturdu. Devlet ve millet el ele vererek
deprem bölgesindeki acıları dindirmek için mücadele ediyor.
Binlerce insanımızı kaybettik.
Aralarında her meslekten insanlar vardı. Geleceğe dair hayalleri olan yiğit
delikanlılar, genç kızlar vardı. Daha hayatın eşiğinde onu hecelemeye çalışan
mini mini yavrular vardı. Evlatları için canlarını ve ömürlerini harcayan
analar babalar vardı.
Edebiyatçı, şair ve yazarlarımız da
vardı depremin aramızdan alıp götürdüğü. Kitaplarını okuduğumuz, şiirlerini
ezberlediğimiz, aynı dergilerde, aynı gazetelerde yazılar yazdığımız, şiir
şölenlerine birlikte katıldığımız nice erbabı kalem de enkaz altında son
nefeslerini verdiler…
Geçtiğimiz günlerde Türkiye
Yazarlar Birliği (TYB) tarafından yapılan açıklamadan öğrendiğimize göre depremde
aralarında Ahmet Doğan İlbey, Fazlı Bayram, Ferhat Ağca, Yaşar Alparslan, Dr. Oğuz
Paköz, Ercan Kozanoğlu, Recep Şükrü Güngör, Fatma Vişne, İdil Övgün, Abdulkadir
Özkan’ın da bulunduğu 16 yazarımızı kaybetmişiz. Yüreğimiz sızladı okuyunca.
Çoğunu yazılarından ve kitaplarından tanıdığımız bu insanlar artık aramızda
olmayacak.
Yine Türkiye Gazeteciler
Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Yılmaz Karaca’nın yaptığı açıklamaya göre de şu
ana kadar aralarında Ayşe Figen Arlı, Aziz Çevlik, Burak Alkuş, Burak Milli,
Gökhan Alkan, Hidayet Özdemir, İskender Korkut, İzzet Nazlı, Kemal Öner, Meltem
Özgen, Muhammed Akan, Mustafa Yüzbaşıoğlu, Neşet Alkan, Ruhi Akan, Yunus Emre
Doğan, Zübeyir Pektaş, Erhan Yılmaz, H. Said Okay, Mehmet Tekin, Berkay Akay ve
Fatih Nalbantbaşı’nın bulunduğu 21 gazetecimiz vefat etmiş. Allah cümlesine
rahmet eylesin.
Yetiştirdiği onlarca fikir adamı,
yazar ve şairiyle Kahramanmaraş’ı edebiyatımızın başkenti olarak kabul
etmiştik. Necip Fazıl’dan başlarsak Yedi Güzel Adam olarak bilinen Nuri Pakdil,
Erdem Beyazıt, Rasim ve Alaeddin Özdenören kardeşler, Cahit Zarifoğlu, Ali
Kutlay, her biri ayrı bir kıymet olan Abdurrahim Karakoç, Bahaddin Karakoç,
Hayati Vasfi Taşyürek, Âşık Mahsuni Şerif, Hilmi Şahballı, Duran Boz, Ali
Akbaş, Atıf Bedir, Tayyip Atmaca, Yasin Mortaş, İnci Okumuş, Haşim Kalender,
Mehmet Gözükara, Ramazan Avcı, Ahmet Sandal, Ahmet Süreyya Durna, Mevla İdris
Zengin, Necip Evlice, Osman Sarı gibi nice isimler var Maraş’ın yetiştirdiği.
2014 yılında Edebiyat Bülteni
dergisi olarak Abdurrahim Karakoç için bir Özel Sayı çıkarmak istemiştik.
Karakoç adına çıkacak özel sayıda mutlaka Kahramanmaraşlı yazarlarımızdan
destek almamız gerekiyordu. Bu yüzden Ramazan Avcı, Tayyip Atmaca, Oğuz Karakoç
ve Ahmet Doğan İlbey gibi isimlere müracaat etmiştik. Ahmet Doğan İlbey
hocamızla da bu vesile ile telefonla görüşmüştük. Dergimiz çıkınca kendisine
dergiyi gönderdiğimde çok memnun olmuştu.
Öteden beri Ahmet Doğan İlbey’i
yazılarıyla takip ederdim. İnandığı değerlerinden taviz vermeyen, eğip bükmeden
konuşan, kalemiyle adeta savaşan bir mücahit idi. Milat Gazetesinin kardeş
yayını olan Yeni Söz Gazetesinde günlük yazıları çıkıyordu. Türkiye Yazarlar
Birliği’nin resmi sitesinde de yazıları yayınlanıyordu. Rabbim rahmet eylesin.
Recep Şükrü Güngör de hikâyeciliği
ile hafızamızda yaşayacak bir diğer isim. Abdülkadir Özkan
Azerbaycan edebiyatından yaptığı çevirilerle, Yaşar Alparslan kadim Maraş’a ait
örf, adet ve gelenekler üzerine yazdığı kitaplarıyla, Ercan Kozanoğlu
öyküleriyle, Ali Şanverdi romanlarıyla, Mesut Akben ise Maraş kültürü üzerine
çalışmaları ile anılacak. Kaybettiğimiz diğer yazarlarımız da edebiyat ırmağına
akan şiir, deneme, hikâye ve romanlarıyla yâd edilecek.
Enkaz arasından çıkan kitaplar da
hafızamızda yer etti. Necip Fazıl’ın Çile’si, Gülşen Gazel’in Kayıp Şehri,
Mehmet Akif Can’ın Beni Uçarken Vursunlar’ı enkaz arasında objektiflere takılan
kitaplardan bir kaçıydı.
Hemen hemen herkesin aşina olduğu Yunus
Emre’nin bir dörtlüğü vardır. “Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi /
Mal da yalan mülk de yalan / Var biraz da sen o yalan” dizelerinin olduğu. Geldik
dünyaya oyalandık ve gidiyoruz. Dünya hayatı üç günlük diye boşa dememişler.
Doğdun, yaşadın ve öldün. İşte kaybettiğimiz erbab-ı kalem de bir şeyler
karalayıp gittiler bu fani dünyadan baki âleme. Bizler de gideceğiz bir gün.
Kim bilir ne zaman, nerede ve ne biçimde? Allah-u âlem. Önemli olan hayırla yâd
edilecek bir şeyler bırakıp gitmek. Bir gün bizim de yazımızı yazarlar bu
köşelerden. İnşallah hayır söylenecek bir iz bırakırız geride.
Depremde kaybettiğimiz tüm
canlarımıza ve yazarlarımıza bir kez daha rahmet diliyorum. Mekânları cennet
olsun.