Deprem ve Ötesi
Sözün bittiği ve yeniden başladığı yerdeyiz.
Kahramanmaraş merkezli on ilimizde yaşanan deprem sebebiyle
birçok vatandaşımız, kardeşimiz, dostumuz, akrabamız hayatını kaybetti, daha
fazlası da yaralandı.
Deprem sebebiyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
yakınlarına, sevenlerine ve tüm milletimize başsağlığı dilerim. Yaralılara
Allah’tan acil şifalar dilerim.
Evet, bu acılar sebebiyle sözün bittiği yerdeyiz. Deprem
anında ve depremden sonra yaşanan acılar, sıkıntılar sebebiyle söz bitiyor.
Hangi cümleyi kurarsak kuralım söyleyeceğimiz hiçbir kelime o anı yaşayanların
acılarını hafifletmeye yetmeyecektir.
Aynı zamanda sözün yeniden başladığı yerdeyiz. Çünkü yaşanan
bu depremler ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu, depreme karşı gerçekten çok
zayıf olduğumuzu gösterdi. Depremde yıkılan, hasar alan binalara, yapılara
bakıldığında yapıların ne kadar düşük kalitede yapıldığını ve insan hayatının
bu kadar ucuz olmaması gerektiğini gösterdi.
Yaşadığımız depremler bizlere kaybedilenlerin geri
getirilemeyeceğini, bundan sonra daha tedbirli olmamız gerektiğini bir kez daha
gösterdi. Yaşananlar elbette kaderimizin bir parçasıdır. Müslümanlar olarak biz
buna iman ederiz. Ancak tevekkül, içinde aynı zamanda tedbiri de içerir.
Alınacak, alınması gereken en önemli tedbirler de binaların kalitesidir. Kaliteli
iş yaptıktan sonra depremin şiddeti sebebiyle yine de yıkılırsa o konuda
yapacak bir şey olmadığı söylenebilir. Önce tedbir…
Depremlerin büyüklüğü ve geniş alana yayılması bizlere bir
şeyi daha gösterdi. Türkiye’nin deprem ülkesi olması, fay hattı üzerinde olması
depremlerin geniş alana yayılabileceğini de gösterdi. Dünya tarihi boyunca
eşine rastlanmayacak büyüklükte olan Kahramanmaraş merkezli bu deprem (Hiroşima
atom bombası 15 trilyon joule, Loma Prieta Depremi 6,9 büyüklüğünde olmasında
rağmen 1,5 katrilyon jolue, Haiti depremi 7 büyüklüğünde olmasına rağmen 2,1
katrilyon joule ancak 6 Şubat depremi 7,7 büyüklüğünde ve 30 katrilyon joule)
bizlere çıkarmamız gereken önemli dersler de verdi.
Depremin geniş alana yayılması sebebiyle AFAD depolarının
genişletilmesi, büyütülmesi gerekliliğini ortaya çıkardı.
Eğitim müfredatı içine Arama Kurtarma eğitimlerinin
yedirilmesi gerekliliği, uygulamalı olarak öğrenilmesi gerekliliği, böylesi bir
durumda uzman eksikliğinin olmaması gerekliliği görülmüştür. Askeri eğitimler
içinde JAK gibi ekipler olsa da altı aylık askerlik eğitimleri içerisinde ilk
yardım, arama kurtarma gibi önemli eğitimlerin konulması gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
Deprem gibi doğal afetler ülkemizde (istisnalar kaideyi
bozmaz) birlik ve beraberliğin en yoğun yaşandığı dönemlerdir. Herhangi bir
inanç ayırmaksızın herkes yardımlarını yaparak yoğun bir şekilde afet bölgesine
göndermeye çalışıyor. Ancak koordinasyon konusunda daha çok çalışılması
gerekliliği ortaya çıkmıştır. İhtiyaçlar sıralamasının doğru yapılarak ona göre
bir planlama ve temin edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yapılan
yardımlar sebebiyle yolların tıkandığı, birincil öncelikli ihtiyaçların bu
nedenle gecikme yaşadığı görülmüştür.
Deprem, en çok da bölge ekonomisi ve ikinci kademede ülke
ekonomisini etkilemektedir. 17 Ağustos depremi sonrasında yapılan hesaplamalara
göre hasarın onarılması için gereken finansman milli gelirin %6’sı
civarındadır. Bugünkü Türkiye ekonomisi bağlamında düşünülürse yaklaşık 50
milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki deprem
öncesinde alınacak tedbirler bu maliyetten çok daha az ve ucuzdur.
Depremin alternatif maliyetleri de bulunmaktadır. Bugün
depremin yaşandığı bölgelerin toplam ihracat tutarı 20 milyar 136 milyon dolar
seviyesinde. Bölgede toplam 304 bin 648 esnaf 320 bin 453 iş yeri
bulunmaktadır.
6 Şubat depremi çok büyük ve şiddetli bir depremdi. Deniş
alana yayıldığı için 13,5 milyon insan etkilendi. Azerbaycan’ın 10,1 milyon,
Portekiz’in 10,3 milyon, Yunanistan’ın 10,4 milyon, İsveç’in 10,4 milyon,
Çekya’nın 10,5 milyon, Ürdün’ün 11,1 milyon, Belçika’nın 11,6 milyon, Tunus’un
12,2 milyon nüfusu olduğu göz önüne alınırsa depremin ne kadar kalabalık bir
nüfusu etkilediği daha iyi anlaşılabilir. Aynı şekilde Depremin hissedildiği 10
ilin toplam alanı göz önüne alındığında Bulgaristan, Gürcistan, Danimarka,
İsviçre, Hollanda, Avusturya, Azerbaycan, Güney Kore gibi ülkelerin
sınırlarından daha geniş bir alan olduğu görülmektedir.
Tedbirleri ve ihtiyaçları doğru tespit ederek bundan sonraki
depremlerden en az hasarla atlatmak için gerekli tüm çalışmaların yapılması
ümidiyle…