Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Şubat 2023

Deprem ve Kant: Yeraltı ve jeoloji önemlidir!

1755 Lizbon depremi, Avrupa’da ve dünyada bilim, teoloji ve felsefe alanlarında derin anlayış değişikliklerine neden olmuş büyük bir yeraltı devrimidir. Voltaire, Rousseau, Leibnitz, Goethe, Wesley ve Kant, Lizbon depremiyle ilgili önemli felsefi ve entelektüel çalışmalar ortaya koymuşlardır. Lizbon depremiyle yakından ilgilenen ve bu konuda önemli yazılar yazan filozofların başında Kant gelmektedir. Kant, yazılarında depremin teolojik ve metafiziksel değil, doğal nedenlere dayandığını ortaya koymak için çaba göstermiştir. Kant, deprem gibi doğal olayların insan için öğretici olduğunu, insanın doğa olaylarından büyük dersler çıkarmasını vurgulamıştır. Deprem gibi doğa olayları, insana mütevazı ve akıllı olmasını öğretmektedir. Kibirli, hırslı ve akılsız insanlar ve yönetimler yüzünden deprem gibi doğa olayları, insanlar için korkunç afetlere dönüşmektedir. Deprem gibi doğal olaylar insanın doğaya saygı göstermesini, doğayı ve hayatı yıkma hakkının olmadığını kesin bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kant, depremin arkasındaki doğal sebebleri araştırırken jeoloji üzerinde durmaktadır. Kant’ın depremle ilgili yaptığı jeolojik açıklamalar günümüzde doğa bilimlerinde varılan bilgi ve bilim düzeyi açısından yetersiz ve yanlış olmasına rağmen, Kant’ın yazılarında önemli mesajlar bulunmaktadır. Doğa, insana sınırsız bilgiler sunabilecek bir tecrübe ve araştırma âlemidir. Kant, Lizbon depreminden sonra yazdığı yazılarında doğa olaylarının arkasındaki fiziksel faktörlere odaklanmıştır. Depremin metafiziği yoktur, depremin fiziği vardır. Kant’ın yazıları ışığında bir bilim insanının insanlığa karşı temel görevinin gözlem ve araştırmalar yoluyla bilgi üretmesi olduğunu söyleyebiliriz. Deprem gibi doğa olayları hakkında bilim insanları, sürekli olarak veri ve bilgi toplamalı, insanların zihinsel, düşünsel, sosyal ve rasyonel olarak deprem gibi doğa olaylarına karşı hazırlıklı olmalarını sağlamalıdırlar. Deprem, yeraltındaki doğa olayları hakkında bilgi ve veri toplamanın sınırlı olduğunu, insanın yeryüzü kadar yeraltında ne olup bittiğiyle sürekli, sistematik ve bilimsel olarak ilgilenmesi, öğrenmesi ve araştırması gerektiğini göstermektedir.

Kant, deprem konusunda üç önemli yazı yazmıştır. Kant, yazılarında depremi nehirlerin ve denizlerin ırmaklarıyla açıklamaktadır. Kant, depremi, doğanın büyük bir parçasına yayılan büyük bir hareketlenme olarak değerlendirmektedir. Kant gibi bir filozofun deprem gibi büyük facialara yol açabilecek bir doğa olayının arkasındaki jeolojik nedenleri insanlığa anlatmak için gösterdiği çabanın kendisi çok değerlidir. Kant, doğanın bilgiyle, bilimle fizikle ve jeolojiyle anlaşılması ve araştırılması gerektiğiniLizbon depremi sonrası yazmış olduğu yazılarla hepimize göstermiş olmaktadır. Doğa ve hayat bilim, felsefe ve akılla anlaşılmalıdır ve araştırılmalıdır.

Doğada, yeryüzünde ve yeraltında olan her şey birbiriyle bağlantı halindedir. Yeryüzünde huzurlu, güvenli ve mutlu bir yaşam için yeraltında ne olup bittiğinin anlaşılması, araştırılması ve dikkate alınması gerekmektedir. Yeraltını dikkate almadan yeryüzünde şehirler ve yerleşim yerleri inşa edenler, toplumları ve insanları felaketlere götürmektedirler. Deprem, insanın yeraltını dikkate almadan yeryüzünde kendi ihtiyaçlarına uygun yaşam alanlarını inşa edemeyeceğini göstermektedir. Kant’ın depremle ilgili yazılarında şu mesaj netttir: Yeraltı önemlidir! Jeoloji önemlidir!

Kant’ın yazılarına baktığımızda genelde bütün doğa olayları, özelde de deprem konusunda sağlıklı bir felsefi ve bilimsel perspektife sahip olma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Deprem ve doğa olaylarını kader, kötülük, ilahi ceza gibi sahte teodiseler ve metafiziklerle açıklamak yerine doğayla sahici, gerçekçi ve akli ilişkiler kurmanın yolunu bulmalıyız. Kant, insanın kendisini doğanın tamamı olarak görme yanılgısından kurtulmasını veya kendini doğanın üstünde konumlandırma sapkınlığından kurtularak kendisini doğanın bir parçası olarak görme olgunluğuna erişecek bir akıl ve zihin düzeyine ulaşması gerektiği mesajını insanlığa vermektedir.