Deprem Sonrası Mecburiyetler
Aylardır enflasyon, kriz, hayat pahalılığı, seçim gibi gündem konularımız varken deprem her şeyi bir anda değiştirdi.
Pandemi sebebiyle hafta sonu için sokağa çıkma kısıtlaması
uygulandığı zaman ortalığın ayağa kaldırıldığı günleri düşününce iki yüz yetmiş
sekizinci saatte enkaz altından sağ olarak çıkarılan vatandaşlarımızın ne kadar
sıkıntılı saatler geçirdiği anlaşılabilir.
“Bugün dünden pahalı ancak yarından ucuz” zihniyetiyle her
gün daha fazla alışveriş yapan insanlar, bir anda “bu alacağım acil ihtiyaç
değil, deprem bölgesindekilere göndereyim” demeye başladı.
Tasarruf edilebilecek paraların depremzedelere
gönderilmesiyle piyasada talep daralması olduğu görülüyor. Daha fazla kâr etme
güdüsüyle fiyatları artırıp, artan fiyatları görünce talebi artıranlar bugün
daha fazla tüketimin gereksiz olduğunu görmeye başladı.
Gerek deprem bölgesinde iş yerlerinin yıkılması, konutların yıkılması
sebebiyle o bölgede talep daralması yaşanıyor. Deprem dışındaki bölgelerde de
depremzedelere yardım yapılması, oralarda acı yaşanırken kendi fazla
alışverişlerini erteleme durumu olduğu için de talep daralması yaşanıyor. Bu
durum sebebiyle talep enflasyonunda ciddi bir düşüş yaşanıyor. Bazı fırsatçı
kesimin fahiş fiyatlar uygulamaya çalıştığı haberleri gelse de gerek devlet
gerekse vatandaşlardan büyük tepki ve ceza görüyor. Bu da diğer fiyat artırmayı
düşünenlerin bu düşüncelerini akıllarından çıkarmalarına neden oluyor.
Deprem bölgesinin
yeniden imarı
Yaşanan her deprem sonrasında herkesin dilinde “tedbir
alınmıyor, tedbir alınmadı” sözleri…
Herkes “tedbir” diyor ancak kimse ne yapılacağını, nasıl
yapılacağını söylemiyor.
Cumhurbaşkanı Fuat Oktay’ın yaptığı açıklamaya göre 105 bin
yıkık, yıkılmak üzere ve ağır hasarlı binanın olduğu söyleniyor.
Bu yapıların bir kısmının bina bir kısmının da tek katlı
müstakil ev olduğu düşünülürse ortalama 500-600 bin konut ihtiyacı olacaktır.
Bu imar için asgari 500-600 milyar TL finansman ihtiyacı olacaktır. Kaldı ki bu
finansman ihtiyacı sadece konutlar için gerekiyor.
İstanbul ve diğer deprem bölgesindeki hasarlı yapıların
güçlendirilmesi ve yıkılması gereken binaların yıkılıp yeniden imarı için
gereken finansman hesaplandığında muhtemelen en az 5 trilyon liralık bir
finansman ihtiyacı ortaya çıkacaktır.
Tüm bu perspektiften bakıldığında kısa ve orta vadede hangi
parti veya ittifak iktidarda olursa olsun böyle bir dönüşümün başarılabilmesi
neredeyse imkânsızdır. Bu dönüşümün en kısa zamanda yapılması gerektiği söylemi
gerçeklerden uzak, siyasi popülizmden başka bir şey olmayacaktır.
Fay hattı üzerine
kurulan şehir
Bazı siyasi parti liderleri ve gazeteciler popülist
söylemlerle “fay hattı üzerine şehir kurulur mu?” şeklinde ifadelerde
bulunuyorlar. Antakya arkeoloji müzesine gidenler görürler milattan önce 17
bininci yıldan kalan kalıntılar bulunuyor. Antakya’nın şehirleşmesi o kadar
eskiyken son 20 yılda şehirleşme olmuş gibi yansıtılması ya art niyetli bir söylemdir
ya da akıl tutulmasıdır.
Bu yıkım sonrası yeni inşa edilecek yapıların sağlam zemin
üzerine yine sağlam bir şekilde inşa edilmesi önerisi çok daha mantıklı
olacaktır.
Uzaktan Eğitim
Depremin büyüklüğü ve şiddeti göz önüne alındığında on ili kapsayan
geniş bir coğrafyanın ve 13,5 milyon kişinin etkilendiği göz önüne alındığı
zaman hasarın büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir.
Üniversitelerin sadece öğrencilerin eğitim aldığı bir yer
olmadığı gözden kaçırılmamalıdır.
Öğretim elemanları, idari personeli, temizlik personeli,
yemekhane personeline kadar her kademe çalışanıyla bir bütündür.
Deprem bölgesinde yaşayıp diğer illerle okuyanlar, deprem
bölgesi dışında yaşayıp deprem bölgesinde okuyanlar düşünüldüğünde uzaktan
eğitimin tek çare olduğu anlaşılabilir. Ancak deprem sebebiyle teknolojik
imkânları kısıtlı olanlara destek olmak gerekir. Telefon, tablet, bilgisayar
gibi uzaktan eğitim alacakları imkânları sağlamak gerekliliği unutulmamalı.
Deprem sonrası sosyal medyada ve bazı kesimlerde eğitime ara
verildiği yönünde bazı söylemler yapılıyor ancak eğitime ara verildiği yok…
Teknolojinin imkânları kullanılarak uzaktan eğitim mevcut şartlar göz önüne
alındığında mücbir sebep olarak görülebilir.
Yurtların bu bağlamda geçici süreli barınma yerleri olarak
kullanılması bir zorunluluk hâlidir…