Deprem psikolojisi ve barınma
Türkiye, üst üste gelen birçok problemle boğuşurken ülkemizi vuran deprem her şeyin üstüne tuz biber oldu. Dünyanın en gelişmiş devletlerin bile baş etmekte zorlanacağı bu büyük ve yıkıcı deprem on binlerce canımızı aldı, yüz bini aşkın insanı yaraladı, binlerce çocuğu yetim ve öksüz bıraktı.
Anasız evlatlar,
evlatsız babalar, evsiz milyonlar, enkaz altındaki yakınlarını
arayanlar… Acı büyük, yol uzun, çile devam ediyor. Rabbim bu büyük yarayı
usulünce sarmak için seferber olan devletimize ve milletimize güç kuvvet
versin. İki depremin korkunç yıkımı ortada ama şükürler olsun ki Türkiye bunu
atlatabilecek güce, dostlara ve dayanışma ruhuna sahip.
Yaraları sarmak
için devlet millet seferber olduk. Kurtarma çalışmalarından sonra şimdi koca
şehirlerin enkazı kaldırılıyor. Bu hiç de kolay değil. Bu acı unutmamalı ve
unutturmamalı. Enkazın döküldüğü alanlar millet bahçesi olarak düzenlenip birer
canlı deprem müzesine dönüştürülmeli. Depremi hep hatırlamalı ve ders almalıyız.
***
Tüm Türkiye kentsel
dönüşüm seferberliğine girmeli. Müzmin muhaliflere rağmen yurdun dört bir
yanında bu dönüşüm sağlanmalıdır. Kentsel dönüşümde radikal bir kararla
gönüllülük esasından zorunluluğa geçilmelidir.
Deprem
bölgesindeki 11 şehirde 130 bini aşkın TOKİ binası bu güçlü çifte depremde
nasıl ayakta kaldıysa yeni şehirler de aynı şekilde kurulmalı. Asırlardır
kıpırdadıkça can alan doğa artık insana zarar vermemeli. Kentsel dönüşümü
politika malzemesi olmaktan çıkarmalı ve hukuk sistemimizi yeniden düzenlemeliyiz.
Öyle kapsamlı ve
kalıcı bir iş yapmalıyız ki, dünyaya örnek olmalı. Deprem bölgesinden tahliye
edilen milyonlar kısa sürece yurtlarına dönmeli, topraklarına sağlam ve güvenle
basabilmelidir. Deprem konutlarının yapımı “milli bir görev”
olarak çok düşük kâr marjları ile yapılmalıdır. Yaklaşan seçim gürültüsüz
patırtısız yapılmalı, siyasi partilere
verilecek 4,5 milyar lira da bölgesinin imarı için harcanmalıdır.
***
Ülkenin geleceği söz
konusu olduğunda hiçbir zaman sorumlu davranmayan, hep sabote etmeye
çalışan muhalif gruplar, şimdi de “bölge atçılarla sallanırken kalıcı konutlara
bu kadar erken başlanır mı” serzenişine girdi. Onlar bitkileri saran zararlı
mantarlar gibiler… Bu anlayıştaki yaratıkları değil deprem ölüm bile
değiştiremez.
Deprem bölgesinde
görev yapan genç psikolog Meliha Aysun Kozal, “Hem binaların,
şehirlerin ve hem de insanların acilen yenilenmeye ve yeniden normal hayata
dönmeye ihtiyaçları var” diyor. Çiçeği burnunda
bir psikolog olan Kozal, deprem olur olmaz soluğu Hatay’da almış. Gördükleri
karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor, “Deprem bölgeleri ana baba günü” diyor.
Önce arama kurtarma çalışmalarına katılmış, ardından depremzedelere, yardıma
gelen insanlara ve sağlık mensuplarına psikolojik destek vermeye, morallerini
yükseltmeye çalışmış.
Normal zamanlarda karşılaşılması mümkün olmayan sayısız ilginç olayları,
sıradan olaylar gibi yaşamaya başladıklarını söyleyen Aysun Kozal, bölgede
paranın geçmediğini vurgulayarak deprem bölgesindeki psikolojiyi şöyle
özetliyor: “İnsanlık
her şeyin önüne geçmiş. Deprem insanları Allah’a, ibadete
yaklaştırmış. Herkes devamlı zikrediyor. İnanılmaz şekilde bir teslimiyet var.”