Deprem öğretir!
Arka arkaya depremler yaşayan bir ülke olduk. En son yaşadığımız İzmir depremi, depremin yaşadığımız coğrafyanın doğal gerçeği olduğunu bize tekrar anımsattı ve anlattı. İzmir depremi sonucunda kırka yakın insanımız hayatını kaybetti, sekiz yüzden fazla insan yaralandı. 6,5 Şiddetindeki deprem, yüreklerimizde ve zihinlerimizde büyük sarsıntılara ve acılara neden oldu. Depreme hazırlıklı olup olmadığımız sorusunu yeniden konuşmaya başladık. Ege depreminden sonra muhtemel büyük İstanbul depremini tekrar konuşuyoruz. Depremden korkmak yerine, depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
İzmir depremi gündüz saatlerinde gerçekleşti. Depremin
gündüz gerçekleşmiş olması insani
maliyetin daha düşük düzeyde olmasını sağladı. Depremin oluş anından hemen
sonra televizyonlardan ve sosyal medya platformlarından felaketle ilgili bilgiler gelmeye başladı.
Ülkemizin herhangi bir köşesinde olan bir olay, hemen bütün ülkeyi mobilize
etmektedir. İzmir’e ve ülkemize büyük bir geçmiş olsun diyoruz. İzmir
depremi, yıkıcı doğal felaketlere karşı çok hazırlık yapmamız
gerektiğini bize tekrar öğretti.
Depreme psikolojik, duygusal, ekonomik, fiziksel ve imar açılarından hazırlıklı olmaya ihtiyaç
vardır. Depreme eskiler zelzele derlerdi. Zelzele kavramının ruh ve zihin dünyamızda ciddi bir karşılığı vardı. Bugün
kullandığımız deprem kavramının, zelzele konsepti kadar psikolojik, sosyal ve insani açılardan uyarıcı olmadığını söyleyebiliriz.
Depremin ciddi bir mesele olduğunu ve
deprem kavramının ruhlarımızda ve
zihinlerimizde köklü fırtınalar koparması gerektiğini idrak etmeliyiz. Depremi
zelzele olarak anlamak önemlidir.
İstanbul ve İzmir gibi metropol şehirlerimiz, deprem
açısından çok kırılgan bir coğrafyaya
sahiptirler. Tehlikeli fay hatlarının metropol şehirlerimizden geçtiğini
biliyoruz. Türkiye, bir deprem ülkesi olduğu gibi, şehirlerimizde deprem merkezleridirler.
İmar ve yerleşim planlarının rant
merkezli değil, deprem gerçeğini esas
alarak düzenlenmesi lazımdır. Rant sağlamak için yapılan imar
barışlarının hiçbir yararı olmamaktadır. Gerçek imar barışı, deprem tehlikesini
dikkate alarak yapılan düzenlemeler ve politikalardır. Gerçek imar barışı,
doğayı koruyan düzenlemelerdir. Depreme karşı sahiden radikal tedbirler almaya
ve hazırlıklar yapmaya ihtiyaç vardır. Sözde değil özde radikal tedbirler
almalıyız.
Ülkemiz deprem ülkesi olmasına rağmen, COVID-19 salgını
gibi bir tehditle hala boğuşuyor
olmamıza rağmen, doğayı korumanın önemini hala kavramış değiliz. Doğa ile
ahlaki ve doğal bir ilişki ve yaşam tarzı
geliştirmek yerine, doğayı tahrip
etmeye devam ediyoruz. Gelip geçici rantlar uğruna, doğanın önemsiz, gereksiz
ve tükenmez bir şey olduğu yanılgısına düşüyoruz. Yaşadıklarımız, doğayı
korumanın en önemli görevimiz olduğunu
bize göstermektedir. Deprem, kentsel dönüşüm adı altında rant
projeleriyle engellenemediği gibi, doğada korunamamaktadır. Doğayı yaşatmadan insanı yaşatmak mümkün değildir.
Doğaya yaptıklarımızın bedelini, toplum olarak insanlarımızı kaybederek ödüyoruz.
Hiçbir şehir öteki değildir. Depremin İzmir’de gerçekleşmiş
olması, dikkatlerimizin bu inci şehre yönelmesine neden oldu. Kadim bir
geçmişe sahip olan İzmir, dünyanın en güzel doğasına ve insanlarına
sahip cennet bir coğrafyadır. Yıllarca
gavur sıfatı takılarak İzmir ötekileştirildi. Bir yere ötekileştirici
sıfatların takılması, ayırımcı nitelikte nefret dilinin kullanılması, insanları
ve şehirleri birbirine yabancılaştırmaktadır. İzmir’i ötekileştiren sıfatlarla algılama şeklindeki çarpık algımızdan arınmalıyız. İzmir’i medeniyetin doğuş yeri aydınlık bir coğrafya
olarak yeniden keşfetmeliyiz.
Deprem konusunda tek hakiki mürşit bilimdir. Depremle ilgili
saçma sapan söylenen hurafeleri ve inançları konuşmanın hiçbir gereği olmadığı gibi, bu tarz
hezeyanların hiçbir işlevi de yoktur.
Deprem konusunda bilimsel gerçeklere kulak kabarttığımız ve bilim ışığında
hazırlandığımız zaman, insan ve mal
kaybını daha aza indirgememiz mümkündür. Deprem konusunu gereksiz ve verimsiz bir teolojik polemiğe düşmeye gerek yoktur. Deprem, ilahi
ceza veya kader değildir. Deprem konusunda
ihmallerimizden ve duyarsızlıklarımızdan
dolayı insanlarımızı kaybediyor, binalarımızın yıkılışını seyrediyoruz.
Depremi bir inanç polemiği haline getirmek yerine bilimsel olarak deprem
konusunu anlamalı, daha duyarlı ve sorumlu olmayı öğrenmeliyiz.